Editörden: İnadına Reis İnadına Ak Parti İnadına Diriliş Postası!

Olup bitenleri yerelde anlamlandırmak ve/veya dosdoğru bir biçimde yerli yerine koymak zor oluyor.. Okuduklarımız, gördüklerimiz ve işittiklerimizden yola çıkarak yorum yapıyor, doğru olanı yakalamaya çalışıyoruz.. Bütün bunlar tas tamam yeterli olmuyor elbette.. Aradaki mesafe, meseleleri tam olarak anlamamızı engelliyor hülasası.. Fakat biz doğulular aklımızdan evvel kalbimizle düşünürüz.. "Eşyayı âit olduğu yere koymak akıllılıktır!" diyor Hz. Ali.. Aklımıza yön veren kalbimiz, bize doğruyu bedaheten gösteriyor.. Bize göre gerçek olan ve olması gereken şudur ki, Camiamızı ya Davutoğlu ya Reis, ya da Diriliş Postası tercihine zorlamak her şeyden evvel Nasrettin Hocayı tam olarak anlayamamak demektir.. Aristo mantığının “ya, ya da” tercihinin karşısına, “Haklısın, sen de haklısın, sen de haklısın” olarak üçlü ihtimali koyan Nasrettin Hocayı… Dememiz o ki, Hem Erdoğan’ı hem AK Parti’yi ve hem de Diriliş Postası’nı pekala savunabilmeliyiz.. Bunu yapıyor olmak için teker teker pek çok sebebimiz var.. Ve sıralamaya hacet yok.. Kimse bizden Tayyip Erdoğan’dan vazgeçmemizi beklemesin, Kimse Bizden AK Parti’den yani Davutoğlu’ndan vazgeçmemizi beklemesin Ve kimse bizden “Hür yandaşlığın kalesi” Diriliş Postası’ndan vazgeçmemizi de beklemesin.. Bu üçünü cem edecek bir yol elbette var.. Ve biz bu yolda ilerliyoruz.. Yolumuzu aydınlatan Nasrettin Hoca’ya selam Olsun!