Bana arşivini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim

Dursun Ali Tökel

28-11-2012 08:54

Geçen hafta İstanbul’da üç gün süren arşivcilik kongresindeydik. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği bu muazzam sempozyuma yirmi dört ülkeden bilim insanları katıldı.

Osmanlıdan günümüze kalan arşiv malzemeleri, bunların durumu, sınıflandırılması, bizim tarihimiz ve Osmanlıdan arda kalan yaklaşık otuz ülkenin tarihi için önemi, mevcut arşivlerin durumu, Osmanlıdan bakiye devletlerdeki Osmanlı Arşivleri ve oralarda yapılan çalışmaların seyri vb. konuların ele alındığı sempozyum çok önemli konuların gündeme gelmesine sebep oldu.

Anadolu’yla beraber üç kıtada yaklaşık altı yüz yıl hüküm süren Osmanlı’nın bıraktığı arşiv belgelerinin ihtişamı karşısında gözlerin kamaşmaması mümkün değil!

Hemen her şeyi en ince ayrıntılarına kadar kayıt altına alan Osmanlı atalarımız bizlere inanılması güç, muazzam bir servet bırakmışlar.

Torunlarının bir gün bunları yok etmek için kanunlar çıkaracağını ve onları vagonlarla çöplüklere veya kâğıt fabrikalarına göndereceklerini bilmeden!

Neye Hazine Denirdi?

Hazine deyince daha çok aklımıza para, mücevher, altın-gümüş nevinden kıymetli emtia geliyor.

Osmanlılar arşive, kayıta o kadar önem vermişler ki, iki şeyi hazine adıyla anlatmışlar: Birincisi, devletin gelirinin, parasının bulunduğu yere hazine, ikincisi de arşivlerin bulunduğu yere de hazine-i evrak demişler.

Arşiv kayıtlarının bulunduğu yere hazine diyen başka bir devlet var mıdır acaba?

Bugün toplam 24 ülkenin tapuları bizdeymiş. Balkanlardan, Afrika’dan, Ortadoğu’dan pek çok ülke tapularını almak için bizim arşivlerimize başvuruyorlar.

Bulgaristan’da yeni çıkan bir kanuna göre, orada yaşayan Türkler, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’ndeki kayıtlarına göre, dini vakıf olması şartıyla emlaklerini geri alabiliyorlarmış

Mısır’dan gelen bir araştırmacı sadece Mısır’da yaklaşık on milyonu Türkçe olan yüz milyondan fazla belge olduğunu söyledi, bu belgelerin hazin hikâyelerini de anlatarak.

İsrail’den gelen katılımcı, bugün İsrail’de pek çok Türkçe kelimenin Arapça telaffuzuyla kullanıldığını (onlardaki tımbıl kelimesinin bizdeki tembelden, tabu kelimesinin de tapudan geldiğini söyledi), İsrail’de arazi ihtilaflarında Osmanlı arşivlerinin geçerli olduğunu, Osmanlıdan kalma arşiv belgelerinin bugün İsrail’de büyük bir titizlikle korunduğunu söyledi.

Ona “Filistinlilerin de Osmanlı tapu belgelerini kullanmalarına izin veriyor musunuz?” diye bir soru sordum. Uzun bir düşünceden sonra muğlâk bir cevap vermeyi tercih etti.

Düşündüm de eğer Filistinlilerin Osmanlı arşivlerindeki tapuları kullanmasına izin verselerdi, bugün orada kaç tane Yahudi arazi sahibi olduğunu iddia edebilirdi ki?

İsrailli araştırmacı ilginç bir bilgiyi aktardı: Başbakan Erdoğan, Filistin’i ziyaretinde içinde Filistin’in tapularının bulunduğu arşiv kayıtlarını kapsayan bir CD’yi Yaser Arafat’a vermiş. Bunu duyan İsrail başbakanı, Başbakan Erdoğan’ın İsrail’i ziyareti esnasında, Yaser Arafat’a verilen CD’den kendilerinin de istediğini söylemiş.

 Benzer şekilde bugün pek çok devletin arazi ihtilaflarında Türkiye’den arşiv belgeleri istediğini öğrendik.

Kosova’dan gelen katılımcı, Sırpların Kosova’daki arşiv belgelerinin bir kısmını imha ettiğini, büyük bir kısmını ise Belgrad’a götürdüğünü, bütün isteklerine rağmen Sırpların bu evrakı geri vermediğini, bunun üzerine bu evrakların bir kopyasının Türkiye’den, Osmanlı Arşivleri’nden istediklerini ve aldıklarını söyledi.

Romanya’dan gelen Mihail Maxim de benzer bir hadiseyi anlattı. 1878’de Osmanlı’dan bağımsızlığı kazanan Romanya, kendileriyle ilgili arşiv kayıtlarını Osmanlıdan istemiş ve yeni toprak sistemini Osmanlı arşiv belgelerine göre kurmuş.

Polonya’daki bir özel kütüphanede ve ayrıca Makedonya’nın Ohri kentinde bulunan on binlerce Osmanlıca belgenin perişan bir halde bulunduğunu söyleyen araştırmacılar, insanı derinden üzen vurdumduymazlıklara işaret ettiler.

Bugün yaklaşık otuz ülkede bulunan, sayıları yüz milyonları aşan bu muazzam Osmanlı arşiv belgelerine kim sahip çıkacak?

 

Çanakkale Şehitleri İçin Aranan Mezar Yeri

            Sempozyumda o kadar ilginç bilgiler paylaşıldı ki Osmanlı atalarımız adeta defterler Medeniyeti kurmuşlar.

Her şeyin kaydı için özel defterler tutmuşlar, ne varsa bunlara kaydetmişler, bunların sayısını biz de karıştırdık, o kadar fazlalar ki! İnsan derin bir hayret içine düşüyor. Bu muhteşem titizlik karşısında bizim bigâneliğimiz ve kadir bilmezliğimiz akıl alır gibi değil!

Vakıflarla ilgili defterler üzerine sunulan bildiri, atlarımızın bu vakıf işini ne kadar ciddiye aldığı gösterdi. Vakıfların emlaki,  vakıf görevlileri, vakfın hizmetleri, amaçları, gelir ve giderleri, kazanç ve harcamaları onlarca defterde, milyonlarca belge halinde düzenlenmiş.

Bildiride şu an Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yaklaşık on milyon belgeyi dijitalize ederek araştırmacıların istifadesine sunduğu söylendi. Sırada daha ne kadar belgenin beklediği de meçhulümüz!

Bu defterlerde sadece vakıflarla ilgili resmi bilgiler mevcut değil tabii ki. Bir vakıf kaydına göre, Çanakkale’de şehit olan beş bin kişi için gömülecek yer bulunamadığı ve bir vakıftan yardım istendiği yazıyormuş!

 

Ne Kadar Önemli

 

            19 oturumda yaklaşık 80 bildiri sunulan sempozyumda anlaşıldı ki, bu arşivlerle ilgili sorunlar sadece bizim sorunuz değil! 30’a yakın ülke kendi tarihini yazmak için bu belgelere muhtaç. Sadece tarihini yazmak içinde değil tabii ki. Bugün ortaya çıkan arazi ihtilaflarını çözmek için de Osmanlı arşivlerini kullanıyorlarmış.

            Bir insan için hafıza neyse milletler için de arşiv kayıtları o.           

            Yabancı araştırmacıların derin bir hayranlıkla bahsini ettiği bu muhteşem tarihi mirasa karşı olan bigâneliğimiz, hatta düşmanlığımız az çok bilinmektedir. Bir zamanlar geçmişimizden kurtulmak için bu arşiv belgelerini vagonlar dolusu çöpe atmışız veya kâğıt fabrikalarına göndermişiz!

Son zamanlarda bağımsızlığını kazanan ülkelerin arazilerini tevsik etmek ve bu arşivlerdeki tek bir belge için bile bir servet ödemeye hazır olduğunu duyunca insanın içinin parçalanmaması mümkün mü?

 

Kanuna Bak, Durumu Anla!

 

Son gün sunulan bir bildiride ülkemizde arşiv işlerinin hangi kanun çerçevesinde düzenlendiğine dair verilen bir bilgi hepimizi hayretler içinde bıraktı: 3473 Sayılı Muhafazasına Lüzum Kalmayan Evrak Ve Malzemenin Yok Edilmesi Hakkında Kanun

            Bunun doğru olup olmadığını ön tarafta oturan bir yetkiliye sorduğumda doğruladı ve kendi işlerini bir yönetmeliğe göre yürüttüklerini söyledi.

            Bahsi geçen kanuna baktım, korunacak arşiv belgelerini kısaca saydıktan sonra yok edilecek evrak o kadar ayrıntılı tasvir edilmiş ki…

            Kanun hükmünde bir kararname ile bazı düzeltmelere gidilmiş olsa bile, bugün tek bir tanesine bile paha biçilemeyen, onlarca ülkeyi hayati derecede ilgilendiren ve düzenlenmesi, tasnifi, bugünkü dile çevrilmesi ve yorumlarının yapılması on yıllar sürecek olan yüz milyonlarca eşsiz evrakı Muhafazasına Lüzum Kalmayan Evrak Ve Malzemenin Yok Edilmesi başlığı altında bahse konu etmek ve kanuna bağlamak hangi akılla izah edilebilir?

            Düşünüyorum öyleyse varım sözünü acaba şöyle mi yorumlamışlar: Yok ediyorum, öyleyse varım!

            Tapu Kadastro Kurumu yetkililerinin bizlere hediye ettiği o muazzam kitaplar, arşivlerin gün yüzüne çıkması için sarf edilen olağanüstü çabalar, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın arşivlerin daha iyi korunması ve düzenlenmesi için İstanbul ve Ankara’da yeni ve modern binaların yapıldığını ve çok yakında hizmete gireceğini söylemeleri gösteriyor ki bu konularda son zamanlarda çok önemli mesailer harcanıyor. Bu insanları can u gönülden kutlamak hepimizin görevi.

            Muhteşem bir organizasyonla yapılan sempozyum bütün katılımcıları fevkalade memnun etti. Mihail Maxim’in “eski zamanlarda bir atasözü vardı.” Diyerek aktardığı şu söz, günü de, tarihi de, anı da o kadar güzel ifade etti ki…

            “Fikr-i Firengistân, Servet-i Hindistân, Haşmet-i Âl-i Osmân”.

           

 

DİĞER YAZILARI Cinnet Buğdayları 01-01-1970 03:00 Âlim Kime Derlermiş 01-01-1970 03:00 Cedel Ve Bedel 01-01-1970 03:00 Bana Geleneğini Söyle... 01-01-1970 03:00 Alâmet Kıyâmeti: Şeysiz Şeyler Üzerine 01-01-1970 03:00 Özgürlük Neyimizdir 01-01-1970 03:00 Kimi Seçelim 01-01-1970 03:00 Samsun Büyüyor, Ya Kütüphanesi? 01-01-1970 03:00 Bu Kadar Aktörü Olan Eğitimden Ne Çıkar? 01-01-1970 03:00 Din Ne Kadar Umûrumuzda? 01-01-1970 03:00 Bu Hastalar Niçin Gülüyor 01-01-1970 03:00 Edilgenliğe Sığınma Yahut Sezai Karakoç Ne Diyor Ki 01-01-1970 03:00 Vefa Bayrağı 01-01-1970 03:00 Gri Alan Münafıkları 01-01-1970 03:00 Bir Süper İnsan Tasarımı 01-01-1970 03:00 Câmilerimiz Ve Kaybolan Rûhâniyetimiz 01-01-1970 03:00 Devletimiz “Akıl”Lanıyor 01-01-1970 03:00 Ben Kendimin Neyi Olurum 01-01-1970 03:00 Balık yemiyormuşuz, peki ama niçin? 01-01-1970 03:00 Tarikat, Cemaat Yoldur Varana da… 01-01-1970 03:00 Aldatanlar kimlerdendir 01-01-1970 03:00 İstemek 01-01-1970 03:00 Türkün Alfabe İle İmtihanı 01-01-1970 03:00 Âkıl Adam Kimdir? 01-01-1970 03:00 Açlıkla Doymak 01-01-1970 03:00 Bir sapma: Ölüm güzellemesi 01-01-1970 03:00 Mandelalar, Harunlar Hayatını Kaybetti De... 01-01-1970 03:00 Sizi Silkeleyenler Var Mı? 01-01-1970 03:00 Ezan deyip geçmeyelim! 01-01-1970 03:00 Bırak (ma) bu hayalleri, bana bir hayal kur! 01-01-1970 03:00 Eğitilmiş İnsan Kimdir? 01-01-1970 03:00 Öğrenci evleri de... 01-01-1970 03:00 TV'lerde Ne Konuşursak Doğru Olur 01-01-1970 03:00 Edepte fukarâ isek hakikate bigâne oluruz 01-01-1970 03:00 BİR UTOPYA: Birlik ve Beraberlik! 01-01-1970 03:00 Ramazan biraz da annedir 01-01-1970 03:00 Ayaklarımız Bize Neyi Hatırlatıyor 01-01-1970 03:00 İbadetin Nihayeti Ne İçindir? 01-01-1970 03:00 İlahi-Yat 01-01-1970 03:00 Gökten Kitaplar Kar Gibi Yağınca… 01-01-1970 03:00 444 01-01-1970 03:00 Bu anneler hangi yarışı kaybediyor? 01-01-1970 03:00 Görenedir Görene, Köre Nedir Köre Ne! 01-01-1970 03:00 DersHâne-TestHâne-TesellîHâne 01-01-1970 03:00 Anne-babalık çok mu kolay ki… 01-01-1970 03:00 Öte Dünya Fikri 01-01-1970 03:00 Gerekimizi anlayanlar var! 01-01-1970 03:00 Salâlar kimin için okunuyor/ Çanlar kimin için çalıyor 01-01-1970 03:00 Ruhlardaki Cömertlik 01-01-1970 03:00 Çocuklara sadece isim mi veriyoruz(3) 01-01-1970 03:00 Ahlâka İhtiyacı Olmayan Kim 01-01-1970 03:00 Gençleri Anlamak 01-01-1970 03:00 Meyve Adlarını Da Kaybetmişiz 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 Dördüncü kişi olmaktan nasıl kurtuluruz? 01-01-1970 03:00 Allah’ın Evleri İçin Layık Gördüğümüz Yerler… 01-01-1970 03:00 Kur’an da tercüme ediliyor da... 01-01-1970 03:00 Güç" Kurdu "Öteki" Ağılına Girerse... 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 BU ANNELER HANGİ YARIŞI KAYBEDİYOR? 01-01-1970 03:00 ORDULU CANLI BOMBA (LAR) 01-01-1970 03:00 BİR İLACIMIZ BİLE YOKMUŞ! 01-01-1970 03:00 AÇLIK TOKLARDAN, YAZMAK BİLİNÇTEN 01-01-1970 03:00 İSTEMEK 01-01-1970 03:00