İSTEMEK

Dursun Ali Tökel

09-01-2013 13:17

Hayatımız neredeyse tümüyle isteklerden ibaret:

            Şöyle bir düşünelim:

Şu anda milyonlarca liseli üniversiteye gitmek istiyor; milyonlarca üniversiteli mezun olmak; yüz binlerce mezun iş bulmak; İş bulanlar daha iyi bir işte ve yerde çalışmak; işi garantide olanlar evlenmek, yuva kurmak; yuva kuran bahtiyarlar çocuk sahibi olmak; çocuğu olanlar onlara iyi bir gelecek temin etmek, güzel okullarda okutmak, iyi bir iş bulmak, onları evermek ve hemen peşinden torun kucaklamak ve sonra torunlarının mürüvvetini görmek....

Kimi zengin olmak, kimi arabasını yenilemek, kimi araba almak, kimi kredilere boğulan bir yuvaya kavuşmak; kimi ölmek istiyor, kimi hastane köşelerinde sağlığının peşinde, kimi ibâdethânelerde tevazua ve niyaza gömülmüş, kimi meyhânede yudumlayacağı kadehlerin hayâlinde; kimi denize ağını sermiş, kimi “ya bismillah” deyip kepeklerini kaldırıyor, iyi müşteriler temennisinde...

            Bütün bu manzaraya baktığımızda kendimizi "istemek" eylemi dışında göremiyoruz.
Bütün bu istekler bizi sınırsız çabalara, o çabalar da bizi sonu gelmez sıkıntılara sokuyor.
            Bir an istemediğimiz düşünelim. Böyle bir şey mümkün olabilir miydi?

 

            İstememek

 

            Bayezid-i Bestâmî bir gün öyle şiddetli bir duada bulundu ki... Gâipten bir ses bu şedit iştiyaka cevap verdi: “Ne istiyorsun?”

            Bayezîd aynı yakarışla niyaza yöneldi: “ Artık istememeyi istiyorum!”

            Bir açıdan bakıldığında o kadar zavallıyız ki istememeyi bile istemeden isteyemiyoruz.

            İstememeyi isteyerek istemezliğe kavuşmamız mümkün mü?

Bizi sınırsız arzularla istemeye iten nedenler neler?

Sahip olmak istiyoruz.

Evlere, eşlere, arabalara, mobilyalara, ikinci üçüncü dairelere, katlara, evlatlara, makamlara, kat kat elbiseler, şıkır şıkır takılar, rengarenk ve biçim biçim ayakkabılara, kuş sütünün niye olmadığının sorgulandığı sofralara; iktidara, yönetmeye, dünyaya, olmadı evrene sahip olmak istiyoruz!

Beni Çorabımla Gömün!

 

Adamın birisi artık son demlerini hissetmiş olmalı ki, oğlunu yanına çağırmış ve ona bir zarf uzatarak:

“Bak oğlum, ben artık gidiciyim. Ölünce ayağımda hangi çorap varsa beni onunla gömün, vasiyetim budur. Eğer izin vermezlerse bu zarfı aç ve içindekine göre muamele et!”

Adam ölünce oğlu da vasiyete uymak istemiş. Fakat imam efendi daha önce böyle bir şey olmadığı ve dinen caiz görülmediği için izin vermemiş ve “kişi sadece kefeniyle oraya gidebilir!” demiş.

Bunun üzerine çocuk zarfı açmış, bir kağıtta şu yazılıymış:

“Oğlum görüyorsun kirli çorabımı bile götürmeme izin vermediler. Ona göre....”

Hepimiz bunu biliyoruz, o zaman sınırsız ihtiraslarımızı neyle izah ediyoruz?

 

Hikmet Yitiktir

Seneca demiş ki: “İnsan acılarla nasıl baş eder? Tabii ki içindeki bilgelikle!”

Onun bilgelik dediği bizim hikmetimiz.

Peki dertlerle boğuşan, sıkıntılarla cedelleşen insanlar bu mihnetlerle baş edecekleri bilgelikleri, hikmetleri yoksa ne olacak?

Bizler, bilgeliği hikmeti nerden bulacağız?

Kutsal metinler, ruhani kişiler, bilge insanlar hikmetin kaynağıdır. Onları sık sık okumalı ve dinlemeliyiz ki o ilaçlara erişebilelim.

Biz bize kaldığımız zaman sadece vesvese üretiyoruz, evham ve kuruntularla boğuşuyoruz.

Boşuna dua etmemişler: “Allahım! Beni bir an bile kendimle baş başa bırakma!” diye.

Ben kendime kalırsam ne oluyorum! İşte o ana hiç yitirmeyecekmiş gibi sınırsızca istiyorum, elde ettiklerimden daha fazlasını, daha da fazlasını!

Ben elde ettiklerime sahip olamıyorum ama o yavaş yavaş beni ele geçiriyor ve nihayetsizce sömürmeye başlıyor!

Bir an hikmetin peşine düştüğümü farz ediyorum.

Birden firene basmış gibi oluyorum. “Sahip olmak istediklerin başka sahip olmak istediklerini doğurduğuna göre, bu matruşka gibi beklentilerin nihayeti var mı?”

Bir hikmetli söz ilişiyor gözüme:

“Hikmet mü’minin yitiğidir, nerde bulursa alır!”

İşte o zaman ben içimdeki canavarla boğuşmak için hikmetin peşine düşüyorum:

Seneca’nın bir sözü derinden etkiliyor, bendeki fakirlik tanımını alt üst ediyor!

“Fakir kimdir?” diye sorsam ne cevap verirsiniz? “Pek fazla bir şeyi olmayan, yoksul!” deriz.

Ama Seneca tam da tersini söylüyor: “Fakir, aza sahip olan değil, çoğu isteyendir!”

Hikmeti görüyor musunuz? Nasıl da bize firen yaptırdı.

Çoğu, daha çoğu istediğimize göre demek ki Seneca’ya göre hepimiz fakiriz!”

Peki o halde zengin kim!

Bu soruya da Abdülkadir Geylânî cevap vermiş. Fakir kelimesini, kendini varlığa sahip olma şehvetinden beri kılan kişi anlamında tam da tersten yorumlayarak:

“Kendinde gizli veya açık bir şeyi arzu etme hali kalmayan kişidir.”

 

Korunan Kimdir?

Hepimiz dünyayı, dünyalık olanı nasıl da büyük bir iştahla istiyoruz!

Çoğumuz bize dünyalık vermediği için yüce katları nasıl da sitemle rahatsız ediyoruz!

Varlığa sahipliğimiz azıcık diye nasıl da sabah akşam isyanlardayız!

Hiç bir dua, hiç bir istek Allah katında onunki kadar kabule layık olmadığı ve “eğer isteseydim şu Uhut Dağı altın olurdu!” dediği halde, terekesinden dünyalık adına bir kılıçtan başka değerli bir şey çıkmayan Peygamberimizin şu uyarısına bakar mısınız?

 “Allah bir kulu sevdi mi onu dünyadan korur. Tıpkı sizden birinin hastasına suyu yasaklaması gibi.” (Tirmizi, Tıbb-1, 2037).

Hakikatte yaklaşılmasından bile korunmamızın buyrulduğu şeyleri elde etmek için niçin kendimizi böylesine helak ediyoruz?

Hikmetle, bilgelikle bazı şeylerden kaçınmaya davet ediliyoruz. Fakat korunmak istenmeyene kalkan ne yapsın?

DİĞER YAZILARI Cinnet Buğdayları 01-01-1970 03:00 Âlim Kime Derlermiş 01-01-1970 03:00 Cedel Ve Bedel 01-01-1970 03:00 Bana Geleneğini Söyle... 01-01-1970 03:00 Alâmet Kıyâmeti: Şeysiz Şeyler Üzerine 01-01-1970 03:00 Özgürlük Neyimizdir 01-01-1970 03:00 Kimi Seçelim 01-01-1970 03:00 Samsun Büyüyor, Ya Kütüphanesi? 01-01-1970 03:00 Bu Kadar Aktörü Olan Eğitimden Ne Çıkar? 01-01-1970 03:00 Din Ne Kadar Umûrumuzda? 01-01-1970 03:00 Bu Hastalar Niçin Gülüyor 01-01-1970 03:00 Edilgenliğe Sığınma Yahut Sezai Karakoç Ne Diyor Ki 01-01-1970 03:00 Vefa Bayrağı 01-01-1970 03:00 Gri Alan Münafıkları 01-01-1970 03:00 Bir Süper İnsan Tasarımı 01-01-1970 03:00 Câmilerimiz Ve Kaybolan Rûhâniyetimiz 01-01-1970 03:00 Devletimiz “Akıl”Lanıyor 01-01-1970 03:00 Ben Kendimin Neyi Olurum 01-01-1970 03:00 Balık yemiyormuşuz, peki ama niçin? 01-01-1970 03:00 Tarikat, Cemaat Yoldur Varana da… 01-01-1970 03:00 Aldatanlar kimlerdendir 01-01-1970 03:00 İstemek 01-01-1970 03:00 Türkün Alfabe İle İmtihanı 01-01-1970 03:00 Âkıl Adam Kimdir? 01-01-1970 03:00 Açlıkla Doymak 01-01-1970 03:00 Bir sapma: Ölüm güzellemesi 01-01-1970 03:00 Mandelalar, Harunlar Hayatını Kaybetti De... 01-01-1970 03:00 Sizi Silkeleyenler Var Mı? 01-01-1970 03:00 Ezan deyip geçmeyelim! 01-01-1970 03:00 Bırak (ma) bu hayalleri, bana bir hayal kur! 01-01-1970 03:00 Eğitilmiş İnsan Kimdir? 01-01-1970 03:00 Öğrenci evleri de... 01-01-1970 03:00 TV'lerde Ne Konuşursak Doğru Olur 01-01-1970 03:00 Edepte fukarâ isek hakikate bigâne oluruz 01-01-1970 03:00 BİR UTOPYA: Birlik ve Beraberlik! 01-01-1970 03:00 Ramazan biraz da annedir 01-01-1970 03:00 Ayaklarımız Bize Neyi Hatırlatıyor 01-01-1970 03:00 İbadetin Nihayeti Ne İçindir? 01-01-1970 03:00 İlahi-Yat 01-01-1970 03:00 Gökten Kitaplar Kar Gibi Yağınca… 01-01-1970 03:00 444 01-01-1970 03:00 Bu anneler hangi yarışı kaybediyor? 01-01-1970 03:00 Görenedir Görene, Köre Nedir Köre Ne! 01-01-1970 03:00 DersHâne-TestHâne-TesellîHâne 01-01-1970 03:00 Anne-babalık çok mu kolay ki… 01-01-1970 03:00 Öte Dünya Fikri 01-01-1970 03:00 Gerekimizi anlayanlar var! 01-01-1970 03:00 Salâlar kimin için okunuyor/ Çanlar kimin için çalıyor 01-01-1970 03:00 Ruhlardaki Cömertlik 01-01-1970 03:00 Çocuklara sadece isim mi veriyoruz(3) 01-01-1970 03:00 Ahlâka İhtiyacı Olmayan Kim 01-01-1970 03:00 Gençleri Anlamak 01-01-1970 03:00 Meyve Adlarını Da Kaybetmişiz 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 Dördüncü kişi olmaktan nasıl kurtuluruz? 01-01-1970 03:00 Allah’ın Evleri İçin Layık Gördüğümüz Yerler… 01-01-1970 03:00 Kur’an da tercüme ediliyor da... 01-01-1970 03:00 Bana arşivini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim 01-01-1970 03:00 Güç" Kurdu "Öteki" Ağılına Girerse... 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 BU ANNELER HANGİ YARIŞI KAYBEDİYOR? 01-01-1970 03:00 ORDULU CANLI BOMBA (LAR) 01-01-1970 03:00 BİR İLACIMIZ BİLE YOKMUŞ! 01-01-1970 03:00 AÇLIK TOKLARDAN, YAZMAK BİLİNÇTEN 01-01-1970 03:00