Analiz
Giriş Tarihi : 27-05-2019 10:33   Güncelleme : 27-05-2019 10:33

Maarifimizi dava edinmek!

Son iki yüz yıllık tarihimizin tartışmasız bir numaralı meselesi maarifimiz, son günlerde yine bir numaralı gündem oldu. Hem de içerisinde birçok tartışmaları da beraberinde getirerek. Biz, son zamanların maarif tartışmalarına şu anki durumunu değerlendirerek bakalım. Sisteme sonuçları üzerinden göz atalım.

Maarifimizi dava edinmek!

Nicelik olarak 25 milyon öğrenci sayısı ile dünya da 143 ülke nüfusundan fazla bir talebe nüfusumuz mevcut.  Bir büyük ordu ve devlet mesabesinde.

Kimlik değerleri kuşanma, ana dilini öğrenme kapasitesi, milli kültür donanımları,  meslek alanlarına göre ülke ihtiyaçlarına uygun ara eleman yetiştirilmesi, teknoloji üretimi ve teknoloji transferi, bilim, bilgi, değer ve kavram üretimi bakımından hangi aşamalardayız?

Önce mevcut sistemin verilerinden başlayalım.

Sistem ülke ihtiyaçlarına göre yönlendirme ve meslekler alanına uygun okullaşma ayrımını çözemediği için her yıl ÖSYM’nin yaptığı sınava 2 milyon civarında öğrenci girmeye devam etmekte. 206 üniversitemizde öğrenim gören yaklaşık yedi buçuk milyon öğrenciyi de bu rakamlara ilave edelim. Yaklaşık on milyon insana tahsil terbiye yaptırmak mı, yoksa olmayan gelecek  yollarında da meşgul etmek, enerjisini tüketmek mi siz karar verin!...

Avrupa’da nüfusun yaklaşık yüzde beşi civarında öğrenci üniversite tahsili görürken ve tüm maarif sistemi buna uygun yapılandırılırken,  bizde bu oran yüzde onlara yaklaşmakta!..

2014 yılında 42 OECD ülkesi arasında öğrenci başı yapılan harcamalar hesaplamasında,  sondan beşinci olduğumuz bilgisini de not edelim!.

Oysa bizim üniversite sistemimizin ürettiği, bilgi, kavram ve değer Avrupa’nın binde biri bile değil!. İnsanımızın enerjisini, dinamizmini ve kabiliyetlerini ülke ihtiyaçları ile uyumsuz planlama yolunda tüketen bir maarif sistemi.

Her yıl üniversite sınavlarında kırk bin ila altmış bin arasında öğrenci -sıkı durun- ‘sıfır’ çekmekte! Yani tek bir soru bile CEVAPLAYAMAMAKTA!.

Yine her yıl,  üç yüz yüz bin ila altı yüz bin arasında öğrenci barajı aşacak kadar bile soru çözememektedirler!.. Mevcut maarif sistemi çocuklarımıza 13-15 soru yapacak kadar bile bir matematik ve değer bilgisi kazandıramamaktadır. Ki, bu matematik sorularının bazıları pazardan alışveriş yapanların bilebileceği düzeyde olmasına rağmen!.

Meslekler alanında ise ayrı bir trajedi göze çarpmakta.  Zorunlu 12 yıllık  tahsil mecburiyeti ve doğru yönlendirme yapılamaması yüzünden üretimin dinamosu olan mesleklerin bir çoğu yok olmak üzere… 12 yıllık zorunlu eğitimin ülkeye bir başka maliyeti de ‘herkese eğitim’ hedefinin toplumun sinerjisini tüketmesi, neslin şevk ve çalışma heyecanını öldürmesidir! Sisteme dahil olan herkesi mezun etmek gibi bir hedef, adalet duygusunun daha temelden yıkılmasına, yeteneklerin törpülenmesine, suyu getiren ile testiyi kıranın aynı kefeye konmasına yol açmaktadır.

Mahalle berberlerimizde ve küçük işletmelerde yardımcı eleman, ara eleman olarak artık mülteci çocukları çalıştırılmakta!.

Dünyanın 17. büyük ekonomisine sahip olan ülkemiz, girişimcilik sıralamasında 180 ülke arasında 55. sırada yer almaktadır. Sistem gençliğimize girişimcilik ruhu aşılayamamakta,  müteşebbis bir nesil yetiştirememektedir!. Mevcut sistem; neslimizin üretici gücünü harekete geçirmek yerine  devleti bir ‘garanti geçim kapısı’ olarak göstermeye, öğretmeye devam etmekte!.

Bir maarif sisteminin en temel görevi olan ana dilimiz Türkçe talim ve terbiyesi alanında ise tarihimizin gördüğü en dramatik durumu yaşamaktayız!. Amerikan ilkokul ders kitaplarında 71 bin kelime bulunurken, bizim ilkokul ders kitaplarında 7 bin  civarı kelime bulunmaktadır!. Emoji alfabesinin özellikle sosyal medya ve diğer iletişim vasıtaları üzerinden yaygınlaşması da sistemin verimsizliğine eklenince çocuklarımızın, düşünce, yorum ve muhakeme alanı gittikçe daralmakta!. Neslimizin ifade kudreti, analiz, sentez yapabilme kabiliyeti gittikçe sığlaşmaktadır. Adeta mankurt bir nesli ellerimizle yetiştirmek gibi bir yola teşne olmaktayız!.

Maarif sistemimizin bütün sistem ve metodolojileri  bilgili değil, ezberci  insan yetiştirmek üzerine kurgulanmış durumda!.

Bu baptan olmak üzere en son 2015 yılında yapılan ve 72 ülkenin katıldığı 15 yaş çağı çocuklarını kapsayan PISA sınavlarında Türkiye 50. sırada yer almıştır!. 10 asır boyunca dünyayı yönetmiş bir milletin çocukları, okuduğunu anlamayan, anlayamayan bir hale dönüşmek/dönüştürülmek üzere!.

Kimlik, kültür ve  değerler dünyamız ise başlı başına problemler alanı haline gelmiş durumda!.

Biz Müslümanız… Tevhit inancına mensubuz!. İnandığımız bir Allah’ımız,  bir peygamberimiz var. Besmele ile başlar her işimiz. Çabaya, hakka dayanan bir değer, dünya algımız var. ’Elhamdülillah’ ile tamamlanır her halimiz!... 

Pozitivizmden ilham alınarak 18. asırda kurgulanan mevcut maarif sistemimiz gençlere dini değerlerimizi, kimlik değerlerimizi kazandırmamaktadır!. Bir takım beşeri ideolojilerin gençliğimiz arasında yaygınlaşması da, kökleri inanç değerlerimizden yeteri kadar beslenemeyen medeniyet çınarımızın bünyesinde oluşan zafiyetten ileri gelmektedir!. Şimdiye kadar bu alanı besleyen informel kanallarımız  21. asrın başlarından itibaren başlayan süreçle birlikte büyük oranda zafiyete uğramaya başladı. Gençliğimiz yeni süreçte; pragmatizm, sekülerizm ve hedonizm  kıskacında bir hayat memat mücadelesi vermeye başlamıştır!. Şimdiye kadar neslimize sunulan pozitivizm ideolojisine karşı, milli insiyakların ve informel toplumsal dinamiklerimiz, neslimizin değerler ve inanç alanını beslemekte idi!. Son zamanlarda değerlerimizi besleme kanallarının zayıflaması ile birlikte  pozitivist ideolojinin inanç haline dönüşme ihtimali, neslimizi bekleyen bir tehlike olmaya başlamıştır!.

Bugün bir milli maarif felsefemiz var mıdır? Daha doğrusu Türkiye’de milli bir maarif felsefesinden söz edilebilir mi?

Avrupa, cemiyet kimliğini ve toplum muhayyilesini dumura uğratan ‘pozitivizm’ den 1920’lerde vazgeçmiştir. Yıl 2019 ve yer Türkiye. Adını koymadan ‘Avrupa’nın da eskisi olmaktan çıkmış’  pozitivizmi, mevcut maarifimiz hayatımıza hakim kılmaya çabalamaktadır!.. Reform diye sunulan listeye göz attığımızda ‘Bilgi kuramı zorunlu ders olacak’ maddesi dikkatimi çekti.

Hangi bilgi? Neye göre? Kime,  hangi değerler manzumesine göre bilgi? Bilimsel bilginin hiçbir metodolojisine uymayan bir dersi adını anmadan koruma altına alıp, hiçbir bilimsel güncelleme yapmayı düşünmeyeceksiniz!. Ama tarih ve felsefe derslerini öğrenilmesi gereken temel derslerden çıkaracaksınız!. Sizin bilgi dediğiniz şeyler modern dönem skolastiğini cemiyetimize bilgi diye sunmaktır!

Bu çaba hangi izanın ve hangi skolastik mizanın ürünü olabilir?

Bu durum neşteri yaraya değil, bu milletin hayat damarlarından birine atmak demektir.

Beraberce maarifimize bir nazar edelim. Kalpleri, ruhları canlandıran bir nazar olsun. İlim gözüyle, irfan gözüyle bir nazar.

Nazar akılla görmek demektir. Nazır da akılla görendir. Maarifimize tam da şimdi nezaret etmek, nazırlık etmek zamanıdır!.

Bakan değil, maarife bir nazır gerek!.

Mevcut sistem neslimizi ‘cendereden’ geçirmekte.

Bu sistem neslimizi eğitmiyor, öğütüyor…

İnşa etmiyor, imha ediyor!.

İhya etmiyor, ifna ediyor!.

Bu yazı maarif sisteminin  hal-i pürmelalini göz önüne sermek için yazıldı.

Dahası bir çığlık olarak yazıldı. Şikayet etmek için değil!.

Maarifimizin şekvacısı değil, davacısıyız!  Şikâyetçisi değil bu ülke maarifinin takipçisi, gönüllüsü, maarif davasını naçizane gönül hanesinde dert edineniyiz! Burada yazdıklarımızda geleceğin milli ve büyük Türkiye ideali penceresinden maarif sistemimizde gördüğümüz sorunlar,  sonuçlar üzerindeki tespitlerimize dairdir.

Maarifimizde yaşananların çaresi de var, elbette çözümü de… Çare ve çözüm sonraki yazının konusu olacak.

Sağlıcakla kalın dostlar.

Not: İlgilenenler ‘Maarifimiz ve Geleceğimiz’  adlı kitabımızda daha geniş ve mukayeseli bilgiler bulabilirler.

Memiş OKUYUCU

adminadmin