Ekonomi
Giriş Tarihi : 09-10-2013 11:12   Güncelleme : 09-10-2013 11:12

ORTA VADELİ PROGRAM AÇIKLANDI

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'le Başbakanlık yeni binada düzenlediği basın toplantısıyla 2014-2016 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Programı (OVP) açıkladı.

ORTA VADELİ PROGRAM AÇIKLANDI
Babacan, burada yaptığı konuşmada, son 2 aydır yoğun bir çalışma sonucu bugün itibarıyla OVP'nin çalışmalarının tamamlandığını belirterek, OVP'nin, Orta Vadeli Mali Plan'ın, bütçe çağrısının ve bazı düzenlemelerin, bu akşamki Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlanarak, yürürlüğe gireceğini söyledi.
 
Dünya ekonomisine yönelik değerlendirme yapan Babacan, IMF'nin Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'nun bugün yayınlandığını anımsattı.
 
Babacan, bu rapordaki beklentileri de dikkate alarak genel tabloya bakıldığında, geçen yılın ekim ayı ile bu yılın ekim ayı arasında dünyanın büyüme beklentisinin aşağı yönde ciddi oranda revize edildiğini ifade etti.
 
Ali Babacan, geçen yıl, dünya ekonomisinin bu yılın sonunda yüzde 3,6 oranında büyümesi beklenilirken, bugün itibarıyla bu rakamın yüzde 2,9'a revize edildiğini belirterek, şunları kaydetti:
 
"Yine 2014'te dünya ekonomisinin yüzde 4,1 büyüyeceği öngörülürken, bugün itibarıyla 2014 beklentisi, yüzde 3,6'ya çekilmiş durumda. Benzer tablo Amerikan ekonomisi için de geçerli. Amerikan ekonomisiyle ilgili büyüme tahminleri de aşağı yönlü revize edilmiş durumda. Avro bölgesinde durum yine aynı ama bu bölge için belki daha da çarpıcı olan, geçen yılın ekim ayında baktığımızda Avro bölgesinin küçük de olsa bir büyüme kaydedeceği öngörülmektedir fakat bugün itibarıyla, bu yıl sonu geldiğinde Avro bölgesi ekonomisinin toplamda yüzde 0,4 küçüleceği beklenmekte. Gelecek sene ise yüzde 1'lik büyüme öngörüsü bugün için yapılıyor."
 
"Gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme beklentileri de aşağı yönlü revize edildi"
 
Gelişmekte olan ülkelere yönelik beklentilere de değinen Babacan, geçen yılla bu yıl arasındaki büyüme beklentisinde baya bir farkın oluştuğunun görüldüğünü bildirdi.
 
Babacan, tüm gelişmekte olan ülkelere bakıldığında, geçen yıl, 2013 yılında yüzde 5,6'lık ortalama büyüme öngörülürken, bu yıl söz konusu ortalamanın yüzde 4,5'e çekilmiş durumda olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
 
"Çin hariç gelişmekte olan ülkelere baktığımızda, özellikle 2013 için tablo daha çarpıcı. Geçen sene ekim ayında baktığımızda, Çin hariç gelişmekte olan ülkelerin bu yıl yüzde 4,5 oranında büyümesi bekleniyordu fakat bugün itibarıyla baktığımızda bu, yüzde 3,1'e revize edilmiş durumda. Tabii burada yüzde 3,1 deyince bunun ağırlıklı olarak Asya'daki gelişmekte olan ülkelerden geldiğini unutmamak lazım. Doğu Avrupa'daki ya da bizim bölgemizdeki gelişmekte olan ülkelerin büyüme beklentisi ise bu yıl için yüzde 3'ün çok çok altında, ortalama olarak baktığımızda. Yani geçen yılla bu yıl arasında dünya ekonomisi, gelişmiş ekonomiler ve gelişmekte olan ülkelerin büyümesinde beklentiler aşağı yönlü revize edilmiş durumda."
 
"Dünya ticaretinde de durum aynı"
 
Dünya ticaretinde de durumun aynı olduğuna işaret eden Babacan, geçen yıl bakıldığında, 2013'te dünyanın toplam ticaretinin yüzde 4,5 oranında büyümesinin beklendiğini anımsattı. Bugün itibarıyla bakıldığında ise 2013 beklentisinin yüzde 2,9'a revize edilmiş durumda olduğunu aktaran Babacan, 2014 yılı için de yine aşağı yönlü revizenin söz konusu olduğunu bildirdi.
 
Öte yandan, ABD'nin borçlanma faizlerine bakıldığında, geçen yıl ekim aylında yüzde 1,6 gibi bir oran görülürken, bugünlerde yüzde 2,6 gibi rakamların görüldüğünü belirten Babacan, "Ama bu, Amerikan hazine borçlanma faizlerinin artışına paralel olarak, pek çok ülkenin borçlanma faizleri, geçen yıla göre yükselmiş durumda. Özellikte gelişmekte olan ülkelerde, hatta cari açığı olan gelişmekte olan ülkelerde bu faiz artışının daha yüksek olduğunu görüyoruz" diye konuştu.
 
Sermaye akımlarında da beklentiler aşağı yönlü
 
Babacan, yükselen ekonomilere yönelik özel sermaye akışlarına bakıldığında da 2012 yılında 1 trilyon 215 milyar dolarlık bir akımın olduğunu ancak bu yıl, bu rakamın 1 trilyon 62 milyar dolara, gelecek yıl da 1 trilyon 29 milyar dolara düşeceğini, şu andaki beklentilerin bu yönde olduğunu ifade etti.
 
"Petrol fiyatlarının düşmesi bekleniyor"
 
Petrol fiyatlarındaki beklentilere de değinen Babacan, şöyle konuştu:
 
"Petrol fiyatlarının önümüzdeki yıllarda tedrici bir düşüş trendine gireceği bekleniyor. 'Bunu nereden görüyoruz?' derseniz, özellikle vadeli petrol piyasasına baktığımız zaman fiyatların düşüş trendinde olacağı görülüyor, bugün itibarıyla. Jeopolitik gelişmeler, olumlu ya da olumsuz yönde bunu etkileyebilir ama arz ve talep dengesi açısından baktığımızda, düşen büyüme beklentisiyle beraber petrol fiyatlarında da önümüzdeki 3 yıl için düşüş eğilimi beklenmekte."
 
Önümüzdeki dönemde para, finansal sektör, maliye ve gelirler politikalarını güçlü bir eşgüdüm içerisinde yürütmeye devam edeceklerini ifade eden Babacan, kamu maliyesi alanında bugüne kadar elde edilen kazanımların korunacağını ve güçlü duruşun sürdürüleceğini söyledi.
 
Bütçe disiplininin de önümüzdeki dönemde ana hedeflerinden birisi olacağını vurgulayan Babacan, yurtiçi tasarrufların artırılmasına destek verecek yapısal ve makro ihtiyati tedbirleri de almaları gerektiğini kaydetti.
 
Ekonominin enerji yoğunluğunu azaltmak üzere enerji verimliliği çalışmalarına ağırlık vermeye devam edeceklerini belirten Babacan, bununla ilgili eylem planı hazırladıklarını, bu çerçevede sanayide, konutlarda, kamu binalarında ne yapılacağına ilişkin çalışmaların sürdürüldüğünü söyledi. Bu konuda yeni teşvik ve yeni tasarruf programları oluşturacaklarını anlatan Babacan, "Yani sanayicimiz enerji verimliliği ile ilgili bir yatırım yaptığında onun karşılığını da devletin iyi bir teşviğini de beraberinde görecek. Bununla ilgili bakanlıklarımız şu anda bir model üzerinde çalışmakta" dedi.
 
Önümüzdeki dönemde elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir kaynaklara ağırlık vereceklerini ifade eden Babacan, "Hidroelektrik, rüzgar, jeotarmal, biyokütle, güneş, bunların her birinde özel sektörün önünü alabildiğince açacak politikalar uygulayacağız. 2009 yılında çıkarttığımız yenilenebilir enerji teşvik yasası gayet iyi işlemekte. Orada da süresi yaklaşan konularımız vardı, şimdi onların da tarihlerini uzatma kararı aldık. Bu konuda özel sektörün önünü olabildiğince açacağız" diye konuştu.
 
Petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri hızlanacak
 
Yurtiçi ve yurtdışında petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerinin hızlandırılacağını, linyit kömürü ve jeotermal gibi yerli kaynakların arama ve üretim faaliyetlerini azami seviyeye çıkaracak tedbirler aldıklarını ifade eden Babacan, "Yani petrol, doğalgaz arıyorsa ya da kaya gazı arıyorsa nasıl madencilik sektöründe teşviğimiz varsa, benzer teşvikleri şu anda çalışıyoruz. Bunu arama çalışmalarında da uygulamayı düşünüyoruz" dedi.
 
Türkiye'nin ana ihracat sektörlerinin rekabet gücünü destekleyecek lojistik merkezlerin önemine işaret eden Babacan, dış ticareti kolaylaştırarak ülkenin ihracat hedeflerine ulaşmasını sağlamak amacıyla büyük ölçekli liman kapasitesinin oluşturulacağını, limanların demiryolu ve karayolu bağlantılarının tamamlanacağını bildirdi.
 
Mayıs ve haziranda yaşanan olaylara rağmen turist sayısının ve turizm gelirinin arttığını anlatan Babacan, bundan sonra da turizm sektöründe hizmet kalitesini artıran, pazarlama kanallarını çeşitlendirerek üst gelir gruplarını hedef alan, karşılaştırmalı rekabet üstünlüğüne uygun turizm çeşitlerini öne çıkaran bir yapı oluşturulacağını söyledi.
 
Başta imalat sanayii olmak üzere yeni yatırımların gerçekleştirilmesini, ihracatın artırılmasını ve teknolojik gelişmeyi amaçlayan mevcut teşvik politikalarını etkin şekilde sürdüreceklerini belirten Babacan, bunun uygulama sonuçlarını da yakından takip edeceklerini, gerekirse gerekli bölgelerde revizyonlar yapacaklarını söyledi.
 
 Babacan, Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) kapsamında; ihracata dönük üretimde daha etkin ve düşük maliyetli girdi tedarikine, üretim ve ihracatın ara malı ithalatına bağımlılığının azaltılmasına ve bu suretle ihracatta sürdürülebilir rekabet gücüne katkı sağlanmasına yönelik eylemlerin hayata geçirilmesine devam edeceklerini vurguladı.
 
Ar-Ge tabanlı, yenilikçi ve yüksek katma değer yaratan üretimin destekleneceğini, bu doğrultuda, Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri özel sektör odaklı olacak şekilde artırılacağını, elde edilecek çıktıların ticarileşme ve markalaşma süreçlerini hızlandıracağını ifade eden Babacan, önümüzdeki bir ay içerisinde yapılacak Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantılarının birinde sadece Ar-Ge desteklerini gündeme alacaklarını kaydetti.
 
"KOBİ’lerin markalaşmaları, kurumsallaşmaları önem taşıyor"
 
KOBİ’lerin de Ar-Ge, yenilik ve ihracat yapabilme kapasitelerini artırmaları gerektiğini belirten Babacan, şöyle konuştu:
 
"KOBİ’lerin markalaşmaları, kurumsallaşmaları ve yenilikçi iş modelleri önem taşıyor. Kamu Ar-Ge harcamalarının tahsisinde, özel kesim yatırımlarının yüksek dış ticaret açığı verdiğimiz sanayi kollarında üretime yönlendirilmesine öncelik verilecek. Piyasaların ve rekabet ortamının iyi işlemesi, fikri mülkiyet haklarının korunması, iş ve yatırım ortamının cazip ve öngörülebilir hale gelmesi desteklenerek yerli ve uluslararası doğrudan yatırımların artırılması sağlanacak. İş ve yatırım ortamının geliştirilmesi kapsamındaki çalışmalar ortak sorun alanlarına odaklı, daha etkin ve sonuç alıcı bir biçimde sürdürülecektir.
 
Yatırımcılara uygun nitelikte yatırım yeri tahsisi yapabilmek için yeterli arsa üretimi sağlanacak, Hazine arazileri başta olmak üzere yatırıma elverişli arazilerin envanteri çıkarılacak ve tahsis süreçleri etkinleştirilecek.Yatırım yeri konusunda çok daha etkin, adil ve hızlı bir formülasyon üzerinde önümüzdeki dönemde çalışacağız. İş ve yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik yaklaşımın bölgesel düzeyde yaygınlaştırılması, geliştirilmesi ve yatırımcının yerel düzeyde desteklenmesi de son derece önemli. Eğitim sisteminde, bireylerin kişilik ve kabiliyetlerini geliştiren, hayat boyu öğrenme yaklaşımı çerçevesinde işgücü piyasasıyla uyumunu güçlendiren, fırsat eşitliğine dayalı, kalite odaklı dönüşüm sürdürülecek."
 
Bireylere işgücü piyasasının talepleriyle uyumlu temel ve mesleki becerilerin kazandırılacağını, iş-aile yaşamının uyumlu hale getirileceğini anlatan Babacan, etkin ve bütüncül bir istihdam politikası izlenerek; kadın, genç ve engelliler başta olmak üzere, işgücüne katılım ve istihdam oranlarının artırılmasına devam edileceğini söyledi.
 
Kayıtdışılıkla etkin bir şekilde mücadele edilecek
 
Kayıtdışılıkla etkin bir şekilde mücadelenin devam edileceğini vurgulayan Babacan, şöyle devam etti:
 
"Bu kapsamda; denetim kapasitesi artırılacak ve etkinleştirilecek, idarelerin uygulama kapasitesi ve bilişim altyapısı geliştirilecek, kaçakçılıkla mücadele, kurumlar arası işbirliği ile veri paylaşımı artırılacak ve toplumsal farkındalık yaygınlaştırılacak. İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi olmasına yönelik çalışmalar kararlılıkla sürdürülecek. Yurtiçi tahvil piyasalarının geliştirilmesi amacıyla çalışmalara devam edeceğiz. Mali piyasaların sağlıklı işlemesine, finansal ürün çeşitliliği karşısında bireylerin bilinçli kararlar almasına ve yurtiçi tasarrufların artmasına katkı sağlayan finansal eğitim yaygınlaştırılacak.
 
Finans piyasalarına ilişkin uyuşmazlıkların süratli ve etkin bir şekilde çözümüne yönelik düzenlemeler yaptık ve önümüzdeki dönemde artık bunun uygulaması konusunda Adalet Bakanlığı ile birlikte çalışma içinde olacağız. Girişim sermayesi, bireysel katılım sermayesi, kredi garanti fonu, mikro kredi uygulamaları ve sermaye piyasası imkanları geliştirilerek, KOBİ ve girişimcilerin finansmana erişimi kolaylaştırılacak"
 
Türkiye'nin 2013 yılı sonu itibariyle toplam yurt içi tasarruf oranının yüzde 12,6'ya düştüğünü bildiren Babacan, "Tarihimizin en düşük tasarruf oranı yüzde 12,6. Sadece kendi tarihimizin en düşük tasarruf oranı değil, ama diğer ülkelerle mukayese ettiğimizde maalesef iyi bir noktada değiliz. Gelişmekte olan ülkelerin tasarruf oranının ortalaması yüzde 33,1. Çin istisnai, yüzde 49,7.  Hindistan'ın düşmüş hali yüzde 30. Bu hiç görmek istediğimiz, arzuladığımız bir tablo değil. Tasarruf oranlarımızın düşüklüğü bire bir cari açığa yansıyor. Yüzde 1 düştüğü zaman cari açığımız yüzde 1 yükseliyor. Makro ekonomik denklemde pekçok faktör var ama baktığınızda bunlar birbirini hemen etkileyen unsurlar" diye konuştu.
 
Tasarrufların cari açıkla ilişkisine değinen Babacan, 2002 yılı öncesi kamunun sürekli tasarruf açığı olduğunu, bunun 2002-2003 arasında hızının kesildiğini, 2005 yılından itibaren 2009 yılı hariç kamu kesiminin tasarruf üreten bir kesime dönüştüğünü kaydetti.
 
2013 yılında kamu kesiminin yüzde 2,9 oranında tasarruf ürettiğini, özel kesim tasarrufu olan yüzde 9,7 ile toplam tasarrufun yüzde 12,6'ya ulaştığını anlatan Babacan, "Oysa yatırım harcamalarımız 2013 yılında milli gelirimizin yüzde 19,6'sı. Zaten yatırımlarla tasarruflar arasındaki fark da bize cari açığı veriyor. O da yüzde 7,1. Türkiye aslında daha çok yatırıma ihtiyacı olan bir ülke. Tasarruflarımız yetersiz olduğu için yüzde 19,6'lık bir yatırımla dahi yüzde 7,1 cari açık veriyoruz. Dolayısıyla tasarruf-cari açık bağlantısı çok önemli konulardan bir tanesi" ifadelerini kullandı.
 
Bireysel kredilerde yüzde 26 artış
 
Ali Babacan, bireysel kredilerde 2011 yılı ortalarına kadar hızlı bir artış görüldüğünü ancak o yıl yapılan bir düzenlemeyle bunun aşağıya çekildiğini anımsattı. Bu yıl tüketici kredileri ve kredi kartlarının da dahil olduğu bireysel kredi kullanım oranında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 26'lık bir artış görüldüğünü vurgulayan Babacan, kredi stoku artışının yükselmesinin cari açığı da artırdığına işaret etti. Son dönemde kredi kartları ve tüketici kredilerine yönelik yürürlüğe konulan makro ihtiyati düzenlemelere değinen Babacan, Merkez Bankasının aldığı kararla tüketici finansman şirketlerinin zorunlu karşılık kapsamına alınacağını söyledi.
 
Kredi kartı limit tahsislerinin ve limit artırımlarının, kart hamilinin gelirinin tespiti ve teyidine dayalı olarak yapılacağını belirten Babacan, limit artırımı için gelir teyidi yapılacağını ifade etti. Kredi kartlarında ilk yıl için gelirin 2 katı, ikinci ve devam eden yıllar için gelirin 4 katıyla sınırlı olarak limit tahsis edileceğini bildiren Babacan, mevcut kart hamillerinin limit artırım taleplerinde 4 kat limitin üzerinde artışa izin verilmeyeceğini kaydetti.
 
Gelir düzeyi tespit edilemeyenler için kredi kartı limitinin 1000 lirayla sınırlandırılacağını belirten Babacan, kredi kartında asgari ödeme tutarlarının artırılacağını da dile getirdi. Babacan, "Kredi kartı limiti 15 bin liraya kadar olan kredi kartları için asgari ödeme dönem borcunun yüzde 25'inden az olamıyor şu anda. Biz bunu yıl sonunda yüzde 27'ye, gelecek yıl sonunda da yüzde 30'a çıkarıyoruz. 15 bin - 20 bin lira arasında olan kredi kartlarında şu anda yüzde 30 olan asgari ödeme tutarını, yıl sonunda yüzde 32'ye, gelecek yıl sonunda yüzde 35’e çıkarıyoruz. 20 bin liranın üzerindeki limitlerde yüzde 40 şu anda. O yüzde 40'ı muhafaza ediyoruz, zaten yasayla da o yüzde 40 sabit. BDDK'nın yetkisi zaten yüzde 40'a kadar" açıklamasını yaptı.
 
Babacan, bir takvim yılı içinde asgari ödeme tutarının toplam 3 kez ödenmemesi halinde dönem borcunun tamamı ödeninceye kadar kullanım ve nakit alımına kapatılacağını ve limit artırımı yapılmayacağını, ayrıca bankaların sermaye yeterliliği oranının hesabında, kredi kartları vasıtasıyla mal ve hizmet alımı veya nakit olarak kullandırılan kredilerle taşıt kredilerinin risk ağırlığının artırıldığını bildirdi. Babacan, kredi kartları için risk ağırlığının taksit ödemeleri 1 – 6 ay arası olanlar için yüzde 75’den yüzde 100’e, 6 – 12 ay arası olanlar için yüzde 150’den yüzde 200’e, 12 aydan fazla olanlar için yüzde 200’den yüzde 250’ye, taşıt kredileri için risk ağırlığının vadesi 1–2 yıl arası olanlar için yüzde 75’ten yüzde 150’ye, 2 yıldan uzun vadeli olanlar için yüzde 75’ten yüzde 200’e çıkarıldığını dile getirdi.
 
Bundan sonraki dönemde tüketici kredileri tanımı kapsamına kredi kartları ve kredili mevduat hesaplarının dahil edileceğini de anlatan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Bu tür krediler ve taşıt kredileri için bankaların daha yüksek karşılık ayırması gerekecek. Bu da toplam bankanın kredi portföyü içerisinde bunların toplamı ne kadar yer alıyor, orada bir limit var, onun altındaysa bir sorun yok ama limiti geçen bankalar onu daha fazla artırmama gayreti içerisinde olacak. Bankaların toplam kredi portföyünde bir arzu ediyoruz ki ticari, ihracat, yatırım kredileri genişlesin, sorun yok ama tüketici kredileri konusunda bankalarımız ölçülü gitsin."
 
"BDDK görüşe açacak"
 
Babacan, şu anda üzerinde çalıştıkları üç konu olduğunu belirterek, BDDK'nın bu konuları bir iki hafta içerisinde görüşe açacağını söyledi.
 
Detaylı etki analizi çalışmaları yapılan konuları anlatan Babacan, şu anda gıda ve akaryakıtta taksit yapılmadığını anımsatarak, etki analizi devam eden çalışmalar arasında kredi kartlarında ve bazı tüketici kredilerinde ürün bazında taksit sayısına sınır getirilmesinin bulunduğunu bildirdi. Bu konuda ürünün kullanım süresiyle taksit sayısı arasında uyum olması gerektiği yönünde bir görüşe sahip olduklarını dile getiren Babacan, "Bankalarla bunların istişaresi yapılacak. Bir ayakkabıya 24 taksit yapılıyorsa, bunda bir sorun görüyoruz. Ama bir mobilyaysa, orada taksit sürelerinin daha uzun olmasıyla ilgili herhangi bir problem yok. Bunları illa düzenlemek zorunda mıyız? Keşke düzenlemek zorunda kalmasak? Ama bu borçlanıp harcama eğilimi hem aile bütçesi açısından, ilerideki sosyal huzurumuz açısından hem de ilerideki makro ekonomik dengelerimiz açısından risk oluşturmakta. Onun için bu düzenlemelere gerek var" diye konuştu.
 
Kredi kartlarında uygulanan borç/gelir oranının diğer bireysel kredilere de genişletilmesi ve konut kredilerindeki asgari peşinat uygulamasının diğer bireysel kredi alanlarından bazılarına genişletilmesi yönünde çalışma gerçekleştirildiğini dile getiren Babacan, "Bu konudaki çalışmaların da en geç 1-1,5 ay içerisinde tamamlanıp nihai kararların alınıp uygulamaya başlayabileceğini düşünüyorum. Teknik altyapısı ciddi şekilde oluştu. Artık BDDK bunları görüşe açma noktasına geldi, 7 günlük görüş süreci var. Görüşler geldikten sonra da uygulamaların başlaması mümkün olabilecek" ifadelerini kullandı.
 
"Maliye politikalarında çok sıkı bir duruş"
 
Başbakan Yardımcısı Babacan, özellikle KOBİ ve ihracat kredilerini destekleyen düzenlemeleri hayata geçireceklerini belirterek, şöyle devam etti:
 
"Merkez Bankasının, Eximbank’a kullandırdığı reeskont kredi limitini 5,5 milyar dolardan 11 milyar dolara, vade de 4 aydan 8 aya uzadı. Eximbank tarafından sağlanan ihracat sigorta poliçeleri Türkiye Cumhuriyeti Merkezi Yönetimi tarafından verilen garantiler gibi dikkate alınan bir risk azaltımı aracı haline getirildi. Bunu BDDK tüm bankalarımız için düzenledi. İhracat ve KOBİ’lere yönelik nakdi ve gayri nakdi kredilere uygulanan genel karşılık oranları düşürülecek. İhracat kredilerinde artık yüzde 0 ve KOBİ kredilerinde yüzde 0,5."
 
Kamu kesiminde faiz dışında fazla verildiğinin altını çizen Babacan, "Milli gelirimizin yüzde 0,9'u, gelecek yıl yüzde 1'i, ondan sonra yüzde 1,2 oranında. Şu anda faiz dışı fazla üreten ülke dünyada artık çok çok az. Çoğu ülkenin bütçesine bakın faiz dışında hep açık veriyorlar. 1 puanlık faiz dışı fazla çok ciddi, sağlam maliye politikası anlamına gelmekte. Maliye politikalarında çok sıkı bir duruş anlamına gelmekte" dedi.
adminadmin