Eğitim
Giriş Tarihi : 16-12-2016 09:25   Güncelleme : 16-12-2016 09:25

Yabancı Dil Öğretimi Üzerine Bir Tartışma

[Aşağıdaki değerlendirmeler, yabancı dil öğretimiyle ilgili endişelerden yola çıkılarak yapıldığından, daha çok konuyla ilgili muhtemel olumsuz sonuçları gündeme taşımaya yöneliktir. Bununla birlikte söz konusu değerlendirmelerin, yabancı dil öğretimiyle ilgili tartışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.]

Yabancı Dil Öğretimi Üzerine Bir Tartışma

KONUNUN ÖNEMİ

Yabancı dil öğretiminin sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik anlamda önemli sonuçları vardır. Bu sonuçların Uygurlar devrinden Beylikler dönemine, Tanzimat’tan günümüzde kadar Türk kültür ve tarihinde somut biçimde gözlemlenmesi mümkündür. Dolayısıyla geçmişte olduğu gibi Türkiye’nin geleceğinin özellikle ekonomik, kültürel ve sosyal bakımdan nasıl şekilleneceğiyle de doğrudan ilgili bir konudur.

Bu hususta toplumun farklı kesimlerinin ortak bir kanaate sahip olduğu söylenebilir. Ne var ki hangi yabancı dillerin nasıl öğretileceği hususlarında ciddi görüş ayrılıklarının bulunduğu da unutulmamalıdır. Bu sebeple yabancı dil öğretimiyle ilgili önemli uygulamalar öncesinde konunun ciddiyetle ve kapsamlı biçimde tartışılmasında yarar vardır. Bu noktada aşağıdaki hususların da mutlaka değerlendirilmesi ve tartışılması, yabancı dil öğretiminde sağlıklı uygulamalara ulaşılması bakımından, önem arzetmektedir.

Yabancı dil öğretiminin ilkokul aşamasında başlatılması, her ikisi de önemli gelişmelere yol açacak iki sonuç doğurabilecektir. Uygulamanın başarılı olması veya başarısız olması hâlinde ortaya çıkacak sonuçlar iyi planlanmalıdır.

Yabancı dil öğretiminde başarısızlığın sonuçları: Yabancı dil öğretimine ilkokul aşamasında ağırlık verilmesine yönelik çalışmaların başarısız olması ve beklenen hedeflere ulaşılamaması durumunda, daha önceki uygulamalarda olduğu gibi, ciddi anlamda zaman kaybı söz konusu olacaktır. Zira söz konusu bir yıllık zaman kaybı, binlerce değil yüz binlerce çocuğun; dolayısıyla da Türkiye’nin geleceğinden çalınmış olacaktır. Ayrıca öğrenci, öğretmen, aileler ve diğer paydaşların enerji ve motivasyonları da, her zamanki gibi, sonuçtan fazlasıyla etkilenecektir. Diğer taraftan yıllardır olduğu gibi, ekonomik anlamda da önemli kayıplar oluşacak; bütün bunlarla bağlantılı olarak siyasal sonuçlar da tartışma konusu hâline gelecektir. Kısacası bu sonuçla, Türkiye yine ciddi anlamda enerji, zaman ve ekonomik kayıp yaşamış olacaktır.

BAŞARININ SONUÇLARI

Yabancı dil öğretimine ilkokul aşamasında ağırlık verilmesi uygulamasının başarılı olması hâlinde de önemli riskler ortaya çıkacaktır. Öncelikle 9-10 yaşlarındaki bir çocuğun henüz Türkçenin inceliklerini öğrenememişken yabancı bir dili öğrenmesi, başlı başına ciddi bir risktir. Zira her dil bir kültürün taşıyıcısı ve temsilcisidir. Yabancı bir dil, yabancı bir kültür demektir. Kendi kültürel kimliği henüz sağlam temellere oturmamış bir çocuğun yabancı dil öğrenmesi demek, en azından bir kültürel ikilemin içine düşmesi demektir. Çocuk, yabacı dili öğrendiği oranda ana dilinden ve kültüründen uzaklaşmış olacaktır. İleri seviyede İngilizce konuşabilenlerin Türkçe söz konusu olunca tökezlemeleri ve sorun yaşamaları tam da bu sebeple ilintilidir.

EKONOMİK SONUÇLAR

Özellikle İngilizce kaynak kitapların, dergi ve broşürlerin 200-300 TL gibi fahiş düzeyde fiyatlarla satılmakta olduğu herkesin malûmudur. Aynı şekilde İngilizce kurs ücretleri ve bu kurslar kapsamında düzenlenen yurt dışı kampları ve gezileri gibi faaliyetlerin de ciddi mâliyetler gerektirdiği bilinmektedir. İngilizce öğretiminin eğitsel amaçların çok ötesinde önemli bir ticarî faaliyet hâline geldiği inkâr edilemez bir gerçektir. Bu ticarî faaliyetin asıl kazanan tarafında ise hiçbir zaman Türkiye kökenli firmalar ve yatırımcılar yer almamaktadır. Zira söz konusu ticari faaliyette para ödeyenlerin tamamı yerli kaynaklar olduğu hâlde nihaî kazanan ise her zaman yabancı kaynaklardır. Mevcut hâliyle İngilizce öğretimi, ekonomik bir sömürge aracı olmuştur. Bunun mutlaka önüne geçilmesi, ülke kaynaklarının isabetli değerlendirilmesi bakımından da son derece önemlidir.

AKADEMİK SONUÇLAR

Başta İngilizce öğretimi olmak üzere, yabancı dil öğretiminin akademik faaliyetler bakımından önemli, gerekli; hatta kimi branşlarda kaçınılmaz olduğu kabul edilmelidir. Bununla birlikte mevcut uygulamanın bütün akademisyenlerin branşları açısından daha iyi yetişmelerine katkı sağlamadığı da bir gerçektir. Aksine mevcut uygulama, birçok akademisyenin branşları yerine yıllarca yabancı dile emek, para ve zaman harcamasına sebep olmaktadır. Sonuçta yabancı dilden başarılı olan akademisyenlerin yılları branş dışı faaliyetlerinde ziyan olmakta, başarılı olamayanların da branşlarıyla ilgili bilgi ve birikimleri hebâ olmaktadır. Akademik camiamızda, alanına önemli katkılar sağlayacak bilgi, birikim ve deneyime sahip olduğu hâlde, sırf yabancı dil sınavından geçemediği için emekliye ayrılan akademisyenlerin sayısı hiç de az değildir. Şüphesiz yabancı dil bilgisi önemli ve değerlidir; ancak her branş ve bütün akademisyenler için baraj hâline getirilmemelidir. Kaldı ki mevcut sınav sistemi, akademisyenlerin kendi branşlarına yönelik olmadığı gibi sosyal hayatlarına yönelik de değildir. Bu şekliyle yabancı dil, akademisyenlere günlük hayatta da akademik çalışmalarda da yeterli ve anlamlı bir katkı sağlamamaktadır. Bu arada akademisyenlerin her adımda yabancı dil seviyelerinin ölçülmesine karşın doğrudan Türkçe bilgi ve birikimlerinin ölçülmesine ve değerlendirilmesine yönelik ciddi ve etkin bir sınavın olmadığını hatırlamakta da yarar olacaktır. Bugün üniversitelerimiz Türkçenin en temel kurallarından habersiz, en ciddi hassasiyetlerine duyarsız akademisyenlerle doludur.

KÜLTÜREL SONUÇLAR

Yabancı dil öğretimindeki yanlış uygulama ve algılar, Türkçenin saygınlığına gölge düşürecek boyutlara ulaşmıştır. Bu bağlamda zaman zaman karşılaşılan Türkçeye sahip çıkmaya yönelik çabaların çoğunluğu samimiyetten, tamamı da etki gücünden yoksundur. Türkçenin gözden düşürülmesi, sadece bir dil meselesi değil; aynı zamanda bir kültür meselesidir. Zira bütün dillerde olduğu gibi Türkçe de Türk kültürünün, yaşama biçiminin, hayat görüşünün taşıyıcısıdır. Türkçenin gözden düşmesi demek, bütün yönleriyle kültürel değerlerimizin gözden düşmesi demektir. Zaten gençlerimize ve çocuklarımıza Türkçe sevgisi ve bilinci kazandırmakta yeterince başarı sağlanamamışken, beşinci sınıf düzeyindeki çocuklarımızın yabancı dil öğrenmesi, Türkçenin çocuklar ve gençler nezdinde iyice gözden düşmesine sebep olacaktır. Türkçenin inceliklerini henüz öğrenememiş bir çocuğun İngilizce öğrenmiş olmasının anlamı iyi düşünülmelidir. Bu çocuğun izleyeceği televizyon kanalları, gezineceği web sayfaları, hayranlık duyacağı kahramanlar da mutlaka dikkate alınmalıdır. Diğer taraftan özellikle Batı dillerinin öğretilmesinin başta misyonerlik faaliyetleri olmak üzere, Batılıların siyasal, sosyal ve kültürel faaliyetlerini yürütebilmeleri ve gerektiğinde müdahalelerde bulunabilmeleri bakımından Türkiye’de uygun zemin oluşturduğu da bir gerçektir.

SİYASAL SONUÇLAR

Siyasal anlamda yabancı ülkelerle ilişkilerde yaklaşımımız ne olursa olsun, özellikle İngilizce ve diğer Batı dillerine karşı Türkçenin arka plana itilmesi, gerçekte bir teslimiyet politikası anlamına gelmektedir. Zira söz gelimi doğrudan doğruya İngilizcenin egemenliğini kabul etmek, dolaylı olarak İngilizlerin egemenliğini kabul etmek demektir. Yabancı dil öğretiminin siyasal ve kültürel anlamda doğurabileceği olumsuz sonuçları somut biçimde tespit etmek için Tanzimat dönemi ve sonrasındaki aydınlarımızın Türkçeyle bağlarının değerlendirilmesinde yarar vardır.

HANGİ YABANCI DİL?

Mevcut ortam ve uygulamalar, haksız bir rekâbet oluşturmakta ve İngilizceye büyük avantajlar sağlamaktadır. Eğer ciddi bir yabancı dil öğretimi amaçlanıyorsa, ülke ihtiyaçları ve gerçekleri de dikkate alınmalıdır. Hangi yabancı dile veya dillere öncelik verileceği belirlenirken ekonomik, kültürel ve siyasal etkenler sağlıklı biçimde değerlendirilmelidir.

NASIL BİR YABANCI DİL ÖĞRETİMİ?

İlk okuldan üniversiteye kadar eğitim-öğretim hayatının hemen her evresinde yer aldığı hâlde İngilizce öğretiminin tümüyle başarısız olduğu bir gerçektir. Sadece eğitimcilerin değil siyasetçilerin ve aydınların da sorumluluğunun bulunduğu bu başarısızlık, ciddiyetle sorgulanmalıdır. Cumhuriyet tarihinde defalarca denenmiş yöntemlerin temel ekseni, başta Fransızcanın sonrasında ise İngilizcenin üstünlüğü anlayışı olmuştur. Bugün Türkiye’de etkin bir yabancı dil öğretimi için yeterli sayıda bilgi, birikim ve motivasyon sahibi öğretici bulunmamaktadır. Dolayısıyla yabancı dil öğretiminin ilk okulda başlatılması, çocuklarımızın zihinlerinde İngilizceye karşı bir erişilmezlik duygusu oluşturmaktan ve onları başarısızlıkla tanıştırmaktan öteye geçemeyen bir uygulama olmuştur.

KONUNUN TARTIŞILMASI

Yabancı dil öğretimi, Türkiye’nin sadece bir kesimini değil bütününü ilgilendirdiği ve gerek ekonomik, gerek kültürel, gerekse siyasal anlamda ciddi sonuçlar doğurduğuna göre farklı kesimlerden etkin bir katılımın sağlandığı ortamlarda ciddiyetle tartışılmasında yarar olacaktır. Olumlu veya olumsuz her görüşün değerlendirilmesi, sağlıklı bir sonuca ulaşılması bakımından önem taşımaktadır. Zira bu konu, birkaç akademisyenin veya bürokratın omuzlarına yüklenilemeyecek kadar büyük ve ağır bir sorumluluk barındırmaktadır.

Prof. Dr. Yavuz BAYRAM

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Öğretim Üyesi

adminadmin