Bu Hastalar Niçin Gülüyor

Dursun Ali Tökel

10-02-2013 12:35

Pek çok metinde Deccal’in kim olduğu anlatılırken bir ayrıntıya özellikle dikkat çekilir:

Deccal’in bir elinde cennet, diğer elinde ise cehennem olacaktır.

Anlatının tam burasında şöyle bir uyarı yapılır: “Deccal’in cennet diye gösterdiği aslında cehennem, cehennem diye sunduğu ise gerçekte cennettir.

Siz onun gösterdiğinin tam tersini seçin!”

Bu metaforlarla yüklü anlatının şüphesiz pek çok gösterileni vardır.

Ama bendeniz bugünün dünyasına baktığımda sanki tam da Deccal’a ait bu özelliğin reklamlarda boy gösterdiğini görüyorum.

Reklam ile gerçeklik arasındaki ilişki neredeyse sunulu olanla hakikat olan arasındaki zıtlıkta.

Yani aslında o ne denilmesi gerekiyorsa demeyen; ne demesi gerekmiyorsa onu da diyen ve salt duygusal alanları sömüren bir mekanizma!

Reklamlar tam da mitolojideki Sirenler gibi: Davet eden o sihirli müziğe asla hayır diyemiyor ve derin bir iştiyakla müziğe doğru gidiyorsunuz. Aslında bu gidiş tamamen bir felakete yolculuk!

Hastane-hasta-reklam

Bu yazıda reklam işinin hastane boyutuna kısaca bakmak istiyorum.

Özel hastanelerin sayısının hızla artması bu alanda müthiş bir rekabeti de beraberinde getiriyor. Rekabetin şiddeti reklamların çokluğunun da müjdecisi.

Bir kaç yıl öncesine kadar Samsun’daki ilan panolarında sağlık/ hastahane/ doktor reklamlarına /ilanlarına rastlamazdık.

Bu reklamlardaki tuhaflıklar son zamanlarda bir hayli dikkatimi çektiği için bu konuda küçük de olsa bir yazı yazmaya karar verdim.

Reklamı yapılan tedavi yöntemi ile reklamda kullanılan görsel malzemedeki insan figürleri o kadar dikkat çekiyor ki… İnsan bunu izahta hayli zorlanıyor:

İnsan kırılmış kemiklerini gösteren bir röntgen filmine niye gülerek bakar? Bu hal mazoşizm değil midir?

Karnı ağrıyan ve ellerini karnına bastırarak kıvranan bir bayan eğer bir poz verecekse bu pozu bikiniyle mi verir?

Kemik erimesi hastalığına uygulanacak bir tedaviyi anlatan afişe bakıyorsunuz, iki yaşlı el ele tutuşmuş, sanki tatil köyünde kamptalar, mütebessim bir çehreyle objektife bakıyorlar: “Ne mutlu bize kemiklerimiz eriyor!” pozu!

“İdrar kaçırmanın bu tedaviyle artık tarih oluyor!” mevzulu bir pankartta hanımefendi idrar kaçırmanın aslında ne kadar harika bir iş olduğunu anlatır gibi otuz iki dişi tekmil dışarıda gülüyor!

Hastanın her yanı sargılı yatıyor mütebessim bir çehre. Yanında doktorlar ve hemşireler hastanın üstüne doğru eğilmişler hepsinin de dişlerini tek tek sayabilirsiniz ve adeta “sevgili hastamız başka bir emrin var mı?” dercesine sanki emir bekliyorlar.  

Siz böyle bir hasta başucu gördünüz mü?

Hamfendinin şiddetli baş ağrısı olduğunu gösterir bir reklam panosu. Hamfendinin bütün makyajı yerinde. Saçlar taralı, gözler farlı, dudaklar rujlu, kirpikler takviyeli, tırnaklar şakaklara dayanmış ellerde ojeli... Hasta olmadığı ama hasta pozu verdiği ne kadar da belli! Mübarek hastanede değil podyumda!

Sivilceye yeni tedavi yöntemleri uygulanacakmış. “Bu tedaviyle sivilcelere paydos!” denmek isteniyor. Resimde yüzü sivilcelerle kaplı bir kız. O kadar güzel gülücükle bakıyor ki... Sanki “Her yanı sivilcelerle kaplı ne güzel bir yüzüm var! Kesin dünyanın en sivilceli yüzlüsü benimdir, ay ne kadar mutluyum!” der gibi etrafa gülücükler savuruyor!

 

Doktor Pozları!

Bu ilanlardaki doktor pozları da hayli enteresan!

Bir özel hastane yeni doktor transferleri yapmış. Bunu da şehirdeki reklam panolarıyla halka duyuyor!

Doktorların pozları o kadar tuhaf ki!

Hemen hepsinde kamera karşıda ve alttan yukarıya doğru bir pozisyon alıyor. Haliyle “büyüklüğü” imleyen bir sunum var! Kocamanlık, irilik, ezer geçerlik, üstünlük pozisyonu.

Doktorların büyük bir çoğunluğu kolları birbirine bağlı olarak göğsüne kavuşturmuş bir halde poz veriyor.

Bu pozun anlamı var mı?

Beden dilindeki anlamına buyurun! “Kol kavuşturma hareketi, sıkılma duygusuna bağlanmıştır. Yani ikisi arasında bir bağlantı oluşturulmuştur. Bunun terside söz konusu olabilmektedir. Kişi ne zaman kollarını kavuştursa canı sıkılacak ve kendini gergin hissedecektir.”

Yani bu pozisyonla doktorlar “yeter artık bu resim çektirme pozisyonundan sıkıldım” mı demek istiyorlar!

Yoksa bu pozla “Artık bu doktorluktan da, bu işten de bu hayattan da sıkıldım!” mı demek istiyorlar?

Yahut da “yeter artık hasta bakmaktan da hasta görmekten de sıkıldım!” demek istiyorlar!

Ne demek isterlerle istesinler bu pozisyon fevkalade yanlıştır!

Elerlini göğsüne kavuşturma pozisyonunun bir başka anlamı da kişinin kendisine aşırı güveni ve karşıdakinden üstünlük iddiasıymış! Bu doktorlara daha çok uyuyor!

Ama o zaman da bu pozla kişi müşterisini aşağılamış olmuyor mu? Her halükarda bir kibir iddiası, hatta gösterisi değil mi?

Reklam afişlerinde bazı doktorlar da iki eli pantolonların iki cebinde resim çektiriyorlar!

Beden dilinin her kültürde ayrı bir gösterileni vardır.

ABD’de elleri cepte resim çektirmek kişinin kendine güveninin sembolüymüş.

Bu yüzden olacak bütün ABD başkanları Beyaz Saray bahçesinde elleri cepte resim sunarlar dünyaya!

O memlekette eller cepte iş görüşmesine gitmek kendine öz güven gösterdiği için fevkalade makbulmüş!

Ama bizde böyle bir iş görüşmesine git, seni kovarlar!

Çünkü bizim kültürümüzde karşıdaki insanın karşısında elleri cepte durmak ona karşı bir saygısızlıktır!

Adama hemen “çıkar ellerini cebinden!” derler!

Bu doktorlar, reklam panolarındaki elleri cepte resimlerle acaba ne demek istiyorlar. “Biz ABD kültürüyle fotoğraf çektiriyoruz, bir art niyetimiz yok!” mu demeye çalışıyorlar?

Ama ben o fotoğraflara baktığımda bu toprakların kültürüyle bakıyorum!

Ama eğer siz “ şu fani dünyada bu pozisyonda bir fotoğraf çektirme hak ve salahiyeti bir doktordan daha yetkin kimde olabilir ki!” diyorsanız, orada da susarım!

 

Reklamın Dini

 

Bu ara başlık “reklamın dili” şeklinde olacaktı ama yanlışlıkla dilim sürçtü “reklamın dini” biçiminde yazıldı! Ne güzel bir yanlışlık...

Mevzuumuz ne doktorlar, ne hastaneler, ne ilanlar, ne duyurular, ne panolar ne şu ne bu...

İnsanın kazanma, kabul görme, öne çıkma, rekabet etme, kendisini üstün sayma duygularının görsel ve işitsel dili olan reklamın insan ruh ve duygu âleminde yarattığı trajedi!

Bu artık bir dil olmaktan çıktı. Artık bir reklam dininden bahsetmek gerekiyor!

Bu dinin kutsal kitapları, peygamberleri, mabetleri, havarileri, ibadetleri var!

Ben sadece bu yazıda sağlık alanındaki kısma değinmeye çalıştım.

Hastaları, doktorları bu çeşit pozlarla afişe eden reklam şirketlerinin veya hastane sahiplerinin bir bildiği var diyeceğim, diyemiyorum.

Göstergelerin kültürel dokular, tarihsel uzlaşılar, toplumsal kabuller, bilinçaltı yapılar tarafından yaratılan/üretilen anlamları vardır.

Ben bu anlamlara bakarak ve göstergeleri okuyarak bu reklam etme biçimini insanı ve muhatabı aşağılamaya yorumluyorum.

Her gün adeta gözlerimizin içine sokulurcasına, hangi yere dönsek oradan fışkırıp beynimize hücum eden bu rahatsız edici görüntülerle muhatap olmak; bir doktor olmayan ama potansiyel bir hasta olan benimi incitiyor!

 

 

DİĞER YAZILARI Cinnet Buğdayları 01-01-1970 03:00 Âlim Kime Derlermiş 01-01-1970 03:00 Cedel Ve Bedel 01-01-1970 03:00 Bana Geleneğini Söyle... 01-01-1970 03:00 Alâmet Kıyâmeti: Şeysiz Şeyler Üzerine 01-01-1970 03:00 Özgürlük Neyimizdir 01-01-1970 03:00 Kimi Seçelim 01-01-1970 03:00 Samsun Büyüyor, Ya Kütüphanesi? 01-01-1970 03:00 Bu Kadar Aktörü Olan Eğitimden Ne Çıkar? 01-01-1970 03:00 Din Ne Kadar Umûrumuzda? 01-01-1970 03:00 Edilgenliğe Sığınma Yahut Sezai Karakoç Ne Diyor Ki 01-01-1970 03:00 Vefa Bayrağı 01-01-1970 03:00 Gri Alan Münafıkları 01-01-1970 03:00 Bir Süper İnsan Tasarımı 01-01-1970 03:00 Câmilerimiz Ve Kaybolan Rûhâniyetimiz 01-01-1970 03:00 Devletimiz “Akıl”Lanıyor 01-01-1970 03:00 Ben Kendimin Neyi Olurum 01-01-1970 03:00 Balık yemiyormuşuz, peki ama niçin? 01-01-1970 03:00 Tarikat, Cemaat Yoldur Varana da… 01-01-1970 03:00 Aldatanlar kimlerdendir 01-01-1970 03:00 İstemek 01-01-1970 03:00 Türkün Alfabe İle İmtihanı 01-01-1970 03:00 Âkıl Adam Kimdir? 01-01-1970 03:00 Açlıkla Doymak 01-01-1970 03:00 Bir sapma: Ölüm güzellemesi 01-01-1970 03:00 Mandelalar, Harunlar Hayatını Kaybetti De... 01-01-1970 03:00 Sizi Silkeleyenler Var Mı? 01-01-1970 03:00 Ezan deyip geçmeyelim! 01-01-1970 03:00 Bırak (ma) bu hayalleri, bana bir hayal kur! 01-01-1970 03:00 Eğitilmiş İnsan Kimdir? 01-01-1970 03:00 Öğrenci evleri de... 01-01-1970 03:00 TV'lerde Ne Konuşursak Doğru Olur 01-01-1970 03:00 Edepte fukarâ isek hakikate bigâne oluruz 01-01-1970 03:00 BİR UTOPYA: Birlik ve Beraberlik! 01-01-1970 03:00 Ramazan biraz da annedir 01-01-1970 03:00 Ayaklarımız Bize Neyi Hatırlatıyor 01-01-1970 03:00 İbadetin Nihayeti Ne İçindir? 01-01-1970 03:00 İlahi-Yat 01-01-1970 03:00 Gökten Kitaplar Kar Gibi Yağınca… 01-01-1970 03:00 444 01-01-1970 03:00 Bu anneler hangi yarışı kaybediyor? 01-01-1970 03:00 Görenedir Görene, Köre Nedir Köre Ne! 01-01-1970 03:00 DersHâne-TestHâne-TesellîHâne 01-01-1970 03:00 Anne-babalık çok mu kolay ki… 01-01-1970 03:00 Öte Dünya Fikri 01-01-1970 03:00 Gerekimizi anlayanlar var! 01-01-1970 03:00 Salâlar kimin için okunuyor/ Çanlar kimin için çalıyor 01-01-1970 03:00 Ruhlardaki Cömertlik 01-01-1970 03:00 Çocuklara sadece isim mi veriyoruz(3) 01-01-1970 03:00 Ahlâka İhtiyacı Olmayan Kim 01-01-1970 03:00 Gençleri Anlamak 01-01-1970 03:00 Meyve Adlarını Da Kaybetmişiz 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 Dördüncü kişi olmaktan nasıl kurtuluruz? 01-01-1970 03:00 Allah’ın Evleri İçin Layık Gördüğümüz Yerler… 01-01-1970 03:00 Kur’an da tercüme ediliyor da... 01-01-1970 03:00 Bana arşivini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim 01-01-1970 03:00 Güç" Kurdu "Öteki" Ağılına Girerse... 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 BU ANNELER HANGİ YARIŞI KAYBEDİYOR? 01-01-1970 03:00 ORDULU CANLI BOMBA (LAR) 01-01-1970 03:00 BİR İLACIMIZ BİLE YOKMUŞ! 01-01-1970 03:00 AÇLIK TOKLARDAN, YAZMAK BİLİNÇTEN 01-01-1970 03:00 İSTEMEK 01-01-1970 03:00