Hangi pozisyonda olursak olalım, hepimiz sürekli bir sınav halindeyiz.
Kimimiz varlıkla imtihan oluyoruz, kimimiz yoklukla; kimimiz azlıkla, kimimiz çoklukla.
Varlıkta cömertliğimiz, şükrümüz; yoklukta sabrımız, kanaatimiz ölçülüyor!
Güç, belki de en önemli sınav araçlarımızdan biri!
Kimin gücü varsa o en çetin imtihanla boğuşmaya itilmiş demektir.
Gücünü Kim Kontrol Ediyor?
Siz "benim herhangi bir gücüm yok, kimseye karşı güç uygulayacak halim de yok, rahatım!" mı diyorsunuz?
Anneyizdir, babayızdır, müdürüz, amiriz, patronuz, başkanız, abiyiz, ablayız, yöneticiyiz, şefizdir, grup başkanı, cemaat lideriyizdir; hangi statüde olursak o statünün bir gücübe sahibizdir!
Üzerinde gücümüzü uygulayacağımız insanlar vardır. Konum gereği onlardan daha güçlü olduğumuz için zayıf kıldığımız insanlar...
Soru/ sorun şudur:
Sorumluluğumuz altında bulunmaktan kaçınamayacak insanlara karşı bir güç uygularken, gücümüzü hissettirirken hangi ahlaki ilkelere uyacağız?
Gücümüzü hakikat mi idare edecek, adalet mi idare edecek yoksa menfaatlerimiz mi?
Her gücün üzerinde bir güçlü vardır, bizler sahip olduğumuz güçleri kullanırken gücü bize vereni hesaba katar mıyız?
Gücü Vereni Hesaba Katmak
Öyle veya böyle bir güç sahibi olduğumuzda, o gücü verenin o gücü kontrol ettiğini ve onun nerelerde kullanıldığını bir bir izlediğini bilmemiz lazım!
Allah, gücü kendisine verdiği kişiyi o gücü sarfettiği yerle sınar; eğer o güç, haksız yere bir zayıfa kullanılıyorsa vay onu kullananın haline!
Tanrı, yarattığı kulunun bir başka kulu tarafından sömürülmesine asla müsamaha göstermez!
Korumasız, zavallı, güçsüz kuvvetsiz zannettiklerimizi koruyan güçlüler güçlüsü güçler vardır!
Görünmezler ama hissedilirler; nerede bir güçlünün haksız muamalesine maruz kalmış bir zavallı varsa onlar ordadır!
O'nu hesaba katanlar bunu şunu hesaba katmazlar; şunu bunu hesaba katanlar O'nu hiç hesaba katmayanlardır ve buna eninde sonunda pişman olurlar. Ahirette hayvanların toprak olduğunu gördükleri vakit "N'olaydı, ah keşke biz de toprak olaydık!" diyecek olan topraksızlar gibi.
Birilerine karşı güç uygulamak zorunda kalmadığımız bir pozisyonumuz olmadığına göre güç uygulamanın bir formülü var mıdır, varsa nedir?
Formül!
Bunun formülü şudur:
Eğer gücümüzü Allah'ın kullarının selameti için kullanıyorsak, Allah yar ve yardımcımızdır; gücümüzü başkalarının mutluluğu için kullanıyorsak mutlu olacağımız garantilenmiştir.
Yok eğer gücümüzü kendi çıkarımız için kullanıyorsak, helakimiz hemen eşikte bekliyor demektir; biz, bize o gücü verenin gücünü hesaba hiiiiç katmamışız demektir!
II. Dünya savaşının başlangıcı olarak Almanya'nın 1Eylül 1939'da Polonya'yı işgali verilir.
Bundan sonra savaş altı yıl sürmüş ve sonuçta Almanya mahvolmuştur.
Almanya zavallı Polonya'yı işgal ettiğinde şüphesiz o muazzam gücüne güveniyordu!
Ama olacağı görenler, yarını bugünden bilenler, eylemlerin doğuracağı kesin halleri kestirenler vardır!
Necip Fazıl anlatıyor:
Abdülhakim Arvasi hazretleri "Almanlar için, Polonya işgalindeki zulümlerini duydukları zaman:
'Eğer zülme başladılarsa, dediler; halleri haraptır. Şimdiden neticeyi kaybettiler." (O ve Ben, s.196)
Altı yıl önce söylenmiş bu söz altı yıl sonra ayniyle vaki olmuştur.
Zira sünnetullah böyledir: Gücün bir mazlum üzerinde hesapsızca kullanılmasına adli ilahi müsaade etmez!
Kurdu Ağıla Salmak
Güç bizlere başkalarının, Allah'ın kullarının gün yüzü görmelerine katkıda bulunalım diye verildi; kendi lehimize başkalarının hayatını karartmak için değil! Böyle yaparsak gayretullaha dokunmuşuz demektir.
Geçen gün Fernand Braudel'in Kapitalizmin Kısa Tarihi (Say Yay. 2013) adlı eserini okuyordum. Orada geçen kurdu ağıla salmak tabiri bana o kadar manidar geldi ki...
Bir kurt ağıla girerse, o ağıldaki zavallı koyunlara ne olacağı bellidir.
"Güç" insanın kurdu, "zavallı öteki" insanın "ağılı" mutluluğu da onun "koyunları"dır. O kurt o ağıla girerse...
Ne olacağını yine Braudel'in şu hikmetli yargısıyla söyleyelim:
"Kaderin yedi fersahlık çizmeleri vardır. Uzak'tan vurur."(s.88)