Ahlâka İhtiyacı Olmayan Kim

Dursun Ali Tökel

25-12-2013 09:09

"Ahlaka kimin ihtiyacı yoktur?" diye bir soru sorulsa nasıl cevap verirdiniz?

 

Veya böyle bir soruyu mantıksız mı bulurdunuz?

 

Şu sözü nasıl değerlendirirsiniz:

 

"İnsanlar bir dine sahip olduğu için ahlaka ihtiyaçları yokmuş gibi davranıyorlar"

 

Bu sözü daha da genişletebilirsiniz:

 

İnsanlar bir dine sahip oldukları için hakikati aramaya, cenneti kazanmaya, erdemli bir insan olmaya, kendine düne göre daha da mükemmel bir insan olmak için uğraşmaya ihtiyacı yokmuş gibi davranıyorlar.

 

Hatta bırakın bir dini; bir tarikata, bir cemaate, bir gruba mensup olmakla kendilerini garantide zannediyorlar.

 

Hâlbuki asıl tehlike sahip olmakla başlıyor!

 

Gelmiş geçmiş bütün günahları affedilmesine rağmen günde yetmiş defa tövbe eden,

 

Geceleri, gözyaşları içinde Allah'a niyaz eden,

 

Her an Allah'ın mağfiret ve affını temenni eden,

 

"Amelleri kendisini geriye bırakanı, nesebi ileri götürmez" diyen,

Hz. Aişe'nin "Cennete girmek için sen de mi Allah'ın lütfuna muhtaçsın" diye sorduğunda "Evet, ya Aişe, Allah’ın bağışı olmadıkça kimse oraya giremeyecek" cevabını veren, Allah’ın son Peygamberi bile kendisini Allah’ın ihsanına muhtaç görüyorken bizlere ne oluyor da bu kadar kendimizden emin olabiliyoruz?

 

Bizi, geleceğimizden bu kadar emin olmaya iten nedir?

 

Hakkın bizde olduğunu, dolayısıyla hakikate sahip olanların hakikat adına konuşmaya da yetkili olduğunu zannetmemize sebep olan nedir?

 

İnsanların ahlakını, eylemlerini, davranışlarını, kararlarını pervasızca sorgulayıp kendi eylemlerimizi hiç bir sorguya tabi tutmaksızın bol keseden ahkâm kesmemizin nedeni nedir?

Sahip olduğumuz inanç grubu mu, güya Allah için yaptığımızı iddia ettiğimiz amellerimiz mi?

 

Bir Göz Nimetine Bile...

 

İbadet ve amellerine çok güvenen ve insanları kesip biçen birisi bir gece rüyasında kendisini mahşer meydanında gördü.

 

Terazinin önüne gelmiş, defterinin tartılmasını izliyordu. Kendisinden o kadar emindi ki, nasıl olsa amelleri ağır basacak ve doğrudan cennete gidecekti.

 

“Sana amellerinle mi muamele edelim yoksa merhametimizle mi?” diye bir ses duydu.

 

“Tabii ki amellerimle muamele görmek isterim. Ne isteniyorsa yaptım, hatta fazlasıyla bile!”

 

İş cahilce hesap kitaba binince Allah’ın adaleti çalışmaya başladı. Hesabın sonucu şuydu:

“Bütün amellerin sana verdiğimiz bir göz nimetinin karşılığı bile etmedi, daha neyin var?”

Adam dehşet içinde uyandı!

Bazıları hâşâ Allah ile pazarlığa oturur. Kendi sefalet ve cehaletini görmez de başkalarının çetelesini tutar!

Ve hâşâ, adeta Allah’a akıl verir: Ona kalırsa şunlar şunlar doğruca cehennem gitmelidir! Niçin? Çünkü onu memnun etmemişledir.

Kullar, Allah’ı memnun etmekle mükelleftirler, kullarını değil!

Birilerinin bizden memnun olduğunu görerek cenneti ve hakikati garantilemiş sayılmayız!

 

Deveyi Kandıran...

 

Kim olursak olalım, hangi din, mezhep, cemaat, grup, tarikata mensup bulunursak bulunalım hepimizin her gün titizlikle edinmeye çalışmak zorunda kaldığımız ahlaki değerlere ihtiyacımız var!

Dinler niçin gönderiliyor?

Son dinin peygamberinin şu veciz sözü bu sorunun en açık cevabıdır:

“Ben en güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim!”

Dininiz sizin bu güzel ahlakı edinmenize ve yaşamanıza yardımcı oluyor mu?

Oluyorsa sorun yok.

Ama eğer dininiz sizin o yüce ahlakı edinmenize ve hayata geçirmenize bir katkı sağlamıyorsa, kendinizi dindar falan zannetmeyin!

Bir din sahibi filan olduğunuzu düşünmeyin!

Peygamberi “insanları aldatan bizden değildir” diyorsa ve bir din mensubu da bu yüce ihtara rağmen insanları kandırmaya devam ediyorsa, nasıl o dinden olduğunu iddia edebilir ki?

İnsanları kandırmak ne demek?

Hakikati ve eylemi kendi lehine olacak şekilde çarpıtmak ve başkasının aleyhine kendisinin lehine fırsat devşirmek demek!

Herkes kendisine bakarsa böyle yapıp yapmadığı çok rahat bir şekilde görecektir!

Bırakın insanları hayvanları kandırmak bile sizin dindeki kimliğinize sorgulamaya yetecektir:

 

Hadislerin toplanması esnasında bir hadis bilgini aylarca yol teperek bir hadis rivayeti için Mısır’a gitmiş ve hadis rivayet edecek adamı bulmuştu.

 

Adam, elinde bir tutam otla deveyi yanına çağırıyordu. Deve de otu görünce haliyle adama doğru koşarak gelmişti.

 

Adam da deveyi hemen yularından yakalamış ve otu vermeden deveyi sürükleyerek götürmüştü.

 

Bunun üzerine sırf bu adamı görmek için aylarca yol gelen hadis bilgini ondan o hadisi almadan gerisin geriye döndü.

 

Sebebini soranlara da şu cevabı vermişti:

 

“Kendisinde rivayet edilecek bir hadis olduğunu söyleyen kişinin güvenilir olması lazım. Bu adam deveyi kandırdı, bu zavallı hayvanı kandıran hayli hayli insanları da kandırır, dolaysıyla güvenilir insan değildir!”

 

Başkalarının mutlu olma ihtimalini kendi mutluluğuna meze yapmada hayli mahir olan bizler ne kadar güvenilir ve dolayısıyla ne kadar ahlâklıyız?

 

Nasıl Bir Ahlak!

 

Peygamberin sözünden anlıyoruz ki onun yaşadığı ahlâk, ahlâkın zirvesidir.

 

Ona inanan her mümin, bu ahlâkın inceliklerini keşfetmeli ve hayatının şiarı edinmelidir.

Bırakın bir mezhebe, bir cemaate, bir tarikata mensup olmayı, bir dine mensup olmak bile bizi kurtaramaz.

 

Yani benim filanca inanca şahadetim beni kurtarmayacaktır; tersine o inancın bana şahadeti beni kurtaracaktır.

 

İnandığı dinin hakikatini kendi ihtirasının mezesi yapan insanlar bir gün adl-i ilahi karşısında tam da cehennemin mezesi olacaktır.

 

İnancını, ihtiraslarının kalkanı yapanları Allah eninde sonunda kalkansız bırakacak ve öte dünyaya gerek kalmaksızın bu dünyada rezil olmanın sefaletini yaşayacaktır.

 

Hepimizin, hava gibi, su gibi ahlâka ihtiyacı var.

 

Bu ahlakı nerden edineceğiz?

 

Az evvel söylediğimiz gibi Peygamber tam da aranan ahlâkı tamamlamak için gönderilmiş bir tamamlayıcıdır.

 

“Canım, o bir peygamber. Peygamber nerdeeee, biz nerde! Biz onun yaşadığı gibi nasıl yaşayabiliriz ki” mi diyorsunuz?

 

Kıytırık bir mensubiyetle kendinizi cennet bahçelerine reva görmekten çekinmiyor, iş ahlâka gelince “biz sıradan bir kuluz canım, peygamber ahlâkı kim, biz kim?” mi diyorsunuz?

 

Peygamberin ahlâkının örnek verilmesini çok mu ağır buluyorsunuz?

 

Peki, o zaman Peygamberin şu sözünü nasıl yorumlayacaksınız?

“Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanınız!” 

DİĞER YAZILARI Cinnet Buğdayları 01-01-1970 03:00 Âlim Kime Derlermiş 01-01-1970 03:00 Cedel Ve Bedel 01-01-1970 03:00 Bana Geleneğini Söyle... 01-01-1970 03:00 Alâmet Kıyâmeti: Şeysiz Şeyler Üzerine 01-01-1970 03:00 Özgürlük Neyimizdir 01-01-1970 03:00 Kimi Seçelim 01-01-1970 03:00 Samsun Büyüyor, Ya Kütüphanesi? 01-01-1970 03:00 Bu Kadar Aktörü Olan Eğitimden Ne Çıkar? 01-01-1970 03:00 Din Ne Kadar Umûrumuzda? 01-01-1970 03:00 Bu Hastalar Niçin Gülüyor 01-01-1970 03:00 Edilgenliğe Sığınma Yahut Sezai Karakoç Ne Diyor Ki 01-01-1970 03:00 Vefa Bayrağı 01-01-1970 03:00 Gri Alan Münafıkları 01-01-1970 03:00 Bir Süper İnsan Tasarımı 01-01-1970 03:00 Câmilerimiz Ve Kaybolan Rûhâniyetimiz 01-01-1970 03:00 Devletimiz “Akıl”Lanıyor 01-01-1970 03:00 Ben Kendimin Neyi Olurum 01-01-1970 03:00 Balık yemiyormuşuz, peki ama niçin? 01-01-1970 03:00 Tarikat, Cemaat Yoldur Varana da… 01-01-1970 03:00 Aldatanlar kimlerdendir 01-01-1970 03:00 İstemek 01-01-1970 03:00 Türkün Alfabe İle İmtihanı 01-01-1970 03:00 Âkıl Adam Kimdir? 01-01-1970 03:00 Açlıkla Doymak 01-01-1970 03:00 Bir sapma: Ölüm güzellemesi 01-01-1970 03:00 Mandelalar, Harunlar Hayatını Kaybetti De... 01-01-1970 03:00 Sizi Silkeleyenler Var Mı? 01-01-1970 03:00 Ezan deyip geçmeyelim! 01-01-1970 03:00 Bırak (ma) bu hayalleri, bana bir hayal kur! 01-01-1970 03:00 Eğitilmiş İnsan Kimdir? 01-01-1970 03:00 Öğrenci evleri de... 01-01-1970 03:00 TV'lerde Ne Konuşursak Doğru Olur 01-01-1970 03:00 Edepte fukarâ isek hakikate bigâne oluruz 01-01-1970 03:00 BİR UTOPYA: Birlik ve Beraberlik! 01-01-1970 03:00 Ramazan biraz da annedir 01-01-1970 03:00 Ayaklarımız Bize Neyi Hatırlatıyor 01-01-1970 03:00 İbadetin Nihayeti Ne İçindir? 01-01-1970 03:00 İlahi-Yat 01-01-1970 03:00 Gökten Kitaplar Kar Gibi Yağınca… 01-01-1970 03:00 444 01-01-1970 03:00 Bu anneler hangi yarışı kaybediyor? 01-01-1970 03:00 Görenedir Görene, Köre Nedir Köre Ne! 01-01-1970 03:00 DersHâne-TestHâne-TesellîHâne 01-01-1970 03:00 Anne-babalık çok mu kolay ki… 01-01-1970 03:00 Öte Dünya Fikri 01-01-1970 03:00 Gerekimizi anlayanlar var! 01-01-1970 03:00 Salâlar kimin için okunuyor/ Çanlar kimin için çalıyor 01-01-1970 03:00 Ruhlardaki Cömertlik 01-01-1970 03:00 Çocuklara sadece isim mi veriyoruz(3) 01-01-1970 03:00 Gençleri Anlamak 01-01-1970 03:00 Meyve Adlarını Da Kaybetmişiz 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 Dördüncü kişi olmaktan nasıl kurtuluruz? 01-01-1970 03:00 Allah’ın Evleri İçin Layık Gördüğümüz Yerler… 01-01-1970 03:00 Kur’an da tercüme ediliyor da... 01-01-1970 03:00 Bana arşivini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim 01-01-1970 03:00 Güç" Kurdu "Öteki" Ağılına Girerse... 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 BU ANNELER HANGİ YARIŞI KAYBEDİYOR? 01-01-1970 03:00 ORDULU CANLI BOMBA (LAR) 01-01-1970 03:00 BİR İLACIMIZ BİLE YOKMUŞ! 01-01-1970 03:00 AÇLIK TOKLARDAN, YAZMAK BİLİNÇTEN 01-01-1970 03:00 İSTEMEK 01-01-1970 03:00