Analiz
Giriş Tarihi : 27-11-2019 10:49   Güncelleme : 27-11-2019 10:49

Kemalist “önderler” Hakk’a tapan Türk milletinin atası olabilir mi?

“Kemalistlerle, pozitivist ve deist Türkçülerle derdinizin nedir?” yollu sorular geliyor. Nâçiz yazılarımız idrak söktürücüdür, kirli idrakleri temizler, zihinleri açar, yan tesirleri yoktur. Kalp ve dimağa hakikati öğrenme ferahlığı verir.

Kemalist “önderler” Hakk’a tapan Türk milletinin atası olabilir mi?

Bir ataya tâbi olma ölçülerini biyolojik olarak sürüp gelen gende değil, İslâm’ın esaslarına uygun olanda aramak gerekir. İslâm olan ve onu yüceltmiş atalara tâbi olmak esastır. Müslümanlığıyla temayüz etmemiş, İslâm düsturlarına bigâne kalmış şu veya bu şekilde devletin başında da olsalar ata kabul edilemez.

Kur’ân-ı Kerim ölçülerine göre eski olsun yeni olsun, nesep itibariyle öne çıkan herkesi ata olarak kabul edemeyiz ve onların izinden gidemeyiz. Ayrıca ideolojik olarak üretilen “atalar” konusunda da bazı zümrelerin idrakleri hâlâ açılmış değil.  Kemalist Cumhuriyetin ürettiği “ata” dayatması bütünüyle ideolojiktir. 

En başta Hz. Peygamber Efendimiz ve İslâm büyüklerine karşı lâdinî, poiztivist, yâni Batıcı inkılâplarla oluşturulan “ata”ların İslâm nokta-i nazarından ata sayılması mümkün değildir.    Kemalist önderler, rehberlerini Avrupa da aradıkları ve Hakk’a tapan Türk milletinin dinî, ilmî ve edebî ecdâdını “karanlık çağların temsilcileri” olarak görüp reddettikleri için atalarımız arasında yer alamazlar.

Ata diyebileceklerimizin Hak mı bâtıl mı olduğunu bilmemiz gerek

Müşriklerin, babalarının (atalarının) bâtıl dinlerine bağlılıklarını kınayan âyetler doğrultusunda ata anlayışımızı Kur’an ölçülerinde aramalıyız. A’raf sûresinin 173. âyeti, nesebini taşıdıklarımızı Hak mı bâtıl mı istikamette olup olmadığını göre ata kabul edebileceğimiz yönünde uyarıyor: “Bizden önce ancak atalarımız şirk koşmuştu. Bize ise onlardan sonra gelme bir kuşağız. İşleri bâtıl olanların yaptıklarından dolayı bizi helâk mı edeceksiniz...”   

“Atalarımız İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un dinine uydum…”  şeklinde mesaj veren Yusuf sûresinin 38. âyetinin, eski ve yeni zamanlardaki ata tercihimizde daima Hak dini üzere olanların atalığını kabul etmemiz yönünde ikaz ediyor.  Bakara sûresi 170. âyetin “... Ya atalarınız bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler” buyruğunu ata tercihinde esas almak gerek.

“Atamız Kemalizm’dir” diyen Kemalist cumhuriyetçilerin atası din-i İslâm üzere olan bir ata değil, pozitivist ve lâ-dinî bir atadır.  Bu güruh “çağdaş ata” olarak ikonlaştırdıkları sözde “yeni Türk ulusunun” atasını cebir ve baskıyla “Türkiye’nin atası” olarak ilân etmiş olsalar da, Hakk’a tapan Türk milletinin ata ölçüsünü ve inancını değiştirememişlerdir.        

“Kimin ahfadısınız?” diye sorulduğunda “Kemalist önderin mi” diyeceğiz?

“Kimlerin ahfâdıyız?” denildiğinde Müslümanlığıyla temayüz etmiş atalar aklımıza gelir. “Kemalist önderler” bu mânada ata olarak aklımıza gelmez. Kemalistler ve seküler ve pozitivist Türkçüler atalarını İslâm öncesi Asya’da ve pagan Anadolu “uygarlığında” ararlar. Müslüman Türk milleti, İslâm’a hizmet etmiş ve şeref vermiş ecdadıyla övünür. Onların İslâm olmayan “Ön Türk” dedikleri  “Ön ata” arayışları zihnî sapmadır. Müslüman Türklüğün atasını İslâm öncesinde arayanlar gaflet ve dalâlet içindedirler. Hz. Peygamber Efendimiz “Kim bir kavme benzerse, o da onlardandır” buyuruyor.

İslâm öncesi Türkîlerin folklorik bir destan motifi olan Bozkurt’u ata sayanlar ve Kemalizm’in önderini, “Bozkurt ata” olarak kabul edenler “Anıtmezara”  tazimde bulunanlardır. Lâdinî ve pozitivist Cumhuriyet Türkçülerinin atası, kendi ifadeleriyle “Gök Börü, Asena, Bozkurt” gibi sözde Türk soyunun menşei olduğu iddia edilen efsanelerdir. Bu zihniyet Asya’daki Türkî çağların destanlarından beslenmektedir. Bunlar folklorik edebiyatın ötesinde İslâmlaşmış hayatımızda sosyo-kültürel bir değer ifade etmez.

Kemalistler /Atatürkçüler, Müslüman ecdad yadigarlarına göstermedikleri alâkayı İslâm öncesi “uygarlıklara” göstererek millîliğin sembolleri hâline getirirler. Oysa Müslüman Türklerin ecdat yâdigarları Eyüp Sultan’dır, Selimiye’dir, Süleymaniye’dir, Hacı Bayram Câmii’dir. “Kemalist atanın” yâdigarı ise Anıtmezar’dır, Taksim Anıtı’dır ve ülkenin her köşesine dikilmiş olan heykellerdir. Oysa bu ülkede Müslüman ecdadın izi ve ruhu vardır. Cumhuriyetin ilân ettirilişini müteakip millet-i beyzâ’yı aldatan sonra Altı Ok ilkeleriyle sözde “yeni devleti” tanzim eden “Kemalist ataların” izini ve ruhunu gören var mı?

Süleymâniye Câmii ata yadigârıdır, Anıtkabir ata yâdigarı olabilir mi?

Ecdadın, torunları üzerinde hakkı vardır. Fakat, Kemalist ata olarak dayatılan “önderlerin” millet üzerinde mânevî hakkının olduğunu söyleyebilir miyiz? Din ü millete zulmeden katil cumhuriyet “atalarının” üzerimizde hakkı olabilir mi? Şair, “Sen bu ulu mabedde bulacaksın ecdadı” diyor. Bir müddet Allahsızlığını ilân eden milletsiz cumhuriyetin “Kemalist atalarını” şairin dediği ulu mabette bulmak mümkün mü? “Ecdadınızla iftihar ediniz” derken kimler kastediliyor?

“Kemalistlerin atalarıyla” iftihar eden Müslüman Türk milletinin bir ferdini duydunuz mu? İftihar etmesi için bir sebep var mı? Ecdat sevgisinden bahsederken “Kemalistlerin atası”  yüreğinizde bir şeyler hissettirir mi?

“Kemalist ata”, bu milletin ecdadını ve yadigârlarını hiç sevmemiş ki, kendisi sevilen ecdat hakkına sahip olabilsin. Cumhuriyetle birlikte “en büyük Türk atası” övgüsüyle sayısız şiirler yazılsa da İslâmlaşmış ecdat ruhunu taşımadığı için zaman içinde anıtmezarda fosilleşip kaybolacaktır.

Ahmet DOĞAN

adminadmin