DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Okan KARAKUŞ
Okan KARAKUŞ
Giriş Tarihi : 16-04-2022 16:10

Osmanlı Devletinde Ramazan Gelenekleri

“Nerede o eski ramazanlar” sözünü hemen hemen hepimiz duymuşuzdur. Özellikle Osmanlı Devletinde yaşanan ramazan gelenekleri birçoğumuzun dikkatini çekmiştir.  Bu geleneklerin bazıları hala günümüzde devam etmekteyken bazı gelenekler ise unutulmuştur. Bu yazımızda sizler için Ramazan ayının en güzel geleneklerini ve Osmanlıda yaşanan Ramazan günlerini derledik.

Günümüzde Ramazan günlerini, oruç başlangıç ve bitiş saatlerini imsakiyelerden takip ediyoruz. Osmanlı Devletinde ramazanın başlangıcı ise rüyeti hilal ile yani hilalin gözükmesiyle başlamaktaydı. Bu hilali gözlemleme işi İstanbul Kadılığı tarafından yapıldığı gibi farklı yerlerde yine aynı görev için kadılık makamları da bulunmaktaydı. Hilalin gözükmesiyle birlikte hemen camilere mahyalar asılır, kandiller yakılır ve tellaller eşliğinde halka Ramazan ayının geldiği müjdelenmekteydi. Hilalin görülmesini bekleyen sadece kadılık makamı değil, halktan gözlemleyenler de olurdu ve kadılıktan önce hilali gören hemen kadılığa şahitleriyle birlikte başvurur, kadılık makamı bunu tespit ederse, müjdeyi verene hediyeler takdim edilirdi. Bu bir bakıma Osmanlı Devletinin Ramazan ı Şerife verdikleri önemi gösteriyor, habercisine hediyeler veriyor bu da beraberinde Efendimiz Aleyhisselam vesselam’ın hadisini aklımıza getiriyor. “Kim Ramazan ayının geldiğine sevinirse Allah onun cesedini cehenneme haram kılar”

Ramazan ayının gelmesiyle birlikte padişah tarafından tembihnameler yayımlanırdı. Tembihname, Ramazan ayı içerisinde halkın nasıl davranması gerektiğini anlatan bir yazı olduğunu söyleyebiliriz. Tembihname içeriğine baktığımızda ise Müslüman halk için 5 vakit namazın camilerde kılınması tavsiye edilirdi, teravih namazlarında dışarıda görevliler haricinde kimsenin kalmaması tembih edilirdi. Oruç tutmaya müsait olmayanlar hariç, bütün Müslümanların ramazan orucunu tutmaları da tembihleniyordu. Aynı zamanda Müslüman olmayanlar için de tembihnameler vardı, örneğin açık alanlarda yemek yememeleri, su içmemeleri tembihlenirdi. Buradaki amaç halka müdahale etmek değil Osmanlı topraklarında yaşayan  müslümanlar ve gayr-ı müslimler için hoşgörü düsturunu hatırlatmaktır.

Ramazan ayında paylaşımın üst düzey olduğunu söyleyebiliriz. İhtiyaç sahiplerinin iftardaki adresleri genellikle zengin konakları idi. Davetsiz misafirler hiçbir zaman yadırganmaz hatta Allah misafiri olarak görülüp sofraya kabul edilirdi. Bu konaklara özel misafirlerde gelmekteydi ve kurulan sofralarda zengin fakir ayrımı yapılmadan aynı sofradan aynı kaptan yemek yenilir muhabbet edilirdi. Günümüzdeki iftar çadırları da Osmanlı geleneğidir. Her akşam ihtiyaç sahipleri için bu çadırlar kurulur ve iftar yapılmaktaydı. Çoğu evin kapısı da ola ki davete veya evine yetişemeyenler için ezan vaktine kısa bir zaman kala açık tutulur misafir beklenirdi. Gelen misafire de geldikleri için diş kirası denilen kese içinde hediye verilirdi. Bu bazen altın veya gümüş dahi olabilirdi. Çok güzel bir gelenek, amacı misafirin getirdiği bereket için hediye sunmaktı.

Ramazan ayında insanlar hayr için adeta birbirleriyle yarışırlardı. Yapılan yardımlarda diğer aylara nazaran gözle görülür ölçüde artış yaşanırdı. Varlıklı kişiler, hiç tanımadıkları semtlerde bakkallara gidip zimem defteri denilen yani günümüzdeki veresiye defterini alıp rastgele içinden bir sayfa açar ve söz konusu kişinin borcunu tamamen öderdi. Hatta tüm defteri satın alanlarda olurdu.

Ramazan ayında çocuklar da unutulmamıştır. İlk defa oruç tutmaya başlayan çocuklara hediyeler verilir, alışkanlık olsun diye tam gün tutamayan çocuklara ise öğle vaktine kadar oruç tutturulur ve buna tekne orucu denilirdi. Çocukları oruç tutma konusunda teşvik eden ve destekleyen bu davranışlar, ramazanın önemini anlatmak için oldukça etkili bir yöntemdi, böylece çocuklar bu kültüre ve ibadete daha sıkı bağlanmaktaydı.  Ramazan ayında işverenler  çalışanlarına daha da müsamahalı davranır onları yormamak için gayret gösterirlerdi.

Sahur vaktine kadar Karagöz, ortaoyunu gibi programlar yapılır, yetenekli insanlar hünerlerini sergilerdi. Lokmalar dağıtılır, şerbetler içilir ve Ramazan ayı genel olarak bir şenlik bir festival havasında geçerdi. Sahura doğru ortaya çıkan davul ve mani geleneği de Ramazan sonuna kadar devam ederdi.

Ramazan ayının ortasında padişah, yeniçeriler için baklava alayı düzenlemekteydi. İstanbul’da her Ramazan büyük bir coşkuyla halk tarafından merakla beklenen bir gelenekti. En yetenekli baklava ustalarının imal ettiği baklavalar Silahtar Ağa’nın ilk tepsiyi padişah adına almasıyla nizami bir tören şeklinde yapılırdı. Her on askere bir tepsi baklava düşecek şekilde hazırlıklar yapılır her bölük amiri önde olmak suretiyle baklava sinilerini taşıyan askerler onun arkasında saray kapısından çıkar ve kışlalara doğru yürüyüş başlardı. Bu gelenek askere bir iltifat niteliğindeydi. Yeniçeri ocağının kaldırılmasıyla da bu gelenek  son bulmuştur.

Ramazan ayının bir başka geleneği de huzur dersleriydi. Padişah huzurunda, sarayda yapılan tefsir derslerine bütün devlet erkanı hazır bulunur, öğle namazından başlayıp ikindi namazına kadar devam ederdi. Hadisi şerif dersleri yapılır, mukabeleler devam edilir ve eğitim ve ibadet hep canlı tutulurdu.

Ramazanın son günlerinde itikafa girilir, bol bol tefekkür edilir ve Ramazan ayının bereketinden istifade edilirdi. Son günlerin gelmesiyle bereket ayının gidişinin hüznü gelen bayram ile yerini sevince bırakırdı. Özellikle çocuklar için ayrı bir önem taşırdı bayramın yaklaşması. Bayramdan birkaç gün önce yapılan alışveriş ile çocuklar bayramlıklarını giyip sokakta dolaşırdı. Sokakta dolaşan bu çocuklara ise “arife çiçeği” denilmekteydi.

İki minare arasında Ramazanın  büyük habercilerinden biri de mahya sanatıydı. Günümüzde belli yerlerde devam etse de bu sanatın ustalarının her geçen gün azalmasıyla bu gelenekte yavaş yavaş geçerliliğini kaybetmeye yüz tutmaya başlamıştır. Güllaç, pişi ve kahve de Osmanlı Ramazan geleneklerinde ayrı yeri olan lezzetlerindendi ve özellikle sofraların çok kıymetli lezzeti güllaçlar 3 İhlas 1 Fatiha okumadan ateşe verilmezdi. Bolluk ve bereketin sembolü olarak görülen nar taneleriyle süslenen güllaçlar ramazan sofralarının da vazgeçilmez lezzetlerindendi.

Bizlerde bu güzel gelenekleri miras bırakan atalarımıza rahmet okuyor ve bu vesile ile mübarek ramazan ayınızı tebrik ediyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NELER SÖYLENDİ?
@
mehmet fatih 2 ay önce
Maşallah hocam mükemmel yazmışsınız ellerinize sağlık
Pelin Su 2 yıl önce
Okan Bey Maşallah Çok Güzel Yazmışsınız başarılarınızın devamını dilerim tühh tühh maşallah
Ramazan 2 yıl önce
Çok iyi anlatmışsınız, maşallah hocam.
Ramazan 2 yıl önce
Çok iyi anlatmışsınız, maşallah hocam.
Davut 2 yıl önce
Maşallah hocam ağzınıza sağlık
Okaysu 2 yıl önce
Kaleminize sağlık Okan bey, ramazan geleneklerini ne güzel anlatmışsınız. Yazılarınızın devamını merakla bekliyoruz.
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA