Güzellik; Belki de yaradılıştan gelen, insanoğlunun mayasının özsuyu… O mükemmel ötesi yaradılışın eşsizliği, yaratanın o tarifi imkânsız sanatıyla bütünleşince, dile geliyor” güzellik” her haliyle. Rabbim; yağmur gibi yağdırdı, isimlerinin güzelliğini kulları üzerine, her yağmur tanesi ayrı bir yere dokundu ve bıraktı izlerini.
Ruha düştü ilk önce, fikre sirayet etti, ahlaka dokundu, zerafet kokusunu bıraktı, samimiyet üfledi, iyi fikir, iyi dilek, iyi bakış, iyiye dair her şeyle ıslattı ruhu. Başı başına berekete boyadı; günümüzde ki “pozitif bakış açısı”nın tanımına ait, tüm cümlelerin öznesi oldu…
Kalbe indi sonra; sevgiyle donattı her bir yanı, çünkü biliyordu ki, sevgi varsa eğer, güzellik de vardır, hoşgörü de vardır, seven gönül çirkin görmez, çirkinleşmezdi elbet… Pencere kenarında bıraktığı ekmek kırıntılarını, minicik bir serçeyle paylaşmanın adına “mutluluk” diyen gönüllerin vitamini oldu… Gökyüzünün mavisine hayran, mavilerin sahibine âşık olan, yüreklere bir dem oldu. Öyle bir aşk ki; gördüğü her güzellikte aşkını şükürlerle yoğurur yüreğinde, ”ya Vedud” ismiyle mühürler yüreğini, kötülüğe ait her hisse…
Sonra, dile değdi; yıkadı bütün kötü sözleri, tertemiz sözcükleriyle zenginleştirdi fikirlerini… Teşekkürlerle, şahanelerle, neşeli sözcüklerin ellerinden tuttuğu, cebi dolu bir sürü cümlelerle tüketti nefesini. Ruhun güzelliğini, kalbin temizliğini, aklın duruluğunu dilde boyadı bir resim misali. Kim bilir yağmurun bereketi de bu sebepledir belki…
Güzellik; insanın taa anne karnında ki o görmediğimiz ama bize ait, bizim olan minik kıpırdamaların adına dayanır. Görmediğimiz bir canlının varlığıyla kıymet bulur, anlam kazanır, adına evlat der ve bütün güzel kelimelerin, bütün güzelliklerin onda toplandığına inanırız… Bu nedenle herkesin evladı, kendine hep en güzel…
Bir gülüşe sığar bazen de, güzelliğe dair her şey bir gülüşte belirir ve güldürür yüzleri, bulaştırır sihrini. Tebessümün en sesli tonuyla karşılık bulur, söylemeye cesaret edemediklerimiz.
Bazen bir bakışta; en “masum” olur, tarifini yapamadığımız bir hisle, hislendirir gözleri… Sessizliğin sesinde gizlenir de dinlendirir ruhu, hücrelerin teşekkürü olur. Sükûnetinden devalar sürdüğümüz dertlerimize şifa olur; ”sabır” olur adı…
Secde de taç olur başa, adı huzur olur. Teslimiyetin o, en ferah nefesi olur da, değer bir gönle… Hava olur daralan yüreklere, samimiyetle söylediğimiz en nazik âminler inşirahı olur, bitmez sandığımız kederlerin. Sevgili olur, anne olur, kardeş olur, baba olur, dost olur da sebebi oluverir yaşamın… Sahip olduğumuz en kıymetli değer olur, hiç üşümesin diye pamuklara sardığımız, gönül yaramızın sahibi olur, unutamadığımız ve en çok unutmak istediklerimiz olur, umutlardan kanat çırpan martılar uçar, kimselere diyemediğimiz köşelerde, kalbimizin yanıklarına serinlik olur… İşte bütün bunlar bir güzelliğe isim olur, gönül lügatimizde. Adına şiirler, sayısız sözler, şarkılar yazılmış, fakat herkese farklı bir hisle dokunan; bir lütuf… Güzelliğe anlam veren” O” en güzeller güzelinden emanet bize. Kirletmemeli, incitmemeli, ağlatmamalı güzellikleri. Önyargılardan arındırmalı, güzel bakmayı bilmeli, güzel görmek için… Bizi sayısız güzellikle nimetlendiren Rabbimize “şükür” lerle muhafaza etmeli, kıymetini bilip, kıymetlendirerek var etmeli ömrümüzde…
Elif Ekşi Zorer