Bir yarışma programında bir çobanın pek çok üniversite mezununun, hatta profesörlerin bile gelemediği seviyeye gelmesi ve yüklü miktarda para kazanması pek çok insanı şaşırtmış.
Bu ilginç olayın ardından hemen pek çok kişinin aklına "bir çobanla benim oyum nasıl bir olur?" diyen Aysun Kayacı gelmiş, sosyal medyadan hatırlı sayıda göndermeler yapılarak…
Aydınlandığını düşünenlerin aşağıdakileri karanlıkta görmesi ve onları aşağılayan bir tavra girmesi bizim eğitim görmüşlerimizin en büyük cahilliklerindedir.
Bunlar eğitim görmekle her şeyin hallolduğunu zannediyorlar.
Hâlbuki gördüklerimiz göremediklerimize bir pencere açmıyorsa ve bizi göremediklerimizin neler olduğuna dair düşündürmüyorsa, o gördüklerimiz bırakın bizi aydınlatmayı körlüğümüzü artırmaktan başka hiçbir işe yaramaz.
Eğitilmiş Kimdir?
Şöyle bir soru sorulmalıdır: ,
Eğitilmiş insan birilerinin eksikliğini fark eden insan mıdır, yoksa kendi eksikliğini fark eden mi?
Aydınlanmacı, modernist, çağdaş olduğunu iddia edenlere göre birinci şık doğrudur:
Eğitilmiş insan, diğerlerinin zavallılılığının farkına varır ve hemen onlara eğitim transfer etmeye başlar.
Bu anlayışta, onlar tepelerde Olimpus’ta oturmaktadırlar ve aşağıdakilerin onların ışığına ihtiyacı vardır.
Yani onlar karanlıktadırlar ve aydınlatılmaya muhtaçtırlar.
Peki, gerçekten böyle mi?
Sadi "ayıp arayan göz hüner göremez" diyor?
İnsan niçin ayıp arar? Kendi ayıbını görmediği için. Kendisinin yüceldiği ve olgunluğa eriştiğini zannettiği için.
Eğer kendi ayıbımızı görme fırsatımız olsaydı başkalarının hatalarını görebilir miydik?
Mevlana diyor ki: " Elinde yara olan bir kişi yemek yerken eli yemeğe değse bundan hiç iğrenmez. Yemek yemeye devam eder. Ama aynı sofrada bir başkası olsa ve onun yaralı parmağı yemeğe değse hemen midesi bulanır. Sende olanı başkasında gördüğünde neden miden bulanır?"
Sonra Mevlana sözü şuraya getiriyor: "İşte bunun gibi, kendinde olan kusurlar da böyledir. Onları görmezsin de başkalarını bir bir görürsün. Gözünü kendine çevir!"
Sokrates’e birisinin bilgisini çok övdüler. O da gidip onunla tanıştı. Döndüğünde "nasıldı?" diye sordular. " Ben ondan daha bilgiliyim" diye cevap verdi. Bunu nasıl anladığını sorduklarında şu hizmetli sözleri sarf etti: "Aslında ikimiz de bir şey bilmiyoruz. Yalnız ben bilmediğimi biliyorum. O ise bilmediğini bilmiyor. Dolayısıyla ben daha bilgiliyim.”
İmam-ı Yusuf İmam-ı Azam'ın en değerli öğrencisiydi. Danışman olarak atandığında devlet başkanı ona bir kaç soru sormuştu. O da artarda bu sorulara “bilmiyorum!” diye cevap verince devlet reisi kızmış ve "ben sana bunları bilmen için para veriyorum" demişti.
İmam- ı Yusuf’un bu tekebbürâne sözlere cevabı şu olmuştu: " Siz bana bildiklerim için para veriyorsunuz. Eğer bilmediklerim için verseydiniz hazineleriniz yetmezdi."
Ne Kadar Biliyoruz
Hz. Musa kendisine büyük kitap inmiş dört peygamberden biriydi. Bir gün bilgisinin derecesinin ne kadar olduğunu merak etti.
Ona "falanca yere git!" Dediler. Oraya gitti. Bir deniz kıyısıydı. Sahilde bir ağaç, ağaçta bir kuş, kuşun ağzında da bir çöp vardı.
Musa'ya dediler ki: " Ey Musa, şu gördüğün deniz bilgi, şu gördüğün ağaç dünya, o araçtaki kuş sen ve kuşun ağzındaki çöp de senin bilgindir."
Kıyası görüyor musunuz? Deniz'in yanında çöpün ne hükmü vardır?
Allah’la konuştuğu için Kelimullah sıfatı verilen Musa Peygamberin bilgisi eğer buysa vay bizimkinin haline!
İnsan bütün bunları bilir de nasıl hâlâ " biliyorum!" diyebilir?
20. yüzyılın en büyük filozoflarından biri olan Karl Popper’in şu sözleri bu anlamda kulaklara küpe olmalıdır:
“Bilgimizin eninde sonunda bir sonu vardır, ama cahilliğimizin asla sonu yoktur.” Sevgili Yunus Emre’mizin söylediği sözün üzerine söz mü olur!
“Biliyorum!” diyenleri ne güzel eleştirmişti:
İlim ilim bilmek değil, kendini bilmektir.
O zaman “biliyorum!” diyenler, ilim bilen ama maalesef kendilerini bilmeyenlerdir.
Bilen eksikliğini bilendir
Bilen bilmediğini bilendir.
Öyleyse eğitim almış insan, başkalarının değil fakat kendi eksiklerinin, kusurlarının farkına varan insandır.
Eğer bir eğitim sistemi insanına bu erdemi kazandırmıyorsa…
O eğitimin de o eğitimi verenlerin de başka eğitimlere ihtiyacı var demektir.