444

Dursun Ali Tökel

19-09-2012 09:39

Yeni bir eğitim yılına sancılı, tartışmalı, atışmalı, sataşmalı ve dalaşmalı girmiş bulunuyoruz.

Yukarıdaki kelimeleri, kafiyeli-secili olsun diye seçmedim. Hakikaten, bu eğitim yılımız bayağı kavgalı başladı.

Bilhassa 4+4+4’lük sisteme geçişle yeni ve aynı zamanda da kadim tartışmalar gün yüzüne çıkmış oldu. Yeni seçmeli derslerin müfredata konması, eğitimin üç dörtlük gruplara bölünmesi, İmam-hatip’lerin orta kısmının açılması; derinlerde yatan, yüzeylere çıkmayı bekleyen, bilinçaltında kuluçkaya yatmış pek çok öfkeyi, nefreti gün ışığına çıkarmış oldu.

İmam-hatipleri kapattığı için tarifi imkânsız hazlara, keyiflere ve dahi neşelere gark olanlar, şu aralar karalar ve morlar bağlamış durumdalar: Hatta bazı zevat yeni eğitim sistemiyle bütün okulların ilahiyata çevrilmeye çalışıldığını, dinin ne kadar tehlikeli olduğunu haykırmaya başladı. (bkz: http://www.akasyam.com/haber/3800/bu-cagda-bu-kafa.html)

Onlar için işin kılıfı da hazır: 5 yaşındaki çocuktan öğrenci mi olurmuş, 66 aylık çocuk daha adını söyleyemiyormuş, ayakkabısını giyemiyor, tuvaletini yapamıyormuş. Bu çocuk okuldan, eğitimden ne anlarmış!

Anne babaların haklı kaygıların her türlü eleştirinin üzerindedir, çünkü onlarda asil bir endişe var.

Fakat bu mazeretleri duyunca/okuyunca aklıma geçmiş zamanlarımızın eğitim anlayışı geldi:       “Osmanlı devletinde, ‘sabi’ diye nitelendirilen beş-altı yaşlarındaki erkek ve kız çocuklarına örgün eğitim vermek için açılmış temel eğitim kurumlarına ‘sıbyan mektebi’ denilmektedir.” (Ahmet Cihan, Osmanlı’da Eğitim, 3F yay., İstanbul 2007, s. 329).

Demek ki atalarımız şimdikiler kadar akıllı değillerdi. Henüz beş yaşına gelmemiş çocuklarını mahalle mekteplerine gönderiyorlardı. Asırlar boyu kültürümüzde eğitime başlama yaşı 444 şeklinde uygulanmıştır.

Atalarımızın anlayışında eğitime başlama yaşı şudur: Bir çocuk 4 yıl 4 ay 4 günlük olunca eğitime başlanırdı. Mahalle mektebinde bunun için de çok özel törenler düzenlenir ve buna da âmin alayı denirdi. Şu andaki uygulama aslında eskiye dönüşten ibâret!

Üç yaş Çocuklar İçin İncil

Bir seferinde çocuk edebiyatı sempozyumuna katılmıştım. Orada Amerika’da çocuk edebiyatı kitapları sergisi açılmıştı. Sergiyi hayretle ve ibretle izledik:  İki yaşındaki çocuklar için İncil; üç yaşındaki çocuklar için İncil, dört yaşındaki… böyle gidiyordu.

Amerikalılar her yaş grubu için İncili yorumlamış, bol renkli, desenli ve resimli olarak kitaplar basmışlardı. Şaşırmamak mümkün değil. Bu elin adamının üç yaşındaki çocuğu İncil mi okuyordu?

Sadece bu değil; mesele Noah (Nuh Peygamber) adlı bir kitap vardı. Kitap gemi şeklindeydi ve Nuh’un, Tufan’ın hikâyesi anlatılıyordu. Kitabın tam ortasına geldiğinizde birden bir gemi maketi çıkıyordu. Yunus peygamberi anlatan kitap balık şeklindeydi ve çok büyük bir özenle resmedilmişti. Bu kitapları kim okumaz!

Batı ülkelerinde sadece çocuk kitapları satan kitapçıların varlığını duyunca, “bir gün bize de nasip olur inşallah!” demiştim. Hâlen beklemedeyiz!

Eğitim Yaşı Kaç Olmalı!

“Eğitimin yaşı olmaz”  diye doğrudan meseleye girmek isterim. Eskilerin eğitim yaş ve zamanı için söylenmiş bir sözü var: Mine’l-mehdi İle’l-lahd: Yani eğitim beşikten mezara kadar süren bir süreçtir.

Kadının birisi küçük çocuğunu kucağına almış ve bir bilgeye gitmiş. “Efendim, ben çocuğumu eğitmek istiyorum, ne yapmalıyım?” diye sormuş. Efendinin cevabı şu olmuş: “Kızım, sen geç kalmışsın!” Şaşıran kadına şunu söylemiş: “Bu soruyu bana evlenmeden soracaktın!”

Hayatımızda çocuklarımıza daha iyi bir eğitim veriyor olmaktan daha ciddi bir işimiz olamaz’ Zira onlar için yaptığımız her şey eğitimin içine giriyor! Bunun formal kısmı ne kadar erken başlarsa o kadar iyi.

Bazı rakamlar, güya kendisiyle yarış içerisinde olduğumuz Avrupa ülkeleriyle aramızdaki korkunç uçurumu çok güzel özetliyor: 4 yaş çocuklarda Avrupa’da okullaşma oranı yüzde 86 iken bizde yüze 17 imiş! (bkz: http://www.haberturk.com/yazarlar/ismet-ozkul/776658-turkiye-egitimde-nal-toplamaya-devamediyor) Allah aşkına daha neyin kavgasını yapıyoruz!

Şu anda Milli Eğitim’in getirdiği eğitim yaşı aslında yüzlerce yıl önceye dönüş demek! Öyle bir dönüş ki, modern dünya atalarımızın eğitim yaşına daha yeni yeni ulaşıyorken biz biraz geç uyandık!

Eksiklik, mahrumiyet, yetersizlik, kaynak yoksunluğu, yer, alet-edevat kifayetsizliği insanın daha da iyi şeyler yapmasına imkân vermek için hep var olacaktır. Bu mazeretlere sığınmak sadece kolaycılıktır; bir dünyada yaşıyorsunuz, yarış içinde olmaktan kendinizi kurtaramadığınız başka dünyalılar da var; her gün kendilerine çoluk-çocuğun rızkından kesip milyar dolarlar ödediğiniz.

Rakamlara bakılırsa, bırakın geçmeyi, arayı kapatmak için bile daha pek çok mesafeler kat etmemiz gerekecek! 

DİĞER YAZILARI Cinnet Buğdayları 01-01-1970 03:00 Âlim Kime Derlermiş 01-01-1970 03:00 Cedel Ve Bedel 01-01-1970 03:00 Bana Geleneğini Söyle... 01-01-1970 03:00 Alâmet Kıyâmeti: Şeysiz Şeyler Üzerine 01-01-1970 03:00 Özgürlük Neyimizdir 01-01-1970 03:00 Kimi Seçelim 01-01-1970 03:00 Samsun Büyüyor, Ya Kütüphanesi? 01-01-1970 03:00 Bu Kadar Aktörü Olan Eğitimden Ne Çıkar? 01-01-1970 03:00 Din Ne Kadar Umûrumuzda? 01-01-1970 03:00 Bu Hastalar Niçin Gülüyor 01-01-1970 03:00 Edilgenliğe Sığınma Yahut Sezai Karakoç Ne Diyor Ki 01-01-1970 03:00 Vefa Bayrağı 01-01-1970 03:00 Gri Alan Münafıkları 01-01-1970 03:00 Bir Süper İnsan Tasarımı 01-01-1970 03:00 Câmilerimiz Ve Kaybolan Rûhâniyetimiz 01-01-1970 03:00 Devletimiz “Akıl”Lanıyor 01-01-1970 03:00 Ben Kendimin Neyi Olurum 01-01-1970 03:00 Balık yemiyormuşuz, peki ama niçin? 01-01-1970 03:00 Tarikat, Cemaat Yoldur Varana da… 01-01-1970 03:00 Aldatanlar kimlerdendir 01-01-1970 03:00 İstemek 01-01-1970 03:00 Türkün Alfabe İle İmtihanı 01-01-1970 03:00 Âkıl Adam Kimdir? 01-01-1970 03:00 Açlıkla Doymak 01-01-1970 03:00 Bir sapma: Ölüm güzellemesi 01-01-1970 03:00 Mandelalar, Harunlar Hayatını Kaybetti De... 01-01-1970 03:00 Sizi Silkeleyenler Var Mı? 01-01-1970 03:00 Ezan deyip geçmeyelim! 01-01-1970 03:00 Bırak (ma) bu hayalleri, bana bir hayal kur! 01-01-1970 03:00 Eğitilmiş İnsan Kimdir? 01-01-1970 03:00 Öğrenci evleri de... 01-01-1970 03:00 TV'lerde Ne Konuşursak Doğru Olur 01-01-1970 03:00 Edepte fukarâ isek hakikate bigâne oluruz 01-01-1970 03:00 BİR UTOPYA: Birlik ve Beraberlik! 01-01-1970 03:00 Ramazan biraz da annedir 01-01-1970 03:00 Ayaklarımız Bize Neyi Hatırlatıyor 01-01-1970 03:00 İbadetin Nihayeti Ne İçindir? 01-01-1970 03:00 İlahi-Yat 01-01-1970 03:00 Gökten Kitaplar Kar Gibi Yağınca… 01-01-1970 03:00 Bu anneler hangi yarışı kaybediyor? 01-01-1970 03:00 Görenedir Görene, Köre Nedir Köre Ne! 01-01-1970 03:00 DersHâne-TestHâne-TesellîHâne 01-01-1970 03:00 Anne-babalık çok mu kolay ki… 01-01-1970 03:00 Öte Dünya Fikri 01-01-1970 03:00 Gerekimizi anlayanlar var! 01-01-1970 03:00 Salâlar kimin için okunuyor/ Çanlar kimin için çalıyor 01-01-1970 03:00 Ruhlardaki Cömertlik 01-01-1970 03:00 Çocuklara sadece isim mi veriyoruz(3) 01-01-1970 03:00 Ahlâka İhtiyacı Olmayan Kim 01-01-1970 03:00 Gençleri Anlamak 01-01-1970 03:00 Meyve Adlarını Da Kaybetmişiz 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 Dördüncü kişi olmaktan nasıl kurtuluruz? 01-01-1970 03:00 Allah’ın Evleri İçin Layık Gördüğümüz Yerler… 01-01-1970 03:00 Kur’an da tercüme ediliyor da... 01-01-1970 03:00 Bana arşivini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim 01-01-1970 03:00 Güç" Kurdu "Öteki" Ağılına Girerse... 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 BU ANNELER HANGİ YARIŞI KAYBEDİYOR? 01-01-1970 03:00 ORDULU CANLI BOMBA (LAR) 01-01-1970 03:00 BİR İLACIMIZ BİLE YOKMUŞ! 01-01-1970 03:00 AÇLIK TOKLARDAN, YAZMAK BİLİNÇTEN 01-01-1970 03:00 İSTEMEK 01-01-1970 03:00