Kültür
Giriş Tarihi : 15-07-2018 14:00   Güncelleme : 15-07-2018 14:00

İran Yol Ayrımında

İran’da son dönem bozulan ekonomik dengeler yüzbinlerin sokaklara dökülmesine sebep oldu. İçeride artan tepkilerin ana nedeni, İran’ın 2011 sonrası yükselen ülke dışı askeri harcamalarına bağlı olarak artan hayat pahalılığı ve gelir dağılımı eşitsizliği. İran’ın Suriye iç savaşı ile birlikte doğrudan müdahil olduğu Yemen ve Irak savaşlarının da mezhep eksenli yürütüldüğü eleştirisi ağırlık kazanırken İran’ın 2018 itibarı ile kesin bir yol ayrımına geldiği yorumu yapılıyor.

İran Yol Ayrımında

Ayetullah Humeyni öncülüğünde Şah’ı devirerek iktidar olan molla rejimi, ülke içi gösterilerle sarsılıyor. Uzmanlar, İran’da artan sokak hareketliliğinin 1969-1979 dönemi ile büyük benzerlik arz ettiğini söylüyorlar. Ekonomi ve ifade özgürlüğü temelli protesto gösterilerinin sistematik boyut kazandığı İran’da artan dahili ve harici tehdit dozu rejimin daha fazla içe kapanarak güvenlikçi yöntemlere başvurması sonucunu doğuruyor. Tahran’da 1979 yılında kurulan yeni rejim ilk olarak Saddam yönetimi ile 8 yıl süren savaş süreci ile yüzleşti. Daha sonrasında terör destekçiliği ve nükleer enerji gibi konularda uluslararası baskı ve ambargolara maruz kalan İran’da son dönem bozulan ekonomik dengeler yüzbinlerin sokaklara dökülmesine sebep oldu. İçeride artan tepkilerin ana nedeni, İran’ın 2011 sonrası yükselen ülke dışı askeri harcamalarına bağlı olarak artan hayat pahalılığı ve gelir dağılımı eşitsizliği. İran’ın Suriye iç savaşı ile birlikte doğrudan müdahil olduğu Yemen ve Irak savaşlarının da mezhep eksenli yürütüldüğü eleştirisi ağırlık kazanırken İran’ın 2018 itibarı ile kesin bir yol ayrımına geldiği yorumu yapılıyor.

TEPKİLER EKONOMİK SEBEPLERDEN İBARET DEĞİL

İran Türklerinden Elyar Makuyi sokakları hareketlendiren asli unsurun ekonomi temelli gerekçeler olduğunu ancak sebeplerin bundan ibaret olmadığını belirtiyor. İsfahan Üniversitesi Mezunu Elyar Makuyi İran’nın 1980 sonrası farklı bir yola girdiğini, dil, mezhep ve etnik köken merkezli bir ayrım politikasının İran’da egemen olduğunu belirtiyor.  Ayetullah Hamaney’in ruhani liderliğini yaptığı İran İslam Cumhuriyeti’nin 1980 sonrası ekonomi, siyaset, eğitim, sanat ve etnik aidiyet gibi konularda Farisiliği önceleyen bir tutum sergilediğini anlatan Makuyi, Gerçek Hayat’a yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

‘’Şu an Hamaney’in danışmanlığı görevinde bulunan Ali Ekber Velayeti, devletin yatırımlarını güney bölgelerine yapmasının yanlış olduğunu söyledi. Hamaney’in Dış Politika Danışmanlığını yürüten Velayeti, aslında resmi görüşün 20 yıldır söylemeden yürüttüğü politikayı ifşa eden isim oldu. Humeyni sonrası Rafsancani, Ahmedinecad ve Ruhani tarafından kurulan hükümetler, devlet yatırımlarını, Yezd, Şiraz, Meşhed, Kerman ve İsfahan gibi Pers egemen nüfusların olduğu bölgelerde gerçekleştirdiler. Büyük yatırım hamleleri bu bölgelerde gerçekleşti. Tebriz, Huzistan, Zahidan ve Senendec gibi bölgeler bilinçli bir politika ile bu yatırımlardan mahrum edildi.”

DOKUNULAMAZ KURUMLAR İHDAS EDİLDİ

Makuyi, İran ekonomisine yön veren 2 büyük holding olduğunu anlattı: “Bu holdinglerden biri Hamaney’in başkanı olduğu Meşhed Agistani Kudsi Rezevi isimli kuruluş diğeri ise Hatemul Enbiya Birliği. İmam Rezevi Külliyesi molla hiyerarşisi ile yönetilen ve bünyesinde 87 şirket barındıran bir kuruluş olma niteliği taşıyor. Bu dev yapı ilaç üretiminden alışveriş merkezi işletmesine, tarım ve hayvancılıktan gıda sektörüne ve bankacılıktan otomobil, demir-çelik üniversite yönetimi gibi bir çok alanda faaliyet gösteriyor. Hamaney bu dev kuruluşa İbrahim Kasımi’yi atadı ve bu isim Ali Hamaney’in vekili olarak milyarlarca dolarlık şirketler topluluğunu yönetmeye devam ediyor.

DEVRİM MUHAFIZLARI TİCARETİN MERKEZİNDE

İran’da her türden denetim ve vergilendirmeden muaf bir diğer kurum olan Hatemul Enbiya Birliği Devrim Muhafızları’na ait bir holding. Başkanlığını da eski bir Devrim Muhafızları Generali olan Rüstem Kasımi’nin yürüttüğü kurum daha çok petrol ve gaz alanında etkin. Ahmedinecat kabinesinde Petrol bakanlığı yapan Holding Yönetim kurulu Başkanı Kasımi, ambargoya rağmen devam eden kayıt dışı petrol ihracatı trafiğini yöneten isim olma özelliği de taşıyor.’’

IRAK, SURİYE VE YEMEN’İ FİNANSE EDİYOR

Elyar Makuyi, İran’ın 2010 yılında uygulamaya koyduğu Şii hilali projesi kapsamında yürüttüğü askeri operasyonların Irak, Suriye ve Yemen coğrafyasında devam ettiğini ifade ediyor: “Tahran’ın Suriye, Yemen, Lübnan ve Irak’ı kapsayan askeri faaliyetleri büyük oranda Rüstem Kasımi’nin başında olduğu Hatemul Enbiya Birliği tarafından finanse ediliyor. Eseluyye bölgesinde Pars Cenub isimi verilen 13 Doğal Gaz üretim tesisi ile çok sayıda petrol rafinerisi de yine aynı Holding’in idaresinde üretim yapıyor.’’

SURİYE DÖNÜM NOKTASI

Bu bilgilere ek olarak sokakta atılan sloganlar ve taşınan dövizlerde en büyük eleştiri noktası ülke dışında devam eden askeri operasyonlar. ABD ve İsrail karşıtı söylem ve politik tutum nedeni ile İslam coğrafyasının genel hatları ile sahiplendiği 1979 İran Devrimi ilk ve en büyük kırılmayı 2011 yılında başlayan Suriye iç savaş sürecinde yaşadı. Şam ve Lübnan üzerinden İsrail’i belirli ölçülerde kontrol altında tutmaya çalışan Tahran, Suriye’de Esed yönetimi aleyhine sokaklara dökülen büyük kitleler aleyhine tavır alarak Esed diktasının yanında yer aldı. Dera, Şam, Humus ve Halep gibi önemli merkezlerde ayaklanan yüzbinlere karşı silahlı müdahale yöntemini seçen Beşşar Esed, askeri danışmanlık adı altında Tahran tarafından açıkça desteklendi. İsrail-Hizbullah savaşlarında büyük fedakarlıklarla Hizbullah milislerini destekleyen Humus-Kusayr halkı 2013 yılında muhalif oldukları gerekçesi ile İran destekli Hizbullah militanları tarafından büyük bir katliama maruz bırakıldı. İran rejiminin ekonomik, askeri ve siyasi planda tüm gücü ile desteklediği katliam sistematiği 2013 Banyas toplu katliamı, Guta kimyasal saldırısı, varil ve füze destekli meskun mahal bombardımanları ile 7 yıl boyunca aralıksız sürdü.

İRAN DESTEKLİ 45 ÖRGÜT SURİYE’DE SAVAŞIYOR

Esed karşıtı gösterilerin başladığı 2011-2013 aralığında ülkenin yüzde 67’sinde kontrol sağlayan muhaliflere karşı ülke genelinde 45 İran destekli örgüt savaştı. Irak savaşında genç bir subay olan ve daha sonrasında Devrim Muhafızları Generalliği rütbesine yükselen Kasım Süleymani İran adına tüm milis gruplarını yöneten isim oldu. Irak ve Suriye’de Şii militanlar eliyle işlenen bir çok vahşi katliamın Kasım Süleymani’nin özel emri ile gerçekleştiği belirtiliyor. Suriye ile eşgüdümlü devam eden Irak operasyonlarını da yöneten Süleymani’nin her iki cephe genelinde 160 binden fazla militanı komuta etti. Yalnızca Suriye cephesinde 7 bin militanını kaybeden Süleymani iki kez yaralandığı çatışmalardan sağ kurtulmayı başardı. İran’ın askeri danışman sıfatı ile bölgeye gönderdiği çok sayıda üst düzey asker de Suriye’de hayatını kaybetti. Suriye’de general rütbesinde ölen İranlı sayısının 14 olduğu bildirilirken albay, binbaşı ve daha alt rütbelerde ölen subay sayısının bin 200’ü aştığı kaydediliyor.

İRAN MALİ BEDEL ÖDEDİ

Uzmanlar Suriye iç savaşında taraf ülke olan İran’ın 2011-2018 aralığında yaptığı askeri harcama tutarının 120 milyar doları aştığını belirtiyorlar. Suriye’nin gaz ve petrol bölgelerinin Rusya ve ABD arasında pay edilmesi ile İran, kaybettiği asker sayısına ek olarak savaş sürecinin en ağır bedelini ödeyen ülke konumuna düştü. Ekonomik büyüme oranının 2016 yılında yüzde 12’lere yükseldiği ülkede 2017 rakamları yüzde 3’lere kadar geriledi. Suriye, Lübnan, Yemen ve Bağdat üzerinden yaşanacak kayıpların iç hareketliliği olağanüstü boyutlara taşıyacağı ve İran rejiminin ciddi anlamda meşruiyet tartışmalarına maruz kalacağı konuşulan konular arasında.

ÇOK ULUSLU YAPTIRIM DALGASI

ABD yönetiminin ambargo boyutunu aşan ve tehdide varan son yaptırım kararlarına ek olarak Suriye içerisinde faaliyet gösteren İran destekli milislere ait mevzilere yönelik saldırılar arttı. Müttefiki Rusya tarafından, Dera, Kuneytra, Şam, Halep, Humus ve Deir el Zor bölgelerinde askeri varlığını sona erdirmesi istenen İran’ın Tahran-Bağdat-Şam-Beyrut hattında sağladığı hakimiyeti kaybetmesi ekonomik, siyasi, sosyal sarsıntı düzeyini çok daha üst noktalara çıkaracaktır.

İRAN’DA MUHALEFET GELENEĞİ

Kaçar Hanlığı’nın devrilmesi ile birlikte iktidarı devralan Pehlevi Hanedanlığı, ABD-Avrupa ve sonrasında İsrail’i de içine alan bir idari anlayışla ülkeyi 54 yıl yönetti. Şah Rıza Pehlevi ve Oğlu Şah Muhammed Rıza Pehlevi dönemleri, İran’da tüccar, molla, işçi, entelektüel ve sol muhalefet geleneğinin de en güçlü dönem olma özelliği taşıyor. Safevi kodlar ve ABD-İngiliz desteği ile hüküm süren Şah yönetimi, 1940 sonrası etnik farkındalıkların da kurumsal muhalefete dönüşmesine sebep oldu. Beluci, Kürt, Ermeni ve Türk kökenli muhalif gruplar bu dönem kurulmaya başlandı ve daha sonrasında bu yelpaze din adamları, işçi sınıfı, tüccar ve köylülerin de kendi kurumsal muhalefet kurumlarını ihdas etmesi ile daha farklı boyuta taşındı.

ÇATI KURUM: HALKIN MÜCAHİDLERİ

Şah yönetimine karşı dağınık siyasetten örgütlü mücadeleye geçişte 1948 yılında kurulan Halkın Mücahitleri Örgütü önemli bir rol oynadı. Said Muhsin, Abdul Rıza Nıkbin, Ali Asker Badizegan, Musa Hıyebani örgütün kurucu isimleri arasında yer alırken aynı gruptan Muhammed Hanif Necat  başkanlık görevini üstlendi. İran Devrimi sonrası yeniden yapılanan model içerisinde yer verilmeyen Halkın Mücahidleri Hareketi birden fazla bölünerek etkisini yitirdi. Örgüt en büyük prestij kaybını 1980 yılında başlayan İran-Irak savaşında Saddam Hüseyin saflarında İran Ordusu’na karşı savaşarak yaşadı. Bakuba bölgesinde Eşref Kampı’na yerleşen Halkın Mücahidleri üyeleri ABD işgali sonrası büyük oranda dağıldı. Halihazırda başkanlığını Meryem Recavi’nin yürüttüğü Halkın Mücahitleri Hareketi Avrupa ve ABD ağırlıklı propaganda faaliyetlerini sürdürüyor.

ÇOK SAYIDA MUHALİF YAPI FAALİYET YÜRÜTÜYOR

Kürt orjinli Komele, Hizbi Demokrati Kürdistani İran ve PKK’nın Suriye uzantısı PEJAK ülke genelinde faaliyet yürüten örgütlerden bazıları. İran’da yaşayan Araplar tarafından kurulan Ahvaz Hareketi ve Beluciler’in kontrolünde ki Ceyş el Adl yine mevcut rejim aleyhine aktif faaliyet yürüten yapılar.

ŞEREFLİ MİLLET KENDİ BAYRAĞI ALTINDA YAŞAR

İranlı muhalif unsurlar arasında yer alan Güney Azerbeycan Milli Uyanış Hareketi’ de 1997 yılında kuruldu. Hareketin kurucu ismi Mahmut Ali Çehregani uzun yıllardır sürgünde yaşıyor. ‘Şerefli millet kendi bayrağı altında yaşar’ söylemini bayraklaştıran Çehregani, Kerec, Tahran, Erdebil, Zencan ve Tebriz’i içerisine alan bölgede özerk yönetimin Türklere devredilmesini istiyor. Şah yanlısı olmadıklarını belirten Çehregani ABD-İran çekişmesinin de tarafı olmadıklarını temel hareke metodolojilerinin İran’da yaşayan 30 milyon Türk’ün kendi bayrakları altında ve uluslararası hukuktan kaynaklanan haklar çerçevesinde milli bir devlet inşa etmek olduğunu söylüyor. Bölgede tek dayanak noktamız Azerbeycan ve Türkiye’dir diyen Mahmut Ali Çehregani mevcut rejiminin Safevi aslına dönüş yaptığını, farklı etnik, mezhebi zenginliği yok sayarak mezhep taassubuna mahkum olduğunu belirtiyor. Silahlı mücadele yönteminden uzak siyasi faaliyetlerini sürdüren Güney Azerbeycan Milli Uyanış Başkanı Çehregani, İran rejiminin Suriye ve Irak’ta olduğu gibi demografik yapıyı değiştirme çabası içerisinde olduğunu vurguluyor. Urumiyye, Hay, Maku ve Salmas gibi sınır hattında yer alan Türk nüfus ağırlıklı bölgelere rejim zoruyla Kürtlerin yerleştirilmeye başlandığını kaydeden Çehregani bu uygulamanın kirli bir plan dahilinde sürdürüldüğüne vurgu yapıyor. Silahsız mücadele metodu ile yollarına devam edeceklerini kaydeden Gamoh Başkanı, bir gün mutlaka Azerbeycan, Güney Azerbeycan ve Türkiye’yi sınırların olmadığı, kardeş ülke bayraklarının özgürce dalgalandığı topraklar olarak göreceklerini söylüyor.

Yılmaz Bilgen / Gerçek Hayat

adminadmin