DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Dursun Ali Tökel
Dursun Ali Tökel
Giriş Tarihi : 27-03-2013 08:59

Dördüncü kişi olmaktan nasıl kurtuluruz?

Eğer "güçlü olan kimdir?” diye bir soru sorsak buna pek farklı cevaplar verilebilir.

Kimi “paraya”, kimi “iktidara”, kimi “basına sahip olmak” der, kimi de başka şeyleri öne

sürer.

Sadi-i Şirazi'ye göre güçlü olanlar ancak bilgiye sahip olanlardır. Sadi "tevânâ buverd her ki dânâ buverd" diyor. Yani "ancak bilenler güçlü olur."

Bilgiyi üreten bir müddet sonra onun pratik hayattaki karşılığı teknolojiyi de üretiyor ve hemen ona dünyaya pazarlıyor.

Bugün uçak yapma, nükleer silahlar yapma kimin elinde? Uzaya çıkmak, gezegenler arası yolculuk yapmak, hemen hemen her hastalığın ilacını yapmak kimin elinde? Tren yapma, otomobil yapma; bilgiyi üreten, çoğaltan, çeşitlendiren, sonsuz bir biçimde depolayan bilgisayarları yapma kimin elinde? 

 Bunlar kimin elindeyse güç de onların elinde.

 

Bilim İnsanı Neredeyse Güç de Oradadır

 

Rivayete göre Abbasi Halifesi Harun Reşit o dönemin Avrupa krallarından birine kocaman bir saat gönderiyor. Her saat başı saatin etrafında bir kurşun asker çıkıyor ve saatin etrafını bir tur atıyor. Mesela saat üçte üç asker, saat onda on asker.

Kral bu olağanüstü mekanizmayı görünce “bunun içinde şeytan var” deyip büyük bir hayret ve dehşete kapılıyor.

Çünkü o zaman bilgi Doğu’nun elindeydi ve dolayısıyla güç de öyleydi.

 Anlatılanlara göre II. Abdülhamit makam aracı olarak kendisine hediye edilen otomobile binmemiş ve onu geri çevirmiş. Buna şaşıranlara şöyle söylemiş "bu cihaz arızalandığı zaman ne yapacağız?"

Bu soruya şu cevabı vermişler " otomobili satanlar onun tamirini de biliyor" o zaman demiş ki  "arızalanınca onları bekleyeceğiz, bir parça bozulunca onlara muhtaç olacağız. Bir gün biz bu cihazı yapıncaya kadar buna binmeyeceğim."

O, bilgiye sahip olanın aynı zamanda güce sahip olduğunu da ve bu gücü yeri geldiğinde kendi lehine ve karşının aleyhine kullanacağını da çok iyi biliyordu.

Bugün çok kritik mevkilerdeki bazı bilim insanlarımızın çok tuhaf şekillerde öldürüldüğünü duyuyoruz. Bu, bizlerin de artık birilerini fevkalade rahatsız eden bazı gizli bilgilere, bilimsel donanımlara sahip olduğumuz anlamına geliyormuş.

Fatih’in İstanbul’u alır almaz hemen bu şehri medreselerle ve sair ilim yuvalarıyla donatması, Ali Kuşçu gibi büyük bilim insanlarını İstanbul’a büyük servetler vaat ederek getirmesi ve hemen her bilgin kişiye ülkesinde kucak açması boşuna değildi.

Bugün dünyayı yönetenler aynı zamanda dünyanın büyük beyinlerini kendi ülkelerinde istihdam edenlerdir.

Bugün dünyada bir bilim insanı en çok hangi ülkeyi tercih ediyorsa anlayalım ki güç de oradadır.

Geçmişte de böyleydi. Bir zamanlar bilim insanları Bağdat’ta olmak için, Endülüste bulunmak için, İstanbul’a ulaşmak için can atıyordu.

Bilim buralardan uzaklaşınca, bilim adamları da oralardan çekildiler. Dolayısıyla bilim insanları nereye gittilerse gücü de oraya götürdüler.

 

Nasıl Sahip Olacağız

Bütün bu sözlerden daha güçlü olmak için daha büyük beyinlere, daha üretken ve yaratgan bilim insanlarına sahip olmamız gerektiği anlaşılıyor.

İnsanlığa yön verecek büyük buluşlara, icatlara vesile olan bu insanlar her toplumda bir elin parmaklarını geçmez.

Bu insanların nerelerden çıkacağı belli olsaydı, devletler oraya muazzam yatırımlar yaparlar ve hemen sonuca ulaşırlardı.

Ama işte böyle olmuyor. O büyük dehaların nereden, hangi tabakadan, nasıl bir aileden, hangi topluluktan çıkacağı hiç belli olmuyor.

Bu yüzden eğitimin hemen her kademeye hızla yayılması gerekiyor.

Devlet tabii ki bunun takipçisi olmalı. Ama o da bir yere kadar. Devletin ağır işleyen, hantal yapısı büyük semerelerin alınmasına daima mani olur.

Bundan dolayı inancımız ilim faaliyetlerini, bilimle uğraşmayı pek çok kutsal vaat ve hikmetle desteklemiş ve hemen herkesi ilim faaliyetinin bir parçası olmak zorunda bırakmıştır.

Ya Öğrenen, ya Öğreten, Ya Bunlara Destek olan Ya da…

 

Hiç kimse “benden ne olur, benim çapım ne, bilim kim ben kim. Benim her tarafın bilim olsa ne olur?” diyemez. Bunu diyecek meşruiyeti asla bulamaz.

Peygamberimizden rivayet edilen şu hadis bu meşruiyeti herkesin elinden almıştır: “Ya öğrenen, ya öğreten, ya da bunlara yardımcı olanlardan (sevenlerden) olunuz. Dördüncüsü olan helak olmuştur.”

Öğrenen veya öğreten olamayabiliriz. Ama onları desteklememize ve onları sevmemize kim mani olabilir?

Sokak sokak gezip çöp toplayarak elde ettiği paraları öğrencilere burs olarak veren ve bu yöntemle bugüne kadar pek çok öğrenci okutan aziz bir ihtiyarın haberini okuyunca bütün bunları düşünmekten kendimi alamadım.

Bu mübarek insanın vesile olduğu hayrı hangi birimle ölçebiliriz?

 

Bir Cehennemlik Nasıl Affedilir?

 

Kutsala dayalı kültürümüz böylesi insanların yetişmesi için öylesine derin ve hikmet dolu bir anlatılar silsilesi kurmuştu ki…

Onbeşinci yüzyıl şairlerimizden Mürîdî’nin Pend-i Rical adlı mesnevisindeki bir hikâye geldi aklıma.

Bu kitaplar, halkımızda ilim sevgisini aşılamak için olağanüstü hikâyelerle süslüydü. Bunları okuyanlarda derin bir ilim sevgisi oluşmaması düşünülemezdi. İşte onlardan bir tanesi:

Mahşer gününde adamın birisinin hesabı görülmüş ve suçları ağır geldiği için Cehennemlik olduğuna karar verilmişti.

Zebaniler gelerek adamı sürüklemeye başladılar. Adam bir yandan feryad u figan ediyor bir yandan da ümitsizce arkasına bakıp duruyordu.

Cenab-ı Hak emir buyurdu ve adamın bırakmalarını söyledi. Sonra da adama sordu:

“Neden böyle arkana bakıp duruyorsun?”

Adam bir ümitle cevapladı: “Affına sığınıyorum!”

Cenab-ı Hak buyurdu:

“Sen dünyada iken hiç ilim okudun mu? Eğer müspet cevap verirsen kurtulacaksın!”

Adam da “hayır yâ Rabbi” dedi. Bu sefer Hak Teâlâ “peki hiç ilim ehliyle oturup kalktın mı, onların meclisine devam edip onlarla birlikte oldun mu? Onları sevdin mi, çünkü ben onları çok severim”

Adam yine “hayır Yâ Rabbi” diye cevapladı.

Allah Teâla tekrar sordu “ Peki senin hiç ilim ehlini seven, onlarla beraber olan bir kardeşin var mıydı?”

Adam bu sefer şöyle dedi: “Evet yâ Rabbi, kendisini çok sevdiğim ve hep beraber olduğum bir kardeşe sahiptim. Onun çok sevdiği ve değer verdiği bir âlim arkadaşı vardı. Hep beraber gezerler,  zikir ve ilim meclislerine devam ederlerdi. Her şey sana malumdur yâ Rabbi!”

Bunun üzerine Hak Teâla şöyle buyurdu:

            Hak diye af eyledüm şimdi seni

Kardaşının hürmeti için bil anı

Kim severse âlimi can ile ol

Ol bulusar cennetime doğru yol

Hak teâlâ, ilimle uğraştığı için değil, ilim meclislerinde bulunduğu için değil, âlimi sevdiği için değil, sadece âlimi seveni sevdiği için bir günahkârı affetmiş.

Şimdi herkes kendisine bir baksın:

İlimle mi uğraşıyor, yoksa ilimle uğraşanla mı uğraşıyor?

İlim meclislerine yolu düşüyor mu, yoksa ilim meclisine düşmeyen yollara mı düşüyor?

İlim ehline yardımcı olanlardan mı, yoksa yardımcı olanlara cephe alanlardan mı?

Şu soru her daim beynimizi kemirmelidir:

Kendimizi dördüncü kişi olmaktan nasıl kurtaracağız?


 

NELER SÖYLENDİ?
@
Dursun Ali Tökel

Dursun Ali Tökel

DİĞER YAZILARI Cinnet Buğdayları Âlim Kime Derlermiş Cedel Ve Bedel Bana Geleneğini Söyle... Alâmet Kıyâmeti: Şeysiz Şeyler Üzerine Özgürlük Neyimizdir Kimi Seçelim Samsun Büyüyor, Ya Kütüphanesi? Bu Kadar Aktörü Olan Eğitimden Ne Çıkar? Din Ne Kadar Umûrumuzda? Bu Hastalar Niçin Gülüyor Edilgenliğe Sığınma Yahut Sezai Karakoç Ne Diyor Ki Vefa Bayrağı Gri Alan Münafıkları Bir Süper İnsan Tasarımı Câmilerimiz Ve Kaybolan Rûhâniyetimiz Devletimiz “Akıl”Lanıyor Ben Kendimin Neyi Olurum Balık yemiyormuşuz, peki ama niçin? Tarikat, Cemaat Yoldur Varana da… Aldatanlar kimlerdendir İstemek Türkün Alfabe İle İmtihanı Âkıl Adam Kimdir? Açlıkla Doymak Bir sapma: Ölüm güzellemesi Mandelalar, Harunlar Hayatını Kaybetti De... Sizi Silkeleyenler Var Mı? Ezan deyip geçmeyelim! Bırak (ma) bu hayalleri, bana bir hayal kur! Eğitilmiş İnsan Kimdir? Öğrenci evleri de... TV'lerde Ne Konuşursak Doğru Olur Edepte fukarâ isek hakikate bigâne oluruz BİR UTOPYA: Birlik ve Beraberlik! Ramazan biraz da annedir Ayaklarımız Bize Neyi Hatırlatıyor İbadetin Nihayeti Ne İçindir? İlahi-Yat Gökten Kitaplar Kar Gibi Yağınca… 444 Bu anneler hangi yarışı kaybediyor? Görenedir Görene, Köre Nedir Köre Ne! DersHâne-TestHâne-TesellîHâne Anne-babalık çok mu kolay ki… Öte Dünya Fikri Gerekimizi anlayanlar var! Salâlar kimin için okunuyor/ Çanlar kimin için çalıyor Ruhlardaki Cömertlik Çocuklara sadece isim mi veriyoruz(3) Ahlâka İhtiyacı Olmayan Kim Gençleri Anlamak Meyve Adlarını Da Kaybetmişiz Körsel Vaazdan Görsel Vaaza Allah’ın Evleri İçin Layık Gördüğümüz Yerler… Kur’an da tercüme ediliyor da... Bana arşivini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim Güç" Kurdu "Öteki" Ağılına Girerse... Körsel Vaazdan Görsel Vaaza BU ANNELER HANGİ YARIŞI KAYBEDİYOR? ORDULU CANLI BOMBA (LAR) BİR İLACIMIZ BİLE YOKMUŞ! AÇLIK TOKLARDAN, YAZMAK BİLİNÇTEN İSTEMEK
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA