Ortak metinde, saldırının uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler Antlaşması’nı ihlal ettiği vurgulandı.
Bildiride Kapsayıcı Uyarılar ve Barış Çağrısı
Mısır Dışişleri Bakanı Badr Abdulati’nin diplomatik girişimleriyle şekillenen açıklamada şu temel mesajlar öne çıktı:
İsrail’in saldırıları reddedildi ve kınandı.
Devletlerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne mutlak saygı vurgulandı.
İyi komşuluk ilkeleri ve barışçıl çözüm yollarının önemi hatırlatıldı.
Bölgedeki gerilimin ciddi güvenlik sonuçları doğurabileceği ifade edilerek, sükûnet ve ateşkes çağrısı yapıldı.
Nükleer Silahlardan Arındırılmış Ortadoğu Talebi
Bildiride, Ortadoğu’nun nükleer silahlar ve diğer kitle imha silahlarından tamamen arındırılması gerektiği belirtildi. Bu kapsamda tüm bölge ülkelerinin bir an önce Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na (NPT) taraf olması gerektiği vurgulandı.
Uluslararası Hukuk ve İnsani Değerler Ön Planda
20 ülkenin ortak açıklamasında, İsrail’in saldırılarının yalnızca siyasal değil, hukuki ve insani ihlaller içerdiği ifade edildi. Özellikle Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) korumasındaki tesislerin hedef alınmasının, 1949 Cenevre Sözleşmesi’ne aykırı olduğu açıkça belirtildi.
Ortak Hedef: Gerilimin Azaltılması, Hukukun Üstünlüğü
Açıklamanın genel tonunda, askeri yöntemlerin çözüm olmadığına dikkat çekilerek, diplomasi ve diyalogun tek geçerli yol olduğu vurgulandı. İsrail’e yönelik çağrıda ise, “düşmanca eylemler derhal durdurulmalı, bölgesel istikrar için gerginlik azaltılmalıdır” ifadesi öne çıktı.
İslam Dünyasından Kenetlenme Mesajı
Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Katar, BAE ve Pakistan gibi bölgesel etkisi yüksek ülkelerin ortak açıklamaya imza atması, İslam dünyasının İsrail'in İran’a yönelik saldırılarına karşı kenetlendiğini gösterdi. Bu birliktelik, Ortadoğu barışı için yeni bir diplomatik blok ihtimalini de gündeme getirdi.
Sonuç: Barış İçin Ortak Akıl ve Uluslararası Sorumluluk Şart
20 ülkenin yayımladığı ortak bildiride, bölgede tırmanan gerilime karşı uluslararası camianın da adım atması gerektiği belirtilerek, hem bölgesel hem küresel ölçekte hukuka, egemenliğe ve insan haklarına dayalı bir çözüm çağrısı yapıldı.