Bu Kadar Aktörü Olan Eğitimden Ne Çıkar?

Dursun Ali Tökel

01-08-2013 12:43

Malum gezi olayları nedeniyle Taksim’deki olaylara katılan bir genç “babam akp’ye oy veren, aynı zamanda bu partide yönetici olan bir insan, ama ben onun değil Taksim’dekilerin yanındayım!” demiş.

Onun bu sözü dolayısıyla hükümete oy veren insanların yakınlarının, hükümeti düşürmek ve iktidardakileri yok etmek isteyenlerle nasıl bir arada olacağı tartışması yaşandı aramızda.

Bu "gezi kafalı" delikanlının sözlerinde başka ayrıntılar da var.

Delikanlı diyor ki "başbakan, 'babalara sesleniyorum çocuklarınıza sahip çıkın’ deyince bizi daha fazla bir öfke kapladı. Bizler, babaların çoban olduğu sürüdeki koyunlar mıyız?"

 

Hangi Dil

 

Burada bir dil, bir yaklaşım, bir davranış sorunu algısı olduğu kesin.

Bu çocuklar başka bir dil konuşuyorlar. Bu çocuklar başka dillere kulak kesiliyorlar.

Bizim neslimizce başbakanın hitabı doğu bilgeliğindeki "babacanlıkla" yorumlanır ve ideal bir aile düzenini yansıttığı kabul edilirken gençler bu dili kendilerine hakaret belliyorlar.

O zaman şu sözün hakikati bir defa daha tecelli ediyor: “Sizin ne dediğiniz önemli değildir, önemli olan o sözün karşıdaki tarafından nasıl algılandığıdır.”

Başbakan, ataerkil bir aile yapısının çocuklarını tehlikeden ve beladan koruması gerektiği ve bunun da doğru ve olumlu olduğu bir yapının diliyle konuşuyor.

Peygamberinin “küllüküm râin…”diye başlayan nasihatinin etkin kabulüyle konuşuyor.

Ataların, muzur bir çocuk gördüğü zaman “bunun ana babası kim?” sorusundaki derin hikmetle konuşuyor.

Oysa karşıdaki genç, kendisinin bağımsız bir birey olduğu ve kararlarının kendisinin verebileceği, artık yetişkin bir kişi olduğu, kendisi adına kimsenin karar alamayacağı bir dünyanın algısıyla muhatabına yaklaşıyor.

Konuşan da dinleyen de kendi açısından tamamen masumsa o zaman ortadaki sorun nereden çıkıyor?

Sorun’un Kaynağı

 

Başbakana yüzde elli oy veren insanların tamamının değilse de büyük bir kısmının çocuklara anne babaların sahip çıkması gerektiği inancını taşıdığından eminim.

Hele hele de çocuğunun kıyafetine, okuluna, varacağı adama- kadına, evladının hangi işi yapacağına, nerede oturacağına, çocuğunun adının ne olacağına bile karışılan bir toplumda "çocuklarımıza sahip çıkalım" demek neden yanlış olsun ki?

Hâlbuki bu söz, doğu toplumlarında tartışılmaz bir hakikate tekabül eder.

Anne baba gözünde çocuk daima çocuktur ve kollanır, gözetilir.

Anne babalar çocuklarını büyüttükleri, yetiştirip iş güç sahibi yaptıkları, onları evlendirmek için her meşakkate göğüs gerdikleri yetmezmiş gibi aynı kahrı hem de aynı sırayla torunları için de çekerler.

Onları da büyütür, okutur, iş güç sahibi yapma telaşı içine girerler.

Bu da yetmez, ömürleri kifayet ederse torunlarını da evlendirme işini üstlenirler.

Yaşları müsaade etse bunları, çocuklarının çocuklarının çocukları için de yapmaktan zerre kadar imtina etmezler.

Çocuğuna ev almak için kredi çekip, sonra da bunu ödeyemediğinden elinde avucunda nesi varsa kaybederek perişan durumlara düşen anne-babalar dünyanın kaç toplumunda vardır?

Bu anne babalar çocuklarının selameti için her türlü kahrı çekerken iyi de, onlara orta yollu bir nasihat vermeleri gerektiğinde neden kötü oluyorlar?

Başbakan da bu toplumun çocuğu ve o malum cümleleri sarf ederken bu toplumun tam da içinden konuşuyor.

Hani bu adam çocuklarını kapıp koyverse de sadece nasihat verme sadedinde o cümleleri sarf etse hep beraber itiraz edelim.

Bu sözleri sarf etti diye Başbakana kızan çocuklar bu toplumun nesi oluyorlar?

Demek ki sorunun kaynağında sadece bir dil ve iletişim değil, başka etmenler de var.

 

Eğitim Kaç Basamaklı

 

Bu etmenler içerisinde en etkin aktörün eğitim meselesi olduğu anlaşılıyor.

Sadece okullarda yapılan devlet eğitimini kastetmiyorum.

Anne baba eğitimi, aile içi eğitim, sokak eğitimi, akraba arası ilişkilerde kendisini gösteren eğitim, basın yoluyla aktif hal gelen eğitim vb.

Bunlar içerisinde ilk sırayı yer aldığı için anne baba eğitimi ve aile içi eğitim fevkalade önemli.

Bizler bu eğitimi neredeyse raflara kaldırdık.

Nitelikli bir anne baba olmak için anne babalar bir eğitim alıyorlar mı? Anne babalığın hayat boyu devam eden o nihayetsiz eğitmenlik kimliğine dair bir formasyona ihtiyaçları olacaklarını inanıyorlar mı?

Temel değerlerin, toplumsal normların, geleneksel kimliklerin, insani değerlerin önce ailede ve özellikle de anne tarafından inşa edileceği hakikatini kabule yanaşıyorlar mı?

Akraba ilişkileri nasıl?

Erkek çocuklar ve kız çocuklar her şeylerini anne babalarıyla paylaşamaz. Amcaların, teyzelerin, halaların, dayıların çocuk eğitiminde inkâr edilemez, çok önemli işlevleri vardır, bunun farkındalar mı?

Erkeğin dayıya, kızın halaya çekmesinin hakikatinde ne var? Bu inancın çocuk eğitimindeki rolünün farkındalar mı?

Anâne, babâne ve dedelerden kopmuş bir çocuk ruhunun eğitiminde nelerin eksik kaldığının bilincindeler mi?

Doğu toplumlarındaki bizler mitolojilerdeki altı hayvan üstü insan kentorlara benziyoruz.

İşimize gelince bir yanımız batılı, işimize gelmeyince bir yarımız doğulu.

Veya yüzde bilmem kaç doğuluyuz, yüzde bilmem kaç batılı.

Okullarımız batılı olmamızı emrediyor, ailelerimiz doğulu.

Sokak bizlere geleneksel değerleri fısıldıyor, ekranlar batılı insan tipini yüceltiyor.

Bizim toplumumuzdaki bireyler kadar sokağında, ekranında, ailesinde, okulunda (devlet) bambaşka eğitimlerin aktör olduğu, birinin diğerini tümüyle yalanladığı kaç toplum vardır ki?

 

Kopanı Dikmek

 

Başbakanla delikanlı arasındaki dilsel, düşünsel ve inançsal bağın aradaki aile tarafından koparıldığı anlaşılıyor.

O aile çocuğuna sahip olamıyor, mevcut değerler, eğitim, yeni aile yapısı, çağın ruhu buna müsaade etmiyor.

Geleneksel düşüncenin doğruluğu kabule şayansa bunu geleceksel nesillere aktarmanın yolunu bir şekilde bulmak gerekiyor.

Nasrettin Hoca gibi “sen de haklısın!” dediğimiz de hakkı değil de kargaşayı ön plana çıkarmış oluyoruz.

Herkesin haklı olduğu yerde herkes kazanırmış gibi olur ama bu durumda hak haksız duruma düşmüş olur.

Kopanı dikmek o kadar zor ki…

Bu, en temelde kendisini var ve farklı kılan değerleri eğitim sisteminin en etkin aktörleri haline getiremeyen toplumların trajedisidir.

 

DİĞER YAZILARI Cinnet Buğdayları 01-01-1970 03:00 Âlim Kime Derlermiş 01-01-1970 03:00 Cedel Ve Bedel 01-01-1970 03:00 Bana Geleneğini Söyle... 01-01-1970 03:00 Alâmet Kıyâmeti: Şeysiz Şeyler Üzerine 01-01-1970 03:00 Özgürlük Neyimizdir 01-01-1970 03:00 Kimi Seçelim 01-01-1970 03:00 Samsun Büyüyor, Ya Kütüphanesi? 01-01-1970 03:00 Din Ne Kadar Umûrumuzda? 01-01-1970 03:00 Bu Hastalar Niçin Gülüyor 01-01-1970 03:00 Edilgenliğe Sığınma Yahut Sezai Karakoç Ne Diyor Ki 01-01-1970 03:00 Vefa Bayrağı 01-01-1970 03:00 Gri Alan Münafıkları 01-01-1970 03:00 Bir Süper İnsan Tasarımı 01-01-1970 03:00 Câmilerimiz Ve Kaybolan Rûhâniyetimiz 01-01-1970 03:00 Devletimiz “Akıl”Lanıyor 01-01-1970 03:00 Ben Kendimin Neyi Olurum 01-01-1970 03:00 Balık yemiyormuşuz, peki ama niçin? 01-01-1970 03:00 Tarikat, Cemaat Yoldur Varana da… 01-01-1970 03:00 Aldatanlar kimlerdendir 01-01-1970 03:00 İstemek 01-01-1970 03:00 Türkün Alfabe İle İmtihanı 01-01-1970 03:00 Âkıl Adam Kimdir? 01-01-1970 03:00 Açlıkla Doymak 01-01-1970 03:00 Bir sapma: Ölüm güzellemesi 01-01-1970 03:00 Mandelalar, Harunlar Hayatını Kaybetti De... 01-01-1970 03:00 Sizi Silkeleyenler Var Mı? 01-01-1970 03:00 Ezan deyip geçmeyelim! 01-01-1970 03:00 Bırak (ma) bu hayalleri, bana bir hayal kur! 01-01-1970 03:00 Eğitilmiş İnsan Kimdir? 01-01-1970 03:00 Öğrenci evleri de... 01-01-1970 03:00 TV'lerde Ne Konuşursak Doğru Olur 01-01-1970 03:00 Edepte fukarâ isek hakikate bigâne oluruz 01-01-1970 03:00 BİR UTOPYA: Birlik ve Beraberlik! 01-01-1970 03:00 Ramazan biraz da annedir 01-01-1970 03:00 Ayaklarımız Bize Neyi Hatırlatıyor 01-01-1970 03:00 İbadetin Nihayeti Ne İçindir? 01-01-1970 03:00 İlahi-Yat 01-01-1970 03:00 Gökten Kitaplar Kar Gibi Yağınca… 01-01-1970 03:00 444 01-01-1970 03:00 Bu anneler hangi yarışı kaybediyor? 01-01-1970 03:00 Görenedir Görene, Köre Nedir Köre Ne! 01-01-1970 03:00 DersHâne-TestHâne-TesellîHâne 01-01-1970 03:00 Anne-babalık çok mu kolay ki… 01-01-1970 03:00 Öte Dünya Fikri 01-01-1970 03:00 Gerekimizi anlayanlar var! 01-01-1970 03:00 Salâlar kimin için okunuyor/ Çanlar kimin için çalıyor 01-01-1970 03:00 Ruhlardaki Cömertlik 01-01-1970 03:00 Çocuklara sadece isim mi veriyoruz(3) 01-01-1970 03:00 Ahlâka İhtiyacı Olmayan Kim 01-01-1970 03:00 Gençleri Anlamak 01-01-1970 03:00 Meyve Adlarını Da Kaybetmişiz 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 Dördüncü kişi olmaktan nasıl kurtuluruz? 01-01-1970 03:00 Allah’ın Evleri İçin Layık Gördüğümüz Yerler… 01-01-1970 03:00 Kur’an da tercüme ediliyor da... 01-01-1970 03:00 Bana arşivini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim 01-01-1970 03:00 Güç" Kurdu "Öteki" Ağılına Girerse... 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 BU ANNELER HANGİ YARIŞI KAYBEDİYOR? 01-01-1970 03:00 ORDULU CANLI BOMBA (LAR) 01-01-1970 03:00 BİR İLACIMIZ BİLE YOKMUŞ! 01-01-1970 03:00 AÇLIK TOKLARDAN, YAZMAK BİLİNÇTEN 01-01-1970 03:00 İSTEMEK 01-01-1970 03:00