Arda Turan olayı bize gösterdi ki, Futbol Federasyonu yok hükmünde. Herkes kafasına göre takılıyor. Ne yönetimin bir ağırlığı kalmış, ne de futbol direktörü Fatih Terim’in. Ortada ne bir başarı var, ne de bir iş planı. Bütün istatistiki verilerde diplerdeyiz.
Ama buna aldırış eden de yok. İlgilenen de yok.
Spor yönetimi ciddi bir iştir. Çok büyük bir endüstriyi sağlam bir iş planınız ve büyük bir beceriniz yoksa asla yönetemezsiniz.
Sorun ne alt yapıda, ne Türkiye’nin spor kültüründe ne de potansiyelimizde. Potansiyelimizde bir sorun olsaydı, UEFA şampiyonluğu, Dünya ve Avrupa üçüncülüğü gibi bazı dönemsel başarılar asla gelmezdi. Doğru yönetim geldiğinde başarı çizgisinin füze gibi yukarıya dönmesi, aslında çok büyük bir potansiyelimiz olduğunu gösteriyor.
Şunu net olarak görüyoruz. Eğer başarılı bir yönetim yoksa kesinlikle ortaya başarılı bir sonuç çıkmıyor.
Kendini efsane sayan futbol direktörü Fatih Terim’in kariyerine bakın. Yarım sezon Fiorentina, beş maç Milan dönemleri dikkate alınacak bir değer taşımıyor. Galatasaray dışında bir kulüp kariyeri bulunmadığına göre, Galatasaray’da görev yaptığı dönemlere bakın. Performanslar aslında yönetimlerin performansı. Eğer yönetimler bir performans gösteremiyorsa Fatih Terim’in takım performanslarına bir katkısı yok.
Fatih Terim’in milli takım kariyeri de öyle. Federasyon yönetimleri başarılıysa başarı gelmiş. Yönetimler değişince performans yerlere inmiş.
Futbol Federasyonu yönetiminin performansı ile Fatih Terim’in performansı aşağı yukarı aynı seviyede devam ediyor.
Ne futbol kalitesi kaldı, ne seyir zevki, ne adalet duygusu yerli yerinde ne spor etiği.
Devletin devasa yatırımının karşılığı bu olmamalı. Son derece saygın bir spor bakanımız var. Ama gözünün önünde yaşanan olaylar bu seviyeye kadar düştükten sonra bile müdahale etmezse, en nihayetinde bunun da bir siyasi faturası olur.
Yaklaşık iki yıl sonra tarihin göreceği en sert siyasi hesaplaşmalardan birine tanık olacağız. Herkes 2019 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine yönelik pozisyonlarını revize ederek son hazırlıklarını yapmaya başladı. Siyasi yönetimin amacı genel memnuniyet seviyesini yükseltmektir. Güvenlik, refah, adalet alanında memnuniyeti geliştirecek projelerin yanında toplumsal heyecanı ayağa kaldıracak sportif ve sanatsal performansların da büyük önemi var.
Türkiye’de spor yönetiminden memnun olan bir kişi var mı? Büyük altyapı yatırımları nedeniyle bu başarısızlıktan henüz hükümete bir pay çıkmış değil. Ama sportif başarısızlık devam ederse siyaset tarafına da mutlaka bir pay çıkacaktır.
Türkiye şampiyonlar liginde en azından yarı finallere abone, Dünya ve Avrupa kupalarında finallere alışmış. Amatör sporlarda şampiyon veya şampiyonluk adayı olan bir ülke olsa, iktidarın genel memnuniyet düzeyi artmaz mı? Eğer sportif başarıların bir önemi yoksa da devasa spor tesislerine yatırım yapmaya da gerek yok.
Milli takım uçağı köy dolmuşuna dönmüş. Dünyanın geriye kalanının duyduğu bir olayı Milli takım yöneticileri nedense uçak içinde duymamış. Mili takımın nerdeyse yarısı olayların içinde. Bütün bu olaylar genç oyuncuların da gözünün önünde oluyor. Olaylar olup bittikten sonra, koruyup kollamaları gereken oyuncularının kamuoyunun önüne atarak olayları bastırmak dışında bir planları yok.
Bu gençlerin federasyon yönetimine ve teknik direktöre bir saygısı kalır mı?
Türkiye tarihinin en büyük futbol kariyerine sahip oyuncusunu milli takım denkleminin dışına attı. Son derece de kırıcı bir şekilde. Başarılı yönetim için adanmış insan kaynağına ihtiyaç var. Bunun için de liderlere ve sembollere.
Türkiye futbol federasyonu başkan bulmakta hiç zorlanmaz. Teknik direktörlükte Fatih Terim’den daha başarılı olacak beş kişiyi de düşünmeden sayarım. Ama Türkiye kendi milli takımına Barcelona’dan bir oyuncuyu bir daha ne zaman çağırabilecek merak ediyorum?
Milli takımın değerinden söz ederek hiç kimse bu başarısızlığı perdeleyemez. Milli takım ve milli forma elbette herkesten daha değerli ama o değerdeki formayı sahada oyuncular taşıyor.
Dünyanın her yerinde kişilik haklarına saldırılan ve nerdeyse vatan haini muamelesine tabi tutulan bir insan, kendisine bu saldırıyı yapanlara karşı bir tepki gösterir. Ortada bir yönetici olsa veya futbol yöneticilerinin futbol gündeminden haberi olsa, uçaktaki bu karşılaşmaya neden olmayacak organizasyonu yaparlar, hiçbir şekilde bu olaylar da yaşanmazdı.
Milli oyuncularınıza yıldız muamelesi yapacaksınız. Başları dik olacak. Yıldızlarınıza ne yapılırsa yapılsın boynunu eğmek zorunda kalan maraba muamelesi yaparsanız, sahaya çıkardıklarımızdan yıldız gibi davranmayı isteyemezsiniz.
Futbolcuyu vatan haini ilan edene tepki gösteremeyecek hale getirirseniz, sahadaki baskıya karşı koyacak bir kişilik bırakmazsınız.
Baskı altında ezilen, başını önüne eğen, karşı koyacak ve başkaldıracak bir kişilik ve cesarete sahip olamayan biri Barcelona gibi bir takımda asla oynayamaz. Milli takımda da oynamamalıdır.
Arda ile tanışmıyorum. Ama bir bütün olarak gösterdiği tutum ve kişilik bize gösterdi ki, sportif performansından daha değerli bir karaktere sahip.
Bir saldırı varsa buna karşı koyacak bir yüreği var ve bunun için Barcelona’da.
Yaşar BAŞ