Ramazan biraz da annedir

Dursun Ali Tökel

15-08-2012 09:53

 Evde süregiden iftar hazırlıklarına, donatılacak sofrayı süsleyecek yemeklere, tatlılara bakıyorum: hepsi dünden ısmarlanmış.

Anne mutfakta büyük bir telaş içinde, özenle, mutfaktaki cehennemi sıcağa aldırmadan, kocaman bir tebessümle çocukların siparişlerini hazırlıyor; akşamın efendisi yine onlar olacak! Sadece akşamın mı, sahurun da, hatta yenilip içilmeyen gündüzlerin de... Peki, bizim tercihlerimizin, siparişlerimizin bir anlamı yok mu?

            Biz kim miyiz? Tabii ki babalar. Eşim siparişler veriyor; yağ, şeker, kuru üzüm, ceviz, pirinç, yumurta vs.’ler alınacak, erken vakitlerde eve ulaştırılacak. Büyük bir özenle istenilenleri alıyor ve eve ulaştırıyorum. Babalık burada sona eriyor. Sonra bütün ruhaniyeti ve ulûhiyetiyle annelik başlıyor.

            Çocuklar siparişleri vermişler. Evin yemek düzeni onlara göre ayarlanıyor. “Aman!” diyorum eşime “onların keyfine bakalım, ne istiyorlarsa hazırlayalım, bana sadece almak düşer! Ramazan sadece yemek içmekten kesilmek değil, biraz da, belki de biraz değil tam da bir naz ayı!

            Çocuklar oruç tutuyorlar, anne babanın dileği gerçekleşmiş, kutsiyet devam ediyor! Onları ibadetin aşkı, şevki, ruhaniyeti, lezzeti istila etsin! İbadetle haz bulacaklarının da farkına varsınlar! Bu nasıl olacak! Anneye babaya nazlansınlar, “şunu isterim, bunu isterim!” diyebilsinler. Anne-babalar bu nazları tebessümle karşılasınlar.

İftar saati yaklaşmış, Allah’tan ne geldiyse sofra donatılmış, çocukların yüzleri açlığın saflaştırdığı ruhani bereketle ışıldıyor! Memnun yüzler, mütebessim çehrelerle sofraya bakıyorlar. Anneleri ne isterse yapmış, iyi ki oruç tutmuşlar, bu Ramazan ne güzelmiş, zira anneleri onlara kalmış!

Çektiği onca sıkıntıya, dışarıdaki sıcaklığı cehennemi bir aleve çeviren mutfak azabına rağmen anne hâlâ mütebessim ve mütekerrim! “Yavrularım mutlu oldular mı, gözlerini karınlarını istedikleri gibi doyurdular mı, benim yavrularım oruç da tutuyorlarmış, anneleri kurban olsun onları verene! Sahura ne isterlermiş bakalım, hadi babası sahur hesabı yapalım kuzucuklarım sahura kalkacaklar!”

İçerden gözlerimi yaşartan sevgi nağmeleri dinliyorum. Eşim kızımı seviyor: “Benim kızım da büyümüş, annesine yardım edermiş, sahurunu yapmış da masayı da toplamış; bana prensesimi veren Allahıma kurban olayım. Gelsin bir tanesi annesine; ohoooooy kurban olayım seni bana verene!” Sahurda yemek yenmiş, anne içerdeyken küçük kızım sofrayı toplamış, masayı silmiş, anne nasıl da sevinmiş, nasıl da sevinmiş!

Bütün bunları ancak Ramazan’da yaşıyoruz, bu kadar derinlemesine. Aklıma Victor Hugo’nun o pek mânâlı sözü geliyor: “Bütün kadınlar zayıftır, anneler hariç!” Anneler Ramazan’da nasıl devleşiyorlar/ devleşmeliler! Bütün yük onların omuzlarında, sıradan geçmesi muhtemel zamanları nasıl da uhrevileştiriyorlar!

Ramazan’la aralarında uhrevî bağlar kuramayanlar, çocukluk Ramazanlarında anneleriyle aralarında kurulması gereken ilâhi rabıtalara bakmalılar, onlar yok muydular, kurulmadı mıydılar?

Eşime bakarken, çocukların memnuniyeti için harcadığı emeği, zamanı, keyfi; çektiği meşakkati görüyorum. O harcananlar çocuklarda ne kadar da yüce karşılıklar buluyorlar. Anne Ramazan’ı ilahileştiriyor, sevdiriyor, yüceltiyor, “bi daha gelse!” dedirtiyor. Onun eliyle Ramazan bir açlık ve susuzluk ayı olmaktan çıkıyor. İnsanın saflaştığı, annesine her türlü nazının geçtiği, kendisinin annesinin gözünde ne kadar değerli olduğu, annelerin kendilerine kaldığı semavî zamanlar oluyor!

Bu yüzden diyorum ki Ramazan biraz da annedir. Onlar, Ramazan’ı tam da istenilen ruhani zamanlara inkılâp ettiriyorlar. Bir ömür boyu sürecek tadı damaklarda kalan zamanların temellerini inşâ ediyorlar. Çocukluğumda, Ramazan’larda anneme yaptığım nazlar geçiyor gözlerimin önünden; onlar ne semavî anlardı, ne lezzetli açlıklardı, ne kevserî susuzluklardı!

Sevgili annelerim; çocuklarınızın dünyasında Ramazanın kutsiyeti; maharetli ellerinize, sonsuz sabrınıza, bitmek tükenmek bilmeyen sevginize, daimâ mütebessim çehrenize, onları önceleyici mahviyatkârlığınıza bağlı!

Sevdiklerimize sevdiklerimizi ancak onları ne kadar sevdiğimizi göstereceğimiz fedakârlıklarla sevdirebiliriz!

Annem bana Ramazan’ı öylesine sevdirmişti ki, şimdi çocuklarımın annesi çocuklarıma Ramazan’ı öylesine sevdiriyor ki şu cümleyi kurmaktan kendimi alamıyorum:

Anne biraz Ramazan’dır; Ramazan biraz da anne!

 

 

Bir Hatırlatma!

 

            Hak Teâlâ şöyle buyurdu:

 

“Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye lâyıktır.” Bakara-267.

 

Öğrencilik yıllarımızda zengin büyüklerimiz mallarından zekât verirdi. Para olarak değil tabii ki. Öğrencisiniz, muhtaçsınız. Hazır giyimciler, zekâtlarını elbise olarak verirlerdi. Nerede kıyıda köşede kalmış, tozlanmış, sararıp solmuş, modası geçmiş, artık satılma ihtimali kalmamış elbise artığı varsa onu verirlerdi. Yeni ve temiz mal, asla!

Yukarıdaki âyeti okuyorum, bu ayet o zamanlar inmemiş miydi? Bu âyetin hükmü o insanlar için câri değil miydi, yoksa onların bu âyetten haberi mi yoktu! Vardı da “görmesek olmaz mı acaba?” mı diyorlardı, yoksa bizim bilmediğimiz bir tevili mi vardı?!

Ramazan bitiyor, yine en çok hayır deminin sonları yaklaşıyor. Çocuğuna verip de giydiremeyeceğini, yediremeyeceğini elin çocuğuna zekât diye kakalama!

O çocuk kanar amma, sana onu ver diyeni nasıl kandıracaksın! İbadetin baştan savması olur mu?

Vermemen, verdiğinle Allah’a muhalefet etmenden çok daha hayırlıdır!

 

 

 

DİĞER YAZILARI Cinnet Buğdayları 01-01-1970 03:00 Âlim Kime Derlermiş 01-01-1970 03:00 Cedel Ve Bedel 01-01-1970 03:00 Bana Geleneğini Söyle... 01-01-1970 03:00 Alâmet Kıyâmeti: Şeysiz Şeyler Üzerine 01-01-1970 03:00 Özgürlük Neyimizdir 01-01-1970 03:00 Kimi Seçelim 01-01-1970 03:00 Samsun Büyüyor, Ya Kütüphanesi? 01-01-1970 03:00 Bu Kadar Aktörü Olan Eğitimden Ne Çıkar? 01-01-1970 03:00 Din Ne Kadar Umûrumuzda? 01-01-1970 03:00 Bu Hastalar Niçin Gülüyor 01-01-1970 03:00 Edilgenliğe Sığınma Yahut Sezai Karakoç Ne Diyor Ki 01-01-1970 03:00 Vefa Bayrağı 01-01-1970 03:00 Gri Alan Münafıkları 01-01-1970 03:00 Bir Süper İnsan Tasarımı 01-01-1970 03:00 Câmilerimiz Ve Kaybolan Rûhâniyetimiz 01-01-1970 03:00 Devletimiz “Akıl”Lanıyor 01-01-1970 03:00 Ben Kendimin Neyi Olurum 01-01-1970 03:00 Balık yemiyormuşuz, peki ama niçin? 01-01-1970 03:00 Tarikat, Cemaat Yoldur Varana da… 01-01-1970 03:00 Aldatanlar kimlerdendir 01-01-1970 03:00 İstemek 01-01-1970 03:00 Türkün Alfabe İle İmtihanı 01-01-1970 03:00 Âkıl Adam Kimdir? 01-01-1970 03:00 Açlıkla Doymak 01-01-1970 03:00 Bir sapma: Ölüm güzellemesi 01-01-1970 03:00 Mandelalar, Harunlar Hayatını Kaybetti De... 01-01-1970 03:00 Sizi Silkeleyenler Var Mı? 01-01-1970 03:00 Ezan deyip geçmeyelim! 01-01-1970 03:00 Bırak (ma) bu hayalleri, bana bir hayal kur! 01-01-1970 03:00 Eğitilmiş İnsan Kimdir? 01-01-1970 03:00 Öğrenci evleri de... 01-01-1970 03:00 TV'lerde Ne Konuşursak Doğru Olur 01-01-1970 03:00 Edepte fukarâ isek hakikate bigâne oluruz 01-01-1970 03:00 BİR UTOPYA: Birlik ve Beraberlik! 01-01-1970 03:00 Ayaklarımız Bize Neyi Hatırlatıyor 01-01-1970 03:00 İbadetin Nihayeti Ne İçindir? 01-01-1970 03:00 İlahi-Yat 01-01-1970 03:00 Gökten Kitaplar Kar Gibi Yağınca… 01-01-1970 03:00 444 01-01-1970 03:00 Bu anneler hangi yarışı kaybediyor? 01-01-1970 03:00 Görenedir Görene, Köre Nedir Köre Ne! 01-01-1970 03:00 DersHâne-TestHâne-TesellîHâne 01-01-1970 03:00 Anne-babalık çok mu kolay ki… 01-01-1970 03:00 Öte Dünya Fikri 01-01-1970 03:00 Gerekimizi anlayanlar var! 01-01-1970 03:00 Salâlar kimin için okunuyor/ Çanlar kimin için çalıyor 01-01-1970 03:00 Ruhlardaki Cömertlik 01-01-1970 03:00 Çocuklara sadece isim mi veriyoruz(3) 01-01-1970 03:00 Ahlâka İhtiyacı Olmayan Kim 01-01-1970 03:00 Gençleri Anlamak 01-01-1970 03:00 Meyve Adlarını Da Kaybetmişiz 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 Dördüncü kişi olmaktan nasıl kurtuluruz? 01-01-1970 03:00 Allah’ın Evleri İçin Layık Gördüğümüz Yerler… 01-01-1970 03:00 Kur’an da tercüme ediliyor da... 01-01-1970 03:00 Bana arşivini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim 01-01-1970 03:00 Güç" Kurdu "Öteki" Ağılına Girerse... 01-01-1970 03:00 Körsel Vaazdan Görsel Vaaza 01-01-1970 03:00 BU ANNELER HANGİ YARIŞI KAYBEDİYOR? 01-01-1970 03:00 ORDULU CANLI BOMBA (LAR) 01-01-1970 03:00 BİR İLACIMIZ BİLE YOKMUŞ! 01-01-1970 03:00 AÇLIK TOKLARDAN, YAZMAK BİLİNÇTEN 01-01-1970 03:00 İSTEMEK 01-01-1970 03:00