Sabahın erken saatleri… Uzaktan ve derinden bir salâ sesi geliyor. Anlaşılan birisi daha öte âleme göçtü. Bu salânın birisinin öldüğü anlamına geldiğini nerden anlıyorum? Tabii ki gelenekten, inançtan. Kültürümüzde birisi öldüğü zaman bu, salâ ile duyurulur.
Birazdan bir salâ sesi daha geliyor. İçimi bir merak kaplıyor, acaba ölenler kimler? Bizim mahallenin camiiinde okunuyor salâ, buralardan biri olmalı. Merakı tatmin mümkün değil, minareden kimin öldüğü duyuruluyorsa da pek anlamıyorum, anlasam da zaten tanımıyorum. Bırak mahalleliyi apartmandakilerden bîhaberiz.
Okunan salâdan kendimize bir pay çıkarıyor muyuz? Yani “bir gün bizim de salâmız okunacak, birileri bunu dinleyecek, acaba ne kadar ilgilenecek, merak edecek mi?” diye sorduğumuz oluyor mu hiç?
Çanlar Kimin İçin Çalıyor?
“Çanlar Kimin İçin Çalıyor” cümlesi hemen hepimizin aklına “acaba sıra kimde?” sorusunu getirir. Tehlikeli bir durum vardır, bu durumdan pek çok kişi zarar görmüştür. Acaba şimdi bu tehlikeli duruma maruz olma sırası kimdedir?
Bazılarımız bu cümlenin bir roman adı olduğunu bilir. Çanlar Kimin İçin Çalıyor başlığını taşıyan, 1940 yılında kaleme alınan bu roman, 1954’te Nobel ödülü alan, aynı zamanda İhtiyar Adam ve Deniz adlı dünyaca ünlü romanın da yazarı, 1961’de intihar eden Amerikalı yazar Ernest Hemingway’a aittir. Bu eser İspanya iç savaşında savaşan askerleri konu olmakta ve ana tema olarak roman kahramanlarının ölümlerini sorgulamalarını işlemektedir.
Fakat pek azımız bu soru cümlesinin 17. Yüzyılın başlarında ölen İngiliz şair ve papaz John Donne’ye âit olduğunu biliriz. 12 yaşında Oxford’a, 14 yaşında Cambridge’e giren, pek çok dil bilen, önceleri gezgin bir seyyah ve ehl-i keyfken sonraları coşkulu bir vâiz ve hatip olan Donne, vaazlarıyla çok büyük bir hayran kitlesi kazanmıştı:
“Donne’ın şaşırtıcı zekâsı, paradoksları, derin ve acâip bilgisi, kendine özgü çarpıcı benzetmeleri ve eğretilemeleri, ince mantık oyunlarıyla elele giden yoğun tutkuları vaazlarında da bulunduğu için çağdaşları heyecanlı bir tiyatro oyununu seyretmeye gidercesine, kiliseye koşarlardı onu dinlemeye”. (Mina Urgan, İngiliz Edebiyatı Tarihi, C.1, s. 197).
Donne bir seferinde vaaz ederken, birisinin ölümünü haber veren çanlar çalmış olmalı ki, çanların kimin için çaldığını sorar, yani çanlar kimin öldüğünü haber vermektedir? Sonra da cevabı beklemeden şu tarihi sözlerini söyler:
“Hiçbir insan tek başına bir ada değildir. Dünyanın bir parçasıdır herkes… Herhangi bir insanın ölümü benden bir şeyler eksiltir, çünkü iç içeyim insanlıkla. Onun için hiç öğrenmeye kalkma çanın kimin için çaldığını: Senin için çalıyor çan!” (Mina Urgan, A.g.e, s 197).
1600’lü yılların başında bir İngiliz papazın vaazında sarf ettiği bir söz nasıl olur da hemen hemen bütün dünya dillerinde bir deyim haline gelebilir? Bu, hakikaten anlaşılması güç bir iştir. Bu cümleyi Türkçeye bile bir deyim olarak sokan tabii ki Hemingway’ın For Whom The Bell Tolls (Çanlar Kimin İçin Çalıyor) adlı o pek ünlü romanıdır.
Bu roman hemen her büyük dünya diline çevrilmiş ve milyonlarca insan tarafından okunmuştur, okunmaktadır.
Roman, İspanya iç savaşını anlatmakla beraber, adı ünlü bir vaizin hikmetli bir sözünden gelmektedir, ama bunu çok az kişi biliyor. Yani romanın dayandığı zemin metin çok kuvvetlidir, anlatılmak istenen, uyarısı yapılan hakikat insanı ruhuna dokunmaktadır.
Bu soru cümlesi aynı zamanda Heavy Metal grubu Metallica'nın 1984 yılında yayımladığı ikinci albümleri Ride the Lightning'de bir parçanın da adı olmuş:
Metallica, müziği ve sözleriyle hayli sert ve karamsar olan bu şarkıda romana yaptığı göndermelerle çok kuvvetli bir savaş karşıtlığı yapıyor:
Patlıyor silahlar, ileri doğru koşuyorlar sonsuz grilikte
Savaşmayı sürdürüyorlar, çünkü haklılar
Evet, ama kim karar veriyor buna?
Bir tepe için insanlar birbirini öldürebilirler, niçin? Bilmiyorlar
Çanlar kimin için çalıyor
Zaman ilerliyor
Çanlar kimin için çalıyor
Salâlar Kimin İçin Okunuyor
Sabahın erken saatleri, artarda birkaç salâ dinledim. “Acaba ölenler kimler?” diye hâlâ merak içindeyim, ama John Donne’yi okuduktan sonra artık “bu salâlar kim için okunuyor?” diye sormuyorum.
Eminim Donne, eğer câmide vaaz eden bir hatip olsaydı, salâ sesini duyduğunda “bu salâlar kimin için okunuyor diye sorma, bu salâlar senin için okunuyor!” derdi.
Hz. Ali’nin bir sözü var: “Lâ tenzur men kâle-Unzur mâ kâle!” yani şu mânâya geliyormuş: “Kimin dediğine değil, ne denildiğine bak!”
Kimin dediğine değil de neyin denildiğine bakıyorum:
Çanlar hepimiz için çalıyor, pardon, salâlar hepimiz için okunuyor!