Arkeoloji bilimiyle uğraşanlar, bir mağara duvarında sadece iki çizgi gördüğünde bile, bu çizgilerin akıllı biri tarafından çizildiğini söyler. Fakat DNA gibi tasarımcıyı haykıran birşey gözlemlediğinde, bu mükemmel tasarım hemencecik "zorunluluk" diye inanılan bir batıla bağlanmaya çalışılıyor.
MEB'in ders kitaplarında hücreyi DNA'nın yönettiği, DNA'nın kendini eşlediği vurgulanıyor. Bu ifadeler, bilimsel olarak gözlenen süreçlere dışarıdan bir müdahale olduğu inancını, kesin bir ifadeyle bilim dışı (bilime ters) kabul etmiş oluyor.
Cansız, ilimsiz, kudretsiz atomlardan oluşan DNA, hücreyi yönetebilir mi? Dışarıdan bir ilim ve kudretle müdahale olmadan hücre yönetilebilir mi?
Bir canlının var edilme sürecinin en baştan itibaren gözlemlenmesiyle, DNA'nın önünde milyarlarca yol varken, DNA'nın "zorunluluk" gereği hep en iyi yolu seçerek bir canlıyı var ettiği belirtiliyor. Deneysel olarak ispatlanamamış bu yorumun nesnellik diye kabul edilmesi bir inançtır. Okullarımızda maalesef bu batıl ön kabulün/inancın reklamı, bilimle süslenerek yapılıyor.