AÇLIK TOKLARDAN, YAZMAK BİLİNÇTEN

Dursun Ali Tökel

16-01-2013 13:19

İnsanlık bütün dünyada baş edilmesi gereken iki büyük sorunla karşı karşıya: Birisi açlık, diğeri ise toktuk!

Dünyanın bir tarafı açlıktan ölüyor; öbür taraf ise tokluktan çatlamak üzere! Obozite ile mücadele ve zayıflama için harcanan paralar, ülkelerin bütçelerini zorlar hale gelmiş!

Bilhassa batı ülkelerinde insanlar sınır tanımaz bir iştahla ve tüketim çılgınlığıyla beslenmiyor adetâ ölümüne tıkınıyorlar!

Bir yılda üretilen bütün gıdaların yüzde yetmişi, dünya nüfusunun dörtte biri olan Batı ülkeleri tarafından tüketiliyormuş.

Necip Fazıl’ın deyimiyle bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!

 

Kıyas, Bilinç Getirir!

 

Çocuklarla evde, bir çocuk kanalındaki haberleri izliyoruz.

Çocuklara yönelik ilginç ve hoş haberler var.

Bunlar içinde bazen seyircileri bilinçlendirmeyi ve dünyada olup biten bazı hazin hikâyeleri konu edinen haberler de oluyor.

Bu seferki, dünyanın değişik yerlerinde açlıkla savaşanlar ve onların açlıkların giderilmesi için yapılması gerekenler.

Hem haberler, hem ekrana yansıtılan fotoğraflar hem bu manzaraların anlatılması için seçilmiş kelimeler, sıfatlar, insan ve mekân tasvirleri insanın içine işliyor.

Yok sayarak yok edemiyorsunuz; çocuklarla içinde bulunduğumuz duruma dair şükürle dolu sohbetler yapıyoruz. Kıyas, insanda derin bir bilinç hali yaratıyor.

 

Temel Sorun Yokluk mu?

 

Haberin devamında ilginç bir bilgi aktarılıyor ekrandan: Dünyadaki yemek ve ekmek israfı eğer açlara yönlendirilebilse gezegenimizde bir tek kişi bile aç kalmayacakmış!

İnsanın bu bilgiye inanası gelmiyor.

Demek ki açlık ve sefalet yokluktan değil, tam tersine varlığın adaletsiz dağılımından!

Bu bilgiler, israf edenlerin, ekmek ve yemeklerini çöplere atmaktan imtina etmeyenlerin kulağına gitse ne olurdu?

Acaba onlar “insanlar açlıktan kırılırken bizim bunları çöpe atmamız ne büyük bir nankörlük!” derler miydi?

Demedikleri ortada, bu bilgi bir şekilde hepimizin kulağına bir yerlerden erişiyor.

Amma işte maalesef bilgi bilince dönüşmüyor!

 

Kim Kimi Ne Zaman Taşır?

 

Açlıkla veya toklukla mücadele insanın ezeli kavgalarından...

Bütün inanç sistemlerinde aşırı yemek ve bunun zararlarıyla ilgili uyarılar vardır ve olmuştur.

Peygamberimizin uyarısı çağlar ötesinedir ve âlemşümuldur: “Âdemoğlu midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır!”

Sadi-i Şirazî’nin bu konuda hoş bir hikâyesi ve bu hikâye vesilesiyle kulaklara küpe olacak uyarıları var:

Biri genellikle perhizde, diğeri ise yemek yeme peşinde yaşayan iki arkadaş vardı. Bunlar ticaret maksadıyla bir şehre gitmişlerdi. Bir hana indiler ve mükellef bir sofra donattılar. Sofrada o kadar yemek vardı ki etraftakiler iki kişi için söylenen bu yemeklere şaşırıp kalmıştı.

Yan masadaki bilge bir adam yanındaki dostunun “insan ne kadar yemeli?” sorusuna şöyle cevap verdi:

“Üç yüz gram!”

Adam şaşırdı: “Bu kadarcık yemek insana ne kuvvet verir ki?”

Bilge adam yan masadaki obura da duyuracak bir ses tonuyla şu hikmetli sözleri söyledi:

“Bu kadarı seni taşır, bundan fazlasını ise sen taşırsın. Bu kadar gıda senin ayakta durmana yeter. Sen buna ne eklersen, artık onun hamalı olursun!”

Demek ki dünyanın bir tarafı, dünyanın diğer tarafının yiyemediği yemeğin hamallığını yaparak ölüyor!

Şöyle bir düşünelim: Bizi taşıyan şeyleri biz taşısak ne olurdu? Mesela arabamız bizi değil de, biz arabamızı taşısaydık...

İnsana komik ve biraz derine inince de trajik geliyor!

Fazla yemenin bundan bir farkı yok demek ki, bizi taşıyacak ve sırtlayıp götürecek olanı biz taşımaya başlıyoruz ve tabii ki bu taşımayla gelen dertler de cabası!

 

Yazmak Tetiğe Dokunmaktır!

 

Yukarıda dediğimiz gibi…

Eğer bilgi insanda bilince dönüşüyorsa bu büyük bir lütuftur, yok eğer bilgi olarak kalıyorsa onu taşıyan sadece hamallık yapıyor demektir.

Böylesi yazılar temelde ne işe yarıyor?

“Küresel problemlere dikkat çekmek, sizin gibi sıradan insanlara mı kaldı?” denebilir.

Veya “yani sen yazınca problem yok mu oluyor?”a vurgu yapılabilir!

Böylesi yazılar var olan bilginin bir kişide bile olsa bilince dönüşmesine yol açabilirse büyük bir iş yapmış demektir.

Etkili bir bilincin yığın halinde binlerce bilgiden daha işlevsel olduğu göz ardı edilmeden yazmak istiyoruz!

Sartre’ın deyişiyle “yazmak, tetiğe dokunmaktır!”

Bir bilinç uyandırması temennisiyle…

 

DİĞER YAZILARI Cinnet Buğdayları 01-01-1970 03:00 Âlim Kime Derlermiş 01-01-1970 03:00 Cedel Ve Bedel 01-01-1970 03:00 Bana Geleneğini Söyle... 01-01-1970 03:00 Alâmet Kıyâmeti: Şeysiz Şeyler Üzerine 01-01-1970 03:00 Özgürlük Neyimizdir 01-01-1970 03:00 Kimi Seçelim 01-01-1970 03:00 Samsun Büyüyor, Ya Kütüphanesi? 01-01-1970 03:00 Bu Kadar Aktörü Olan Eğitimden Ne Çıkar? 01-01-1970 03:00 Din Ne Kadar Umûrumuzda? 01-01-1970 03:00 Bu Hastalar Niçin Gülüyor 01-01-1970 03:00 Edilgenliğe Sığınma Yahut Sezai Karakoç Ne Diyor Ki 01-01-1970 03:00 Vefa Bayrağı 01-01-1970 03:00 Gri Alan Münafıkları 01-01-1970 03:00 Bir Süper İnsan Tasarımı 01-01-1970 03:00 Câmilerimiz Ve Kaybolan Rûhâniyetimiz 01-01-1970 03:00 Devletimiz “Akıl”Lanıyor 01-01-1970 03:00 Ben Kendimin Neyi Olurum 01-01-1970 03:00 Balık yemiyormuşuz, peki ama niçin? 01-01-1970 03:00 Tarikat, Cemaat Yoldur Varana da… 01-01-1970 03:00 Aldatanlar kimlerdendir 01-01-1970 03:00 İstemek 01-01-1970 03:00 Türkün Alfabe İle İmtihanı 01-01-1970 03:00 Âkıl Adam Kimdir? 01-01-1970 03:00 Açlıkla Doymak 01-01-1970 03:00 Bir sapma: Ölüm güzellemesi 01-01-1970 03:00 Mandelalar, Harunlar Hayatını Kaybetti De... 01-01-1970 03:00 Sizi Silkeleyenler Var Mı? 01-01-1970 03:00 Ezan deyip geçmeyelim! 01-01-1970 03:00 Bırak (ma) bu hayalleri, bana bir hayal kur! 01-01-1970 03:00 Eğitilmiş İnsan Kimdir? 01-01-1970 03:00 Öğrenci evleri de... 01-01-1970 03:00 TV'lerde Ne Konuşursak Doğru Olur 01-01-1970 03:00 Edepte fukarâ isek hakikate bigâne oluruz 01-01-1970 03:00 BİR UTOPYA: Birlik ve Beraberlik! 01-01-1970 03:00 Ramazan biraz da annedir 01-01-1970 03:00 Ayaklarımız Bize Neyi Hatırlatıyor 01-01-1970 03:00 İbadetin Nihayeti Ne İçindir? 01-01-1970 03:00 İlahi-Yat 01-01-1970 03:00 Gökten Kitaplar Kar Gibi Yağınca… 01-01-1970 03:00 444 01-01-1970 03:00 Bu anneler hangi yarışı kaybediyor? 01-01-1970 03:00 Görenedir Görene, Köre Nedir Köre Ne! 01-01-1970 03:00 DersHâne-TestHâne-TesellîHâne 01-01-1970 03:00 Anne-babalık çok mu kolay ki… 01-01-1970 03:00 Öte Dünya Fikri 01-01-1970 03:00 Gerekimizi anlayanlar var! 01-01-1970 03:00 Salâlar kimin için okunuyor/ Çanlar kimin için çalıyor 01-01-1970 03:00 Ruhlardaki Cömertlik 01-01-1970 03:00 Çocuklara sadece isim mi veriyoruz(3) 01-01-1970 03:00 Ahlâka İhtiyacı Olmayan Kim 01-01-1970 03:00 Gençleri Anlamak 01-01-1970 03:00 Meyve Adlarını Da Kaybetmişiz 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 Dördüncü kişi olmaktan nasıl kurtuluruz? 01-01-1970 03:00 Allah’ın Evleri İçin Layık Gördüğümüz Yerler… 01-01-1970 03:00 Kur’an da tercüme ediliyor da... 01-01-1970 03:00 Bana arşivini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim 01-01-1970 03:00 Güç" Kurdu "Öteki" Ağılına Girerse... 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 BU ANNELER HANGİ YARIŞI KAYBEDİYOR? 01-01-1970 03:00 ORDULU CANLI BOMBA (LAR) 01-01-1970 03:00 BİR İLACIMIZ BİLE YOKMUŞ! 01-01-1970 03:00 İSTEMEK 01-01-1970 03:00