BU ANNELER HANGİ YARIŞI KAYBEDİYOR?

Dursun Ali Tökel

20-02-2013 14:33

Çocuklarımız, ömürlerimizin törpüleridir.

Bizi içten ve dıştan sürekli azaltarak çoğalıyorlar.

Yahut da biz, onların bizi çoğalttığı zehabına kapılmaktan kendimizi alamıyoruz.

Bu züğürt tesellisi hoşumuza gidiyor.

Onların sayıları, boyları, yaşları, bizden sağarak sömürdükleri artıyor ve bizler gün geçtikçe daha fazla yontulduğumuzu fark etmeye başlıyoruz.

Onlar irileştikçe biz cüceleşiyoruz.

Onlar yesin diye aç kalıyor, onlar mutlu olsun diye kahır çekiyor, onlar gülsün diye kimselerin görmediği kuytularda için için ağlıyoruz.

Onları yaşatmak için kendimizi ölümün karşı konulmaz kollarına atıyoruz.

En güzel zamanlarımızı, gençliğimizin en verimli çağlarını, hayatın keyif alınacak en muazzam dakikalarını onların bizleri daha da kemirmesi için sarf ediyoruz.

En kıymetlilerimiz onlar kıymetlensin diye heba olup gidiyor!

Elde ettiklerimiz, harcadıklarımızın kaçta kaçıdır?

Onca emeğe, onca çabaya, onca mihnete katlanarak yetiştirilenler sonunda bize hangi bağışlarla, lütuflarla, ihsanlarla dönmektedir?

Bütün bu meşakkate, azaba değecek ne gibi bir kazancın sahibi olmaktayız?

Yoksa “güttüğü iki keçi, ıslıktan geçilmiyor” zavallılığında mıyız?

 

Bu Hastaya Kim Bakar?

 

Bu cümlelerin anlamı, “çocuk sahibi olmak aptallıktır” anlamına gelmiyor tabii ki.

Toplum, çocuk sahibi olamayan insanlar üzerinde inanılmaz bir baskı uyguluyor.

Bu baskıda çocuk sahibi olmanın külfeti, zahmeti ve azabı tamamen gizleniyor ve nedense daima nimeti ve hazzı ön plana çıkarılıyor.

Şu satırlara bir göz atarsanız ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır:

Doktorun biri öğrencilerine bir hasta vakası anlatıyor ve buna ilişkin bir soru soruyor, sonrası tam bir sürpriz:

"Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde. Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor."

Bu olayı okuduktan sonra doktor, öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylerler. Doktor, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar. Daha sonra doktor, hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başlar. Fotoğraftaki, doktorun altı aylık kızıdır.”

 

En Verimli Çağ Ne İçin Harcanmalı?

 

İşte böyle; dıştan baktığımız zaman ümitsiz, iflah olmaz, bakımı tamamen işkence olan bir hastanın bakıcısıyız.

Ama içten bakınca da herkesin özendiği anne-baba.

Bunların hangisi doğru?

İkisi de yanlış, ikisi de doğru.

Toplum baskısı bir yana, her anne baba adayı fotoğrafın iki yüzünü de görmeli ve ona göre bu işe soyunmalı.

Nimetler, bizlere daima külfet yüzünü gizleyerek tebessüm ederler.

Bu tebessümün çoğu zaman bir sırıtma olduğunu çok geç, hatta iş işten geçtikten sonra anlarız.

Bir çocuğun yetişmesi için anne-babanın nasıl bir ihtimam göstermesi gerektiği yukarıdaki hikâyeden çok güzel anlaşılıyor.

Bir çocuğun yetişmesi, insanlık için faydalı bir birey olması, kendisiyle barışık fertler olarak insanlık ailesine katkılar sağlaması için harcanan zamanlar boşuna harcanmış zamanlar mıdır?

“Fizik profesörü, radyoaktivite uzmanı, evli, iki çocuk annesi ve 12 kadın rektörden biri” olarak tanıtılan bir hanımefendiyle yapılan bir söyleşiyi okudum bir gazetede.

Söyleşi kadının statüsü, kadının başarısı, kadınların ezilişi ve bu ezilişten kurtulması üzerine.

Bayan Rektöre “Üniversitelerimizdeki 169 rektörden sadece 12'si kadın. Bilimde kadına güvenilmiyor mu?” diye bir soru soruluyor. Verdiği cevap şöyle:
            “Bu sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada aynı. İki durum çıkıyor ortaya: Erkek baskıcı mı? Kadın yeteneksiz mi, yetersiz mi? Bence ikisi de değil. Erkeğin baskıcı rolü elbette var, ama kadın isterse yetenekleriyle onu aşar. Ama kadın en verimli çağında evini, eşini ve çocuklarını tercih ediyor. Erkek meslektaşlarının yanında geride kalıyor. Tekrar yarışa katıldığında da mesafe kaybetmiş oluyor.” (Sabah-Cumartesi, 9.2.2013)

 

Bu Neyin Yarışı?

Bunları okuyunca dört çocuk büyüten, büyütmekte olan bir baba olarak derin bir hüsrana uğradım, zavallı eşime nasıl da acıdım!

Bu, sayın hocamıza göre şimdi benim eşim, ev dışında çalışmayan bir bayan olarak “en verimli çağında eşini ve çocuklarını tercih eden ve dolayısıyla erkeklerden geride kalan ve artık bir daha yarışa katılamayan, katılsa bile eşeğini Bor’a değil de Niğde’ye sürmesi gereken biri” mi oldu?

Bu en verimli çağlar, dört başı mamur bir insan evladı yetiştirme sevdasının dışında daha önemli neler için kullanılacak da, evde harcandığında ziyan olacak?

Erkekle kadını yarışa sokak durum nedir? Güdü nedir? İhtiyaç, gereklilik nedir? Doğamızın hangi hali bizi bir yarışa sokmaya zorunlu kılmaktadır?

Sayın rektörün kastettiği eğer işine ara vermiş bir kadınsa, o kadın işindeyken evde, kreşte, bakıcıda bıraktığı yavrusundan yana gönlü tamamen hoş ve boş mudur?

Hangi yarış, eğer anne olmak çilesine düşmüşse bir anne için yavrusuna yetişmekten daha aziz, daha kıymetli ve insanîdir?

Yaptığı bilimsel eylemlerle erkeklerle yarışta ipi önce göğüsleyen kaç bilim kadınımız vardır ve böyleleri bilimin selameti açısından olmalı mıdır?

Eğer bu bilim insanlarımız “kadın mı erkek mi?” deyip yarışa girmese bilim geri mi kalacaktır?

Çocuk yetiştirmek için ayrılan o mukaddes ve bir o kadar da çileli zamana eğer bu hanımefendi gibi bakacaksak, benim bu yazının girişinde kullandığım bütün cümleler sonuna kadar anlamlıdır ve doğrudur. 

Bu yazı, kadının ev dışında çalışmasının zemmi üzerine değildir.

Fakat bu yazı, kadının ev dışında çalışmasının kutsanmasının ve evinde insan yetiştirmek üzerine harcadığı o değerine paha biçilemeyecek zamanın zemminin tartışılması gerektiği üzerinedir.

DİĞER YAZILARI Cinnet Buğdayları 01-01-1970 03:00 Âlim Kime Derlermiş 01-01-1970 03:00 Cedel Ve Bedel 01-01-1970 03:00 Bana Geleneğini Söyle... 01-01-1970 03:00 Alâmet Kıyâmeti: Şeysiz Şeyler Üzerine 01-01-1970 03:00 Özgürlük Neyimizdir 01-01-1970 03:00 Kimi Seçelim 01-01-1970 03:00 Samsun Büyüyor, Ya Kütüphanesi? 01-01-1970 03:00 Bu Kadar Aktörü Olan Eğitimden Ne Çıkar? 01-01-1970 03:00 Din Ne Kadar Umûrumuzda? 01-01-1970 03:00 Bu Hastalar Niçin Gülüyor 01-01-1970 03:00 Edilgenliğe Sığınma Yahut Sezai Karakoç Ne Diyor Ki 01-01-1970 03:00 Vefa Bayrağı 01-01-1970 03:00 Gri Alan Münafıkları 01-01-1970 03:00 Bir Süper İnsan Tasarımı 01-01-1970 03:00 Câmilerimiz Ve Kaybolan Rûhâniyetimiz 01-01-1970 03:00 Devletimiz “Akıl”Lanıyor 01-01-1970 03:00 Ben Kendimin Neyi Olurum 01-01-1970 03:00 Balık yemiyormuşuz, peki ama niçin? 01-01-1970 03:00 Tarikat, Cemaat Yoldur Varana da… 01-01-1970 03:00 Aldatanlar kimlerdendir 01-01-1970 03:00 İstemek 01-01-1970 03:00 Türkün Alfabe İle İmtihanı 01-01-1970 03:00 Âkıl Adam Kimdir? 01-01-1970 03:00 Açlıkla Doymak 01-01-1970 03:00 Bir sapma: Ölüm güzellemesi 01-01-1970 03:00 Mandelalar, Harunlar Hayatını Kaybetti De... 01-01-1970 03:00 Sizi Silkeleyenler Var Mı? 01-01-1970 03:00 Ezan deyip geçmeyelim! 01-01-1970 03:00 Bırak (ma) bu hayalleri, bana bir hayal kur! 01-01-1970 03:00 Eğitilmiş İnsan Kimdir? 01-01-1970 03:00 Öğrenci evleri de... 01-01-1970 03:00 TV'lerde Ne Konuşursak Doğru Olur 01-01-1970 03:00 Edepte fukarâ isek hakikate bigâne oluruz 01-01-1970 03:00 BİR UTOPYA: Birlik ve Beraberlik! 01-01-1970 03:00 Ramazan biraz da annedir 01-01-1970 03:00 Ayaklarımız Bize Neyi Hatırlatıyor 01-01-1970 03:00 İbadetin Nihayeti Ne İçindir? 01-01-1970 03:00 İlahi-Yat 01-01-1970 03:00 Gökten Kitaplar Kar Gibi Yağınca… 01-01-1970 03:00 444 01-01-1970 03:00 Bu anneler hangi yarışı kaybediyor? 01-01-1970 03:00 Görenedir Görene, Köre Nedir Köre Ne! 01-01-1970 03:00 DersHâne-TestHâne-TesellîHâne 01-01-1970 03:00 Anne-babalık çok mu kolay ki… 01-01-1970 03:00 Öte Dünya Fikri 01-01-1970 03:00 Gerekimizi anlayanlar var! 01-01-1970 03:00 Salâlar kimin için okunuyor/ Çanlar kimin için çalıyor 01-01-1970 03:00 Ruhlardaki Cömertlik 01-01-1970 03:00 Çocuklara sadece isim mi veriyoruz(3) 01-01-1970 03:00 Ahlâka İhtiyacı Olmayan Kim 01-01-1970 03:00 Gençleri Anlamak 01-01-1970 03:00 Meyve Adlarını Da Kaybetmişiz 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 Dördüncü kişi olmaktan nasıl kurtuluruz? 01-01-1970 03:00 Allah’ın Evleri İçin Layık Gördüğümüz Yerler… 01-01-1970 03:00 Kur’an da tercüme ediliyor da... 01-01-1970 03:00 Bana arşivini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim 01-01-1970 03:00 Güç" Kurdu "Öteki" Ağılına Girerse... 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 ORDULU CANLI BOMBA (LAR) 01-01-1970 03:00 BİR İLACIMIZ BİLE YOKMUŞ! 01-01-1970 03:00 AÇLIK TOKLARDAN, YAZMAK BİLİNÇTEN 01-01-1970 03:00 İSTEMEK 01-01-1970 03:00