Kur’an-I Kerim Bilimle Çelişmez, Hatta Bilimsel Verilerle Örtüşür!
SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Yazarlar - Köşe Yazıları
Akasyam Haber
Advert
ANASAYFA Genel Güncel Gündem Siyaset Samsun Haber Kent Kültürü Türkiye Dünya Ekonomi Kültür Tarih
 Kur’an-I Kerim Bilimle Çelişmez, Hatta Bilimsel Verilerle Örtüşür!
30.08.2023 16:46:52

 

Kur’an-I Kerim Bilimle Çelişmez, Hatta Bilimsel Verilerle Örtüşür!

Samsun Sosyal Medya ve Gazeteciler Medya Gazeteciler ve Yazarlar cemiyeti - SAM- MED Başkanı ve Matematikçi Bilim İnsanı Kerim Sarılar Samsun İl Müftüsü Seyfullah Çakır ile makamında bir röportaj gerçekleştirdi.

Sayın Müftüm, İslam Dininin bilime etkisi nedir ve dinimiz İslamiyet’te ilmin yeri nedir?

 

Din ile bilim çelişmez. İslam Dini mutlak doğru olan bilimsel çalışmaları reddetmediği gibi aksine destekleyip kabul etmektedir. Nitekim Kur’an-ı Kerimde birçok bilimsel ayet mevcuttur. Ve bugün bilim de bunu teyit etmektedir. İslam’ın değer verip üstün gördüğü ilim, dini veya müspet tüm ilimlerdir. Hz. Peygamber, ilmi, Müslüman’ın yitiği saymakta, nerede bulursa almasını, (İbn Mace, Zühd,15) Çin’de dahi olsa, gidip öğrenmesini emretmektedir. Düşünme ve onun ürünü olan bilgi ve dolayısıyla bilim yeryüzünde sadece insana özgü bir haslettir.

Kur’an, Hz. Âdem’in meleklerden daha üstün olma sebebini, ona verilen, fakat meleklerin bilmediği bilgilerle izah eder. Çünkü ilim Allah’ın sıfatıdır. Bu nedenle ilim ve hikmetten yoksun kalarak kendisini bu iki özellikten de mahrum bırakan insan, kendi şahsına karşı en büyük zararı vermiş sayılır; ayrıca kendisine en değerli nimet olan aklı bağışlayan Allah’ a da nankörlük etmiş olur.

Tarihsel olarak, İslam dünyası Ortaçağ’da bilimin gelişimi için önemli bir merkezi olmuştur.

İslam bilginleri matematik, astronomi, tıp, kimya, felsefe ve diğer alanlarda önemli katkılarda bulunmuşlardır. Örneğin; İslam dünyası, antik Yunan bilim ve felsefesini kapsayan önemli eserleri tercüme etmiş ve üzerinde çalışmalar yapmıştır. Bu şekilde, Yunan düşüncesinin batı dünyasında korunmasına ve geliştirilmesine katkı sağlamıştır. 8. ve 14. yüzyıllar arasında, matematikte cebirin geliştirilmesi ve astronomide gözlem tekniklerinin geliştirilmesi gibi başarılar elde edilmiştir.

İslam dininde ilim ve bilgi, hayatın her yönünde önemli bir yer tutar. Müslümanlar, ilmi keşifleri desteklemeli, araştırmayı teşvik etmeli ve bilgiyle donanmış bir toplum oluşturarak insanlığın refahına katkıda bulunmalıdır.

Sayın Müftüm, İslam dünyasının Müslüman bilim insanlarının bulduğu ilmi keşifleri desteklemesi hususunda düşünce ve değerlendirmeleriniz nelerdir?

İslam dünyasındaki bilim insanları, geçmişte önemli bir dönemde, bilimsel düşünceyi teşvik etmiş, araştırmalar yapmış ve keşiflerde bulunmuşlardır. Bu durum, İslam dünyasının bilime verdiği önemi ve bilimsel gelişimi teşvik etme çabasını yansıtmaktadır.

Hz. Peygamber kendisine tebliğ etmesi için vahyedilen Kur’an vasıtasıyla Müslümanlara ilmin önemini, öğrenmeyi ve düşünmeyi öğretmiştir. Müslümanlar da Miladi 8-12. Yüzyıllarda yazmış oldukları eserlerle -ki bu dönem Müslüman bilim insanlarının ilmi çalışmalarının altın çağıdır- Avrupa’da Hristiyan ve Yahudilere içinde yaşadıkları dünya hakkında nasıl düşünüleceğini öğretmişlerdir.

Öğrenme faaliyeti daha Medine döneminde bile; Müslümanların ele geçirdikleri savaş esirlerini kendi çocuklarına okuma-yazma öğretmelerine karşılık serbest bırakma gibi, daha önceleri hayal bile edilemeyecek boyutlara ulaşmıştır.

Bu dönemin öncüleri olarak kimyada Cabir bin Hayyam, Fizikte İbni Heysem, Matematikde Harizmi, Astronomi'de ise Nasıreddin Tusi sayılabilir.

Son iki asırdır dünyada her alanda köklü değişikliklerin yaşandığı hepimizin malumudur. 18. Yüzyıldan itibaren, batı merkezli bir yaklaşımla insanın metafizikle ilişkisi yeniden belirlenmeye çalışılmış, özellikle bilgi alanında yaratıcıyı ve aşkın boyutu öteleyen parçacı bir bakış öne çıkmış ve bu yaklaşım dünyanın her yerini az veya çok etkilemiştir.

Bugün, küresel olarak yaşanan birçok sorun ve krizin temelinde, işte batı merkezli gelişen bu bilim anlayışının insana, evrene ve hayata bakışındaki bencillik ve insanın Allah’la ilişkisi bağlamında oluşturduğu marazi ve paradoksal yaklaşım vardır. Dolayısıyla bilhassa bugün tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşayan İslam dünyası için önemli ve öncelikli mesele son iki asırdır yaşanan bu değişimler içinde bütün boyutlarıyla bilgi ve ilim dünyası ile kurduğu iletişim ve etkileşimin şekli, metodu ve niteliği hususunda ciddi ve kapsamlı bir tefekkür, muhasebe ve öz eleştiri yapmak ihtiyacıdır.

Sayın Müftüm, Bilimi, ilmi keşifleri; genç nesillere sevdirmenin ve onları bu konuda teşvik etmenin, bilim kültürünü gelenek haline getirmenin İslamiyet açısından önemi nedir?

İslamiyet açısından bilimi, ilmÎ keşifleri genç nesillere sevdirmenin ve onları bu konuda teşvik etmenin, bilim kültürünü gelenek haline getirmenin önemi oldukça büyüktür.

İslam bilimi destekler, İslam bilim yolunda mücadele edenleri de yüceltmiştir. İslam hakikat aydınlığı ile huzur içinde insanlara dünya ve ahiret saadetini temin edeceğine göre hakikatin yollarını açan ilmi feraset ve motivasyonun gençler marifeti ile sahiplenilmesi ve aktarılması İslam’ın gerçekleştirmek istediği zemin için önem arz edecektir.

Zira; Dünyayı isteyen ilme sarılsın, âhireti isteyen ilme sarılsın; hem dünyayı, hem âhireti isteyen ilme sarılsın; (Tirmizi,)

Son iki yüzyıldır din ile bilimin çatıştığına dair iddialar, ideolojiler gençlerin hayatına etki etmektedir. Sanılanın aksine Kur’an-ı Kerim bilimsel temel ilkelerle çelişmez hatta bilimsel verilerle örtüşür. Kâinatı yaratan da Kuran-ı Kerim’i gönderen de bu kâinatın yaratıcısıdır. İşte bu sebeple konular anlatılırken onda bulunan tarih, coğrafya, fizik, kimya, tıp bilgileri bugünkü modern dünyanın ulaşmış olduğu bilimsel ölçütlerle, verilerle örtüşmektedir.

Nitekim Kur'an-ı Kerim’de “ Gerçekten biz her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık ” (54/Kamer Suresi,49) buyrulmaktadır. Hatta peygamberlerin mucizelerinin bile bilimsel bir açıklaması söz konusudur.

Kur’an-ı Kerim’de bu tür birçok bilimsel bilgiler sunan ayetler olmasına rağmen bunları yeterince anlayamamış olmamız ve daha izaha muhtaç birçok bilginin varlığı hem bilim hem de Kur’an-ı Kerim’i anlama noktasındaki eksikliğimizi ortaya koymaktadır.

Zariyat suresinde geçen “ Düşünüp ibret alırsınız diye her şeyden çiftler yarattık ” (51/Zariyat Suresi,49). Bu ayette geçen her şey çift yaratılmıştır ifadesinden hareketle Paul Dirac, atom parçacıklarının da elektron ve pozitron şeklinde çift halinde yaratıldığını ortaya koymuştur.

Kur’an-ı Kerim, yeryüzünün yuvarlak olduğunu, sabit yerinde duran bir varlık olmadığını, kendine has bir yörüngede akıp gittiğinden bahseder. Aynı şekilde uzaydaki tüm yıldızların ve gezegenlerin kendilerine has sınırlı belirli bir sistem dahilinde yörüngelerinde akıp gittiğinden bahseder.

Dünyanın şekli ile ilgili tarihte yıllarca insanlar tartışmışlardır. Ancak insanoğlu Kur’an-ı Kerim’deki bu mevcut, dünyanın yuvarlak oluşuna dair bilgiye, Portekizli ünlü denizci Macellan (1480-1521) ile ulaşmıştır.

Yine dünyanın dönmesi ile ilgili bilgiye, Kopernik (1473- 1543) ile ulaşılmıştır. Dünyanın şekli, Naziat suresinde şu şekilde geçmektedir: وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا “Bundan sonra da yeri yayıp deve kuşu yumurtası biçiminde yuvarlattı” (79/Nazi’at Suresi,30) ifadesi geçmektedir. Ayette geçen Deha ifadesi devekuşu yumurtası anlamındadır.

Devekuşu yumurtası bir top gibi yuvarlak değildir. Üstten ve alttan basık elips biçimindedir. Bu tamda dünyanın şekline benzemektedir. Bu bilgiler ancak 20 asırda, bilimin ve teknolojinin yardımıyla insanoğlunun uzaya çıkıp, yeryüzünün etrafında uzayda uzay araçlarıyla dolaşıp, oradan dünyanın fotoğraflarını çekmesiyle açığa kavuşmuştur.

Dünyanın ve tüm evrendeki gezegenlerin hareketinin belli bir yörüngede olduğuna dair ayetler şu şekildedir:

وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ

“ Ne güneş aya yetişebilir ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.”

(36/Yasin Suresi, 40) ayetleridir. Kur'an'daki bu hakikat, asırlar öncesinden bildirilmiş olmasına rağmen maalesef bilim dünyası güneşin hareket ettiğini yürüyüp gittiğini çok yakın zamanda keşfedebilmiştir.

Bunun gibi gerek evrenle ilgili gerek tarih, coğrafya, sağlık vb. gibi konularda Kur’an-ı Kerim’in ilme ışık tuttuğunu, bilimsel verilerle örtüştüğünü görmekteyiz. Batı dünyasında olduğu gibi bilime ait verilere ve keşiflere karşı çıkılmamış bilakis desteklenmiştir.

Bugün gençlerin gözünde batının ilmi alandaki başarısı, onları güçlü ülkeler haline getirmiştir. Bu da gençlerimizi Batı hayranlığına sevk etmiştir. Halbuki Müslüman toplumlar, Kur’an-ı Kerim’in rehberliğinde bilimin her alanında başarıyı yakalaması, geçmişte Müslüman bilim insanlarının başarıları gençlere hatırlatılması ile genç nesillerde motivasyon sağlanacak, geçmişini seven, geleceğe umutla bakan nesiller yetişecektir.

Bu şekilde olayları daha net ve ayrıntılı bir şekilde görmeye başlayabileceklerdir. Bu temel kargaşa önlendikten sonra neslin bilim ve bilim kültürüne sahip çıkması doğru metodoloji ile hakikatin geleceğe aktarılması yönüyle kıymetli olacaktır.

Bilim, insanlığın ilerlemesine ve hayatın iyileştirilmesine önemli katkılarda bulunurken, İslamiyet de bilimi anlayışı ve değerleriyle desteklemektedir.

Bu, daha bilinçli, meraklı ve araştırmacı bir nesil yetiştirilmesine yardımcı olurken, toplumun gelişimine ve ilerlemesine de katkı sağlar"

Sayın Müftüm; bu güzel röportaj ve bizlere ayırdığınız kıymetli vakitleriniz için çok teşekkür ederiz.

Rica ederim, ben de bu önemli konda bana verdiğiniz söz hakkı ve röportaj için size ve gazeteciler cemiyetinize teşekkür ederim."

Haber: Oktay ZERRİN- Samsun

Kur’an-I Kerim Bilimle Çelişmez Hatta Bilimsel Verilerle Örtüşür!
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
GALERİLER
iş güvenliği malzemeleri
tanıtım yazısı