Samsun Haber
Giriş Tarihi : 12-05-2025 19:20   Güncelleme : 12-05-2025 19:22

Kilise ve küresel güç dengeleri üzerine ne anlatıyor!

ABD doğumlu Kardinal Robert Francis Prevost’un Papa seçilerek XIV. Leo adını alması, yalnızca bir dinî liderin belirlenmesi değil, küresel güç dinamiklerinin yeniden şekillenmesinde stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor.

Kilise ve küresel güç dengeleri üzerine ne anlatıyor!

Samsun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Aydın, bu seçimin jeopolitik, teolojik ve kültürel anlamlarını irdelediği makalesinde, Papa XIV. Leo’nun çok katmanlı kimliğiyle Katolikliğin yeni bir küresel yönelime evrildiğini vurguluyor.

7 Mayıs’ta başlayan konklavın ikinci gününde Sistine Şapeli’nin bacasından yükselen beyaz duman, Katolik dünyasında yeni bir dönemin başladığını ilan etti. 1955 Chicago doğumlu Robert Francis Prevost, Amerika kıtasından gelen ilk Papa olarak “XIV. Leo” adını aldı. Prof. Dr. Mahmut Aydın’a göre bu gelişme, sadece Katolik Kilisesi için değil, Batı’nın dini, kültürel ve diplomatik liderlik pozisyonunu yeniden inşa etme çabası açısından da tarihî bir eşik.

Yeni Papa, Çok Katmanlı Kimlik ve Küresel Strateji

İtalyan bir anne, Fransız bir baba, Amerika doğumu; hem ABD hem Peru vatandaşlığı… Prevost’un taşıdığı çok katmanlı kimlik, Katolikliğin evrensellik iddiasını biçimsel olarak yansıtsa da, Aydın’a göre bu “evrensellik”, temsil edilmeyen coğrafyaların sessizliğiyle sorgulanmalı. Afrika ve Asya’dan bir papanın seçilmemesi, çoğulculuğun estetik düzeyde kaldığını ve küresel çeşitliliğin Batı merkezli sınırlar içinde şekillendiğini gösteriyor olabilir.

‘XIV. Leo’ İsmi ve Tarihsel Göndermeler

Prevost’un tercih ettiği papa adı, doğrudan tarihsel bir göndermeye sahip. Papa XIII. Leo’nun sosyal adalet ve işçi hakları konularında yazdığı Rerum Novarum belgesiyle yaptığı katkılara atıf taşıyan bu tercih, Katolik Kilisesi’nin günümüzde sosyal adaletsizlik, göç ve çevre gibi krizlere karşı daha aktif bir tutum sergileyeceği mesajını içeriyor.

Trump Etkisi ve Amerikan Muhafazakârlığı

Amerikan kamuoyunda, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın Prevost’a olan desteği de tartışma konusu. Aydın’a göre bu destek, Katolikliğin geleneksel aile ve dindarlık politikaları ile Amerikan muhafazakarlığının kesişim noktasını temsil ediyor. Trump’ın geçmişte “Papa olmak isterdim” yönündeki açıklamaları, şimdi sembolik düzeyde “gerçekleşmiş” gibi okunabilir.

Diplomasi, Din ve Yeni Dünya Düzeni

XIV. Leo’nun seçilmesinin ardından yaptığı ilk açıklamada “barış, adalet ve diyalog” vurgusu dikkat çekerken, Prof. Dr. Mahmut Aydın bu söylemin yalnızca teolojik bir idealizmin değil aynı zamanda küresel diplomaside etkin bir aktör olma isteğinin yansıması olduğunu ifade ediyor. Kilise’nin Gazze, Ukrayna, Latin Amerika gibi çatışma bölgelerinde daha görünür olacağına işaret eden bu duruş, Katolikliğin siyasi sınırları da aşan bir pozisyona yöneldiğini düşündürüyor.

Papa XIV. Leo, Tarihsel Bir Zincirin Devamı mı?

Yeni Papa'nın seçimi, Prof. Dr. Aydın tarafından önceki papalıklarla birlikte değerlendiriliyor: II. John Paul’ün anti-komünist misyonu, XVI. Benediktus’un sekülerleşmeye karşı iç disiplin vurgusu, Papa Francis’in yoksulluk ve çevre temaları... Bu üçlü mirasın ardından gelen XIV. Leo, Katolikliğin siyasi, diplomatik ve ruhani alanlarda yeniden yapılanmasına öncülük edebilir.

Kaynak: YeniŞafak

adminadmin