Ülkemde iyi bir şeyler yapmak mı zordur yoksa istemek mi bilmiyorum ama bu sıralar ikisinin de değeri azalmış gibi…
Aklımıza ilk gelen birkaç mesleği ele alalım; şarkıcı, çiftçi, siyasetçi… Bu arada bendeniz Ali Can AKKAYA, İstanbul Siyasal yeni mezunu, kültürel ve yöresel gezgini, eski toprak işçi ve çiftçi torunu bir genç. Evet, şarkıcıdan başlayalım, nerede o eski şarkılar nerede o inleyen nağmeler? Hani sözleri de tınısı da ruhumuzu sarardı… Dinleyene dokunurdu yav! Bir mutluluğu bir hüznü bir duruluğu vardı. İçimizdeki çocuğa hitap ederdi. Şimdilerde ise “dumtıs dumtıs” sonra yine “dumtıs”. Ne sözlerin bir anlamı var ne de müziğin sözlerle bir alâkası. Şarkıyı dinlerken sözler ve müziği arasında hadi bir seçim yaptık diyelim ya eğleniyoruz ya efkârlanıyoruz birkaç aylığına, sonra aynısından bir tane daha bir tane daha… Önceki “dumtıs”ları özleyemiyoruz çünkü yeni “dumtıs”lar isim değiştirerek yine önümüzdeler. Şimdi bu noktada bir soru geliyor aklıma: Bu durumun nedeni “yeni singılı yaza kim yetiştirecek telâşesi mi?” yoksa “ruhun gıdasını pas geçmeye mi başladık?”
Gelelim çiftçi dostumuza.
Benim dedem çocukluğundan bu yana Allah uzun ömür versin şeker pancarı yetiştirir. Pancar ne zaman, nereye, nasıl ekilir, ne şekilde sulanıp ilaçlanır, ne kadar gübre atılır hepsini bilir.
Hani şimdilerde “organik ürün” modası var ya dedem bu zamana kadar değil tohumla gübreyi, ilacı bile kendi yapar. İlaç işinde de öyle bir kere yapayım da hasat zamanına kadar yeter deme şansınız yoktur. Her hastalığın devası farklıdır, hepsi için ayrı ayrı sıvar kolları. Şimdilerde tohum satın, ilaç satın, gübre satın… Çok yakında su ve çiftçi de satın olacaktır! Burada derdim kimyasallar, hormonlar, GDO’lar falan değil. İçi boş bir çiftçilik olması.
Tohum eker ne kadar gübre atacağını bilmez, ürüne hastalık bulaşır ne ilaç atacağını bilmez.
Ee şimdi nerede toprakla iç içe olan, okuyan ve atasının tecrübesine sahip çıkan dedemin ürettiği ürünler, nerede şunu toprağa ek, bunu toprağa sık talimatlarıyla hareket eden “yeni çiftçilerimizin” organik ürünleri?
Bir yanda ruhun gıdası diğer yanda bedenin gıdası böyle iyiye giderken siyasetimiz hiç geri kalır mıydı? Şu şöyledir bu böyledire girmeyeceğim elbette. Hayatı boyunca bir aç doyurmamış, bir yetim başı okşamamış, bir işçiyle bir çiftçiyle sohbet etmemiş, bir çocukla kumdan kaleler bile yapmamış bir ABİ geliyor seçilirsem şunu yapacağım bunu yapacağım diyor. Sırf bunları insanlara söylemek içinse binlerce lira harcıyor. Nasıl ki yeni dumtısları dinlerken söz mü müzik mi diye ayırıp dinliyoruz. Nasıl ki yeni domatesleri balık, yeni karpuzları kabak tadıyla yiyoruz, bu siyaseti de yadırgayacak halimiz yok. Benim sadece merak ettiğim bizler daha iyisini mi hak ediyoruz? Daha iyisini mi istiyoruz?
Yoksa tek derdimiz pastadan kopartabileceğimiz bir pay mı?..
Ali Can AKKAYA