Bir zamanda kopar kıyamet, her zaman değil.
Kıyamet bir an kopar, her an değil.
Ve bir defa öldürür, her defasında değil.
Herkesi öldürür kıyamet, salt birilerini değil.
İnsan kendi varlığından mütevellit yarattığı korkunç zihniyeti ile hem cinsine her dönem kıyameti yaşattı.
En nezih yürekleri korkuyla deşti ve en naif bedenleri paramparça etti; alabildiğine ürpertici bir sessizlikle güç alarak kıyameti yaşattı...
İnsanın insana kıyameti, kıyamet senaryolarına rahmet okutacak kadar adaletsiz ve ağır şartlarda yol alıyor.
Birçok yandan kuşatan kontrolsüz, vahşi ve gaddar güç; acı, zulüm olurken günlük meşguliyetler, koşuşturmalarla nereye gidilebilir? Ne kadar?
Oportünist politikalar, seyir ve anlayışlarla insanlık adına nasıl bir ivme kazandırılmış olabilir veya bu akıl almaz seyrin ucunun insana er veya geç dokunacağının gerçeğiyle nasıl yol alması beklenebilir?
Hangi ve nasıl bir umutla yarınlı projelerden bahsedilebilir?
Sonlu dünyanın sonlu insanı! İşte bu gerçeğin korkutur beni.
Ölümlü olmana rağmen ölümsüz sanışın kendini.
Sınırlı vaktine, sınırlı gücüne inat ve gözü dönmüşcesine sınırsız bir güç anlayışı ve vahşetin korkutur beni.
Zira insanın da insan olanın da takati kalmadı.
Beşeriyetin aciz kaldığı ve de izzetsiz kaldığı ve de alçak kaldığı şartlarda insanın mukavemet göstermesi ne kadar da güç...
İnsan olarak, insandan yana hiçbir umudum yok, uluhiyetten başka yarabbi...
Evren şu haliyle yüzyıllarca yaşasa ne olur?
Yarabbi ya gönder yardımını, ya kopar herkes için olan kıyametini !
" Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
.............
Nâ-hak yere feryâd ediyor: âcize hak yok!
Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî! (M.Akif ERSOY)
Selâm ve dua ile