Bir sapma: Ölüm güzellemesi

Dursun Ali Tökel

18-01-2017 12:06

Birileri ellerini kaldırmış “vatanını sevenleri Taksim’e bekliyoruz!” diye avazı çıktığı kadar bağırıyor.

Peşinden de ekliyor “eyleme değil, ölmeye gelin!”

Futbol maçına giden bir kafileye takılıyor gözlerim. Eski bir arabanın ardında takımın renklerinden bir forma, üzerinde de şu yazılı: “Ölmeye, ölmeye, ölmeye geldik!”

Genç kız gözleri kısık, dudakları büzük, kaşları hafifçe çatık, başını birazcık sola eğmiş, öne dökülmüş saçlarının arasından gözlerini yukarı doğru kaykırarak ve oldukça kısık bir sesle şaşkın şaşkın, meraktan öleyazacak delikanlıya soruyor: “Benim için ne yaparsın?”

Delikanlının cevabı net ve kesin oluyor: “Senin için ölürüm!”

Etrafımızı çevirmiş ateş çemberi üzerinde tv’de program yapılmış, bir savaş çıkması durumunda ne yapılacaklar tartışılıyor.

Sokakta kameralar geziyor, kısa boylu ve oldukça zayıf, saçlarından yüzü görülmeyen, boynunda zincirden halkalar asılı, gözüne yeşil bir gözlük takmış bir gence soruyor spiker: “Bir savaş çıkması durumunda ne yaparsın?”

Bu gencin cevabı da hayli açık ve kararlı: “Ben vatanım için ölürüm!”

 

Ölüm Güzellemesi/Kolaylaması

 

Aziz insanlarımızın bu ölüm güzellemesi nedendir?

Bir işin nihayeti üzerine konuşurken fedakârlık bahis mevzu olduğunda ölüm dışındaki seçenekler neden hep devre dışıdır?

Vatanı sevmek sadece ölmek midir?

Bir futbol takımını sevmek, onun oyununu beğenmek, keyifli bir maç seyretmek, yenerse mutlu olmak, yenilirse önümüzdeki maçlara bakmak varken bu seyirciler neden keyifli bir seyire değil de ölmeye gelirler?

Takım tutmak ölmeyi mi gerektirmektedir?

Çocuklarımıza neden sadece vatanı sevmenin ölmek olduğu bilinci niçin verilir? Veya sadece bu bilinç mi verilir?

İnsan vatanını yaşayarak ve yaşatarak da sevmiş olmaz mı?

Çalışarak, işini en iyi yaparak, insanı için çalışanları yüceltmeye gayret sarf ederek vatanını sevemez mi?

“Vatan için kan, ter ve gözyaşı denen üç sıvı dökmek gerekir!” denir. Neden bizde sadece kan ön plana çıkmış da, gözyaşı ve alınteri dökmek unutulmuştur (unutturulmuş mudur?)

Yaşamanın, yaşatmanın, işini en iyi yapmanın, insanlara hizmet etmenin, ülkenin yücelmesi için toprakta, laboratuarda, fabrikada, atölyede, kütüphanede, evde, işte daha iyiye giden icatlar, keşifler, mükemmellikler peşinde koşmanın zorluğu yanında ölmenin kolaylığı mı bizi ölmeye çekiyor?

 

Goethe Nasıl Bir Vataseverdi?

 

Goethe daha sağlığında çok yüce bir bilge olarak büyük bir saygı görüyordu.

Ama kimileri de onu siyasi olaylara katılmıyor, gündelik siyasette aktif rol almıyor veya politik davranışları hoş karşılanmıyor diye vatanını sevmemekle eleştirmişti. Bu eleştiriler üzerine onun bir savunması vardır ki gerçekten etkileyicidir!

Şöyle diyor Goethe:

"Yurdunu sevmek ne demek, yurtsever olarak etkin olmak ne demek? Eğer bir yazar hayatı boyunca önyargılarla mücadele etmek ve dar görüşleri bertaraf etmek, halkının tinsel yapısını açıklamak, zevkini, duygu ve düşünce tarzını geliştirmek için uğraşmışsa, başka ne yapması gerekir. Yurtsever olarak başka nasıl etkin olabilir?”

Goethe devamla vatanseverliği bir kumandan örneğiyle açıklıyor:

“Bir yazardan böyle yakışıksız ve uygunsuz taleplerde bulunmak, bir alay kumandanından şunu istemeye benziyor: Gerçek yurtsever olması için politik yeniliklere katılsın ve asıl mesleğini bu nedenle ihmal etsin.

Bir alay kumandanının yurdu onun alayıdır, kendisini ilgilendirenler dışında politik konularla hiç meşgul olmadığı takdirde mükemmel bir yurtsever olabilir, anayurdu bir gün tehlike karşısında bulursa, taburları başarılarını kanıtlasın diye ona düşen şey, tüm bilincini ve tüm ilgisini emrine verilmiş olan taburlara yöneltmek, onları adamakıllı bir şekilde talim terbiyeden geçirip, iyi bir disiplin ve düzen içinde tutmaktır.”

Ne diyor Goethe?

Ben yazarım, benim vatanseverliğim yazılarımı en iyi şekilde yazmakla olur, siyasi tartışmalara girerek değil!

Yazılarım, insanımın ruhaniyetini, bilgeliğini, onların tinselliğini yüceltiyor ve onları ruhen besliyorsa ben en iyi vatanseverim demektir!

Bir kumandanın vatanı onun alayıdır, taburudur ve onun vatanseverliği emri altındaki askeri savaşa en iyi şekilde hazırlamaktır. Politik ayak oyunlarına girmek değil!

Sonra da Goethe, vatan sevgisi veya insan sevgisi, yahut da her neyin sevgisiyse onun sevgisi hakkında bütün insanların kulaklarına küpe olması gereken şu hikmetli sözü söylüyor:

“Ben baştan savma iş yapmaktan, günahtan korktuğum kadar korkarım, özellikle de binlerce, milyonlarca insana felaket getiren devlet işlerindeki baştan savma işlerden." (Eckermann, Goethe İle Konuşmalar, T. İş Bank.Yay.,s. 496-497)

 

Kim Vatansever?

 

Goethe’nin uyarıları ne kadar da açık:

İşini baştan savma yapıyorsan, işinden başka her işle uğraşıyorsan, asıl endişen ve gayen işini en iyi şekilde yapmak değilse vatanseverim deme!

Vatanını sevmek, vatanını yücelteceğin işini en iyi yapmak endişenle beraber gider!

İşini en iyi yapmak ve işini en iyi yapanları sevmek asıl beklenen budur!

Mehmet Akif’in yaptığı gibi:

“Akif’teki vatan sevgisinin çok değişik tezahürleri vardı.

Kebapçı Kamil adında bir kebapçı vardı. Tertemiz yüzlü bir adamdı. Yüzü insana “bu adamın yemekleri tertemizdir” dedirtiyordu.

Akif buraya gelirdi ama nasıl gelirdi? O kibir nedir bilmez adam buraya “gururundan yekpare bir göğüs kesilerek” gelirdi. Peki, bu gurur ve kibir halinin sebebi neydi?

“Burası bir Türkün idare ettiği o müesseseydi ki yemekleri hilesizdi; sahibi doğruluğu ile ekmeğini kazanan adamdı” Akif’in kebapçıya muhabbeti vatan sevgisiyle karışarak ince bir şey oluyordu, Akif böyleydi: Tekirdağ kadar memleketin karpuz kabukları da onun gözünde vatandı.” (Mithat Cemal, Ölümünün 50. Yılında Mehmet Akif, İş Bankası Yay., Ankara 1986,  s. 89).

            Akif, “Mısır’da iken vatanını arıyor, sadece evine kapanan ve vatan hasreti çeken adam bu vatan arayışlarında sadece şekerci Hacı Bekir’e uğruyor. Dükkânda biraz konuşuyor, sonunda burada adamla karşı karşıya saatlerce susuyorlar. Burası onun için şekerci dükkânı değildir, “burası onun on sekiz milyon Türk’le görüştüğü yerdir. Bu Hacı Bekir kutuları, bu güzel Türkçe, bu dükkân vatandır.” (Mithat Cemal, s. 131.)

Akif’e göre, kebabını en güzel şekilde yapan, işine hile hurda katmayan, dilini temiz ve düzgün konuşma gayretinde olan, hangi işi yapıyor ve neyi üretiyorsa onu insana yakışır en iyi şekilde yapan kişidir vatanını gerçekten seven; yani alın teri döken!

Bu sözlerimiz kan dökmeyi değersizleştirmeye matuf değil tabii ki!

Biz Tevfik Fikret’in sözleriyle meramızı anlatmaya çalışıyoruz:

Vatan senden hayat umar,

Sen yaşarsan o canlanır;

Vatan için ölmek de var,

Fakat borcun yaşamaktır...

 

Kim, Kimler?

 

Borcumuzun yaşamak ve yaşatmak değil de ölmek ve öldürmek olduğunu kim söyledi bize!?

Hayat yerine ölümü kutsayan/kutsatan kim?

Hiç kimse bu sapmayı “Bir insanı kurtaran bütün insanlığı kurtarmış gibidir, bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir”(Maide Suresi:32) diyerek apaçıkça yalanlayan kutsal kitabımıza ve dinimize yamamaya çalışmasın!

Kültürel geçişlerin bir aşamasında bazı kırılmaların ve kaymaların olduğu muhakkak!

Bu ölüm kültürü, bu ölüm miti, bu ölüm kutu yaşadıkça ve yaşatıldıkça insanımıza yaşamayı, yaşatmayı, sevmenin ölmekten ziyade diriltmek olduğunu nasıl anlatacağız?

Kendileri fildişi kulelerinde ölümün adını ağızlarına bile almazken, yaşamlarını birilerinin kanları ve onların ölümü kutsamalarının gereği üzerine inşa eden vampirleri nasıl anlatacağız?

 

 

 

 

 

DİĞER YAZILARI Cinnet Buğdayları 01-01-1970 03:00 Âlim Kime Derlermiş 01-01-1970 03:00 Cedel Ve Bedel 01-01-1970 03:00 Bana Geleneğini Söyle... 01-01-1970 03:00 Alâmet Kıyâmeti: Şeysiz Şeyler Üzerine 01-01-1970 03:00 Özgürlük Neyimizdir 01-01-1970 03:00 Kimi Seçelim 01-01-1970 03:00 Samsun Büyüyor, Ya Kütüphanesi? 01-01-1970 03:00 Bu Kadar Aktörü Olan Eğitimden Ne Çıkar? 01-01-1970 03:00 Din Ne Kadar Umûrumuzda? 01-01-1970 03:00 Bu Hastalar Niçin Gülüyor 01-01-1970 03:00 Edilgenliğe Sığınma Yahut Sezai Karakoç Ne Diyor Ki 01-01-1970 03:00 Vefa Bayrağı 01-01-1970 03:00 Gri Alan Münafıkları 01-01-1970 03:00 Bir Süper İnsan Tasarımı 01-01-1970 03:00 Câmilerimiz Ve Kaybolan Rûhâniyetimiz 01-01-1970 03:00 Devletimiz “Akıl”Lanıyor 01-01-1970 03:00 Ben Kendimin Neyi Olurum 01-01-1970 03:00 Balık yemiyormuşuz, peki ama niçin? 01-01-1970 03:00 Tarikat, Cemaat Yoldur Varana da… 01-01-1970 03:00 Aldatanlar kimlerdendir 01-01-1970 03:00 İstemek 01-01-1970 03:00 Türkün Alfabe İle İmtihanı 01-01-1970 03:00 Âkıl Adam Kimdir? 01-01-1970 03:00 Açlıkla Doymak 01-01-1970 03:00 Mandelalar, Harunlar Hayatını Kaybetti De... 01-01-1970 03:00 Sizi Silkeleyenler Var Mı? 01-01-1970 03:00 Ezan deyip geçmeyelim! 01-01-1970 03:00 Bırak (ma) bu hayalleri, bana bir hayal kur! 01-01-1970 03:00 Eğitilmiş İnsan Kimdir? 01-01-1970 03:00 Öğrenci evleri de... 01-01-1970 03:00 TV'lerde Ne Konuşursak Doğru Olur 01-01-1970 03:00 Edepte fukarâ isek hakikate bigâne oluruz 01-01-1970 03:00 BİR UTOPYA: Birlik ve Beraberlik! 01-01-1970 03:00 Ramazan biraz da annedir 01-01-1970 03:00 Ayaklarımız Bize Neyi Hatırlatıyor 01-01-1970 03:00 İbadetin Nihayeti Ne İçindir? 01-01-1970 03:00 İlahi-Yat 01-01-1970 03:00 Gökten Kitaplar Kar Gibi Yağınca… 01-01-1970 03:00 444 01-01-1970 03:00 Bu anneler hangi yarışı kaybediyor? 01-01-1970 03:00 Görenedir Görene, Köre Nedir Köre Ne! 01-01-1970 03:00 DersHâne-TestHâne-TesellîHâne 01-01-1970 03:00 Anne-babalık çok mu kolay ki… 01-01-1970 03:00 Öte Dünya Fikri 01-01-1970 03:00 Gerekimizi anlayanlar var! 01-01-1970 03:00 Salâlar kimin için okunuyor/ Çanlar kimin için çalıyor 01-01-1970 03:00 Ruhlardaki Cömertlik 01-01-1970 03:00 Çocuklara sadece isim mi veriyoruz(3) 01-01-1970 03:00 Ahlâka İhtiyacı Olmayan Kim 01-01-1970 03:00 Gençleri Anlamak 01-01-1970 03:00 Meyve Adlarını Da Kaybetmişiz 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 Dördüncü kişi olmaktan nasıl kurtuluruz? 01-01-1970 03:00 Allah’ın Evleri İçin Layık Gördüğümüz Yerler… 01-01-1970 03:00 Kur’an da tercüme ediliyor da... 01-01-1970 03:00 Bana arşivini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim 01-01-1970 03:00 Güç" Kurdu "Öteki" Ağılına Girerse... 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 BU ANNELER HANGİ YARIŞI KAYBEDİYOR? 01-01-1970 03:00 ORDULU CANLI BOMBA (LAR) 01-01-1970 03:00 BİR İLACIMIZ BİLE YOKMUŞ! 01-01-1970 03:00 AÇLIK TOKLARDAN, YAZMAK BİLİNÇTEN 01-01-1970 03:00 İSTEMEK 01-01-1970 03:00