Kültür
Giriş Tarihi : 04-11-2018 15:00   Güncelleme : 04-11-2018 15:00

Türkiye'nin tam bağımsızlığına adanan bir ömür: Necmettin Erbakan

​Müslümanların sesini siyasi arenaya taşıyan, Milli Görüş Hareketi'nin kurucusu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin eski başbakanlarından merhum Necmettin Erbakan’ın doğum gününde. Abdulkadir Macit yazdı.

Türkiye'nin tam bağımsızlığına adanan bir ömür: Necmettin Erbakan

Necmettin Erbakan ‘Bugün doğum gününüz (29 Ekim) ve aynı zamanda Cumhuriyet Bayramı neler söyleyeceksiniz?’ sorusunu şöyle yanıtladı: ‘Ben, bu konuda doğum günümü kutlayanlara latife ile şu cevabı veririm: 'Doğum günüm için Türkiye'nin her yerinde bu kadar merasime ne gerek var?' Ama şunu ifade etmek isterim ki Cumhuriyet Bayramı'nda doğmak insanı memnun eden bir husustur. Cumhuriyetin kendisi de bir doğuştur. Onunla birlikte doğmuş olmak bir sevinç kaynağıdır. İnşallah beraberce doğduğumuz Cumhuriyetimizi lider ülke yapacağız, yeni bir dünya kuracağız ve bütün ülkelerin önüne geçireceğiz.”

Son asrın öncü şahsiyetlerinden birisi olan Erbakan, doğumu ile Müslümanların tarihte yaşadıkları en sancılı dönemlerden birisine şahitlik etmiş ve Müslümanların içinde bulundukları bu sancılı durumun son bulacağı ve yeni bir dünyanın kurulacağı ümidi ile mücadelesini son nefesine kadar sürdürmüştür. Bir beşer olarak üzerine düşen sorumluluklarda gayet ciddi bir insan olmuş, işlerini tesadüflere bırakmamıştır. Bu hususta “Bizler, karadan gemi yapmaya devam edeceğiz lakin inanacağız ki, Allah denizi ayağımıza getirecektir” diyerek sebeplere sıkı sıkıya sarılmayı ve neticeyi daima Allah’tan beklemeyi telkin etmiştir. Diğer bir ifadeyle bir beşer olarak gayret edildiğinde bunun Allah tarafından kesinlikle karşılıksız bırakılmayacağını ihsas etmiştir. Nihai merhalede Allah’a olan sonsuz güvenini/tevekkülünü de “Biz elhamdulillah inançlı insanlarız, biz inanıyoruz ki, Allah bize yardım eder. Allah bize yardım ettiği zaman ancak biz galip geliriz. Kimse bize galip gelemez.” sözleri ile ifade etmiştir.

Bu hususta asıl dikkate değer taraf Erbakan’ın sancılı döneme girmenin yalnız sebeplerini ortaya koymakla ve eleştiri yapmakla yetinmemiş, çözümleri de geniş izahlarla ve alternatifler ile ortaya koymuş olmasıdır. Bu manada Türkiye Müslümanlarına olan güvenini dile getirmiş, bu milletin en sıkıntılı zamanlarda bile çıkış ve çözüm yolunu bulduğunu şöyle anlatmıştır: “Bu ülke bitti zannedildiği zamanda bile en büyük şahlanışı yapmıştır. 1402’de Timur Osmanlı’yı işgal etti. Osmanlı kısa sürede kendini topladı. 1453’te çağı değiştirdi. 1918’deki Sevr ile yok olmuş görünen bu millet 1923’te Cumhuriyet’i kurdu. Bu millet, böyle bir millettir. Yine bütün sıkıntılardan kurtulacaktır.”

Davasına dört elle sarıldı

Erbakan sosyal ve siyasal hayatın tanziminde kendine, davasına ve milletine bu denli "kesin inançlı" liderliği ile kendi içten bağlı olduğu referans çerçevesinin ve ihtiva ettiği hükümlerin tayin edici gücüne iman derecesinde bağlı kalmıştır. Öylesine kararlı, öylesine inanmış ve davasına dört elle sarılmış bir lider profili sergileyen Erbakan, açıkça görünen o ki, yaşanılan sancılı olaylara takılmamış “Atımızı alabilirler ama yolumuzu alamazlar” diyerek (salt iktidarı muhafaza etme düşüncesiyle dahi olsa örneğin MGK'nın skandal kararlarını imzalamayarak) ucuz ve yanlış yollara sapmamıştır. Aksine Türkiye İslamcılarının geleneksel sabır ve mücadele yöntemini takip etmiş ve tarihî konuşmasında bu mahiyet itibariyle şunları söylemiştir: “Bu olay (28 Şubat) bizim yolumuzda bir virgül hükmündedir. Kimin canı sıkılıyorsa, kim bağırıp çağırmak, rahatlamak istiyorsa ormana gitsin bağırsın."

Fark edileceği üzere Erbakan, hemen hemen her konuşmasında sabır, mücadele, azim ve sebat abideleri olarak takdim ettiği peygamberlerin örnekliği doğrultusunda düşünce ve ideallerinde çok kararlı olmuştur. Bu meyanda o, ister geçmişten gelsin isterse modern döneme ait olsun her problemi öncelikle naslar za­viyesinden değerlendirmiştir. Nas merkezli konuşmaktan ve siyaset yapmaktan hiçbir zaman yüksünmemiştir. Hayatının bilinen her döneminde inançlı ve inançları istikametinde yaşayan bir insan olarak tanınmıştır. Hiçbir zaman zikrettiğimiz asli ideallerinden de şüphe etmemiştir. Erbakan, yaşantısıyla ispat ettiği asli ideallerini şu cümlelerle özetlemektedir: “Bizim davamız İslam’dır. Gayemiz Allah’ın rızasını kazanmaktır. Hedefimiz Hak nizamı hâkim kılmaktır. Arzumuz tüm insanlığın saadetidir. Yolumuz cihattır. Yolumuz ikna metodudur.”, “Biz siyaset yapmıyoruz, cihad ediyoruz.”

Siyaseti cihad şuuruyla yapan Erbakan’ın çağdaş İslam düşüncesine en önemli katkısı olarak zikredeceğimiz Milli Görüş hareketi İslami hayatı, salt sosyolojik bir olgu olmaktan çıkararak göz ardı edilemeyecek önemde bir siyasi olguya dönüştürmüştür. Siyasi aktörlere -deyim yerindeyse- ayar vermiş, siyaset sahnesine dini değerleri taşımıştır. Nitekim 60’lı yıllar öncesinde bastırılmış, sindirilmiş, yok sayılmış, tasfiye edilmiş bir ortamda aksini söylemek, dini referanslarla siyasi mücadeleye girmek kolay değilken Erbakan’ın buna talip olması onun ayırt edici özelliklerinden bir tanesidir. Bu sayede Erbakan, İslam’ı ve Müslümanları “sağ”ın ve “sol”un blokajından kurtarıp kendine mahsus bir dil ile siyaset yapmıştır. Milli Görüş ile Türk siyasetini İslamlaştırma, İslami söylemi normalleştirme hususunda mühim bir rol oynamıştır. Neticede din toplumun gündemine normal olarak siyasi arenayla girmiştir. Bu sayede Osmanlı İslamcılığından Türkiye İslamcılığına geçişte Erbakan ve Milli Görüş düşüncesi İslâmî söylemlerin kitleselleşmesi, İslâmî bir bilincin oluşması, İslâm'ın belirgin, aktif bir özne konumuna yükselebilmesinde oldukça ehemmiyetli ve işlevsel bir rol oynamıştır.

Batı eksenli tahakküme savaş açtı

Erbakan’ın Milli Görüş adı altında verdiği bu mücadelenin Türkiye toplumu ve düşüncesine en büyük etkisi son iki asırdır modernite, ırkçı emperyalizm ve batıl sistemlere dayalı olarak oluşturulan yeni dünya düzeni karşısında fiili olarak sömürülmekten, özellikle ulusalcılık ve sosyalizm gibi kurtuluşçu ideolojilerle şekillenen fikrî ve ideolojik bağımlılıktan kurtulmak için siyasi, iktisadi ve ilmi bağımsızlığın hakkıyla temin edilmesi gerektiğini kavratmış olmasıdır. Diğer bir ifadeyle Batı eksenli tahakküme yönelik küresel sömürüyü öngören anlayışa bir reddiye niteliğiyle, hakkın ve adaletin hâkim olduğu “Yeni Bir Dünya”nın ortaya çıkması ve bunun gerçekleşebilmesi için dünyanın İslam’ın esaslarına dayalı yeniden kurulacağı “İkinci Yalta Konferansı”nı öngören bir anlayışı benimsetmiş olmasıdır.

Erbakan bu bağlamda Türkiye’nin siyasî, iktisadî, içtimaî bağımsızlığının temeline fikrî bağımsızlığı koymaktadır. Bunun için İslam’ın ilme verdiği değeri ortaya koymaya çabalayan Erbakan, hayatının sonuna kadar Müslüman toplumların kendi köklerinden kopmaksızın yeni bir ilmî gelişim sağlayabilmesi için mücadele etmiştir. Erbakan bu yönüyle ilmin yeniden inkişaf ettirilmesi için de tarihî ve siyasi bilinci şart koşmaktadır. Fikri bağımsızlığı temin edecek unsurlardan birisi olarak gördüğü iktisadi bağımsızlık için sanayileşmekten başka çarenin olmadığını düşünen Erbakan hükümette olduğu dönemlerde sanayileşmeyi milli bir politikaya dönüştürmeye çalışmış ve önemli siyasi, uluslararası ve iktisadi girişimler gerçekleştirmiştir. Bunun için Gümüş Motor, Ağır Sanayi Hamlesi, Adil Ekonomik Düzen ve Havuz Sistemi gibi girişimlerde bulunmuştur.

 

İslamcı harekete ivme kazandırdı

Siyasi bağımsızlık için partiler kurmuş, hükümetlerde görevler almış, 1970’lerde İslam Konferansı Teşkilatı’nın kuruluşuna fikrî ve siyasi katkı yapmış, 1996’daki hükümet zamanında da bu somut zeminden hareketle sekiz büyük Müslüman ülkeyi bir araya getirerek D-8 gibi önemli bir uluslararası işbirliği örgütünü meydana getirebilmiştir. Netice itibariyle Erbakan’ın ömrü; Türkiye toplumunun fikrî, iktisadi ve siyasi bağımsızlığı ve buna dayalı olarak İslam Birliği yönündeki çabasıyla geçmiştir.

Diğer taraftan Erbakan hayatın her alanında en temel zemin olan adaletin yeryüzünde gerçekleştirilebilmesi için siyasi ve iktisadi düzenin adil bir şekilde yeniden şekillendirilmesi gerektiğini öğretmiştir. Bu sadece Türkiye ve dünya Müslümanlarının değil tüm insanların saadeti için ihtiyaç duyulan bir bakışı ortaya koymaktadır. Erbakan’ın bağımsızlık ve adalet fikri çerçevesinde geliştirdiği İslam Birliği düşüncesi ise Müslüman ülkelerin evvela kendilerini; ardından da tüm insanlığı her türlü modern bağımlılıktan kurtarmalarının adıdır. Dolayısıyla Erbakan’ın Milli Görüş düşüncesi aslında İslam’a dayalı bir dünya sistemi kurma mücadelesi olarak da okunabilir. Erbakan bu hareket üzerinden gelenek ve modernlik arasında kurulmaya çalışılan telifi, şahsi bir girişimi aşan bir mahiyetten ve cemaat perspektifinden siyasal alana oradan da devlet katına kadar ilerleterek, din-siyaset ilişkisi bağlamında önemli bir olguyu Türkiye’de siyaset bilimine katmıştır. Erbakan bir taraftan Nakşibendi geleneği siyasete taşımakla beraber, onu da aşan bir siyasetçi olarak, Türkiye’de İslamcı harekete önemli bir konum kazandırmıştır.

İleri okumalar için

Abdulkadir Macit, Çağa İz Bırakan Önderler: Necmettin Erbakan,  İlke Yayıncılık, İstanbul 2018.

Abdulkadir Macit, Necmettin Erbakan, Hayatı, Düşüncesi ve Mücadelesi, Plural Yayıncılık, Köln 2018.

Lütfi Sunar & Abdulkadir Macit (2017). “Necmettin Erbakan”, İslam Düşünce Atlası.

“Milli Görüş Özel Sayısı”, Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 12/8, 2017.

Abdulkadir Macit

Dünya Bizim

adminadmin