Samsun Haber
Giriş Tarihi : 29-05-2025 17:20

Türkülerle Yazılmış Sessiz Tarih

Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Fatma Acun'un yaptığı kapsamlı çalışma, Kurtuluş Savaşı döneminde yakılan türkülerin toplumsal hafıza ve tarihi gerçeklik açısından önemini ortaya koyuyor.

Türkülerle Yazılmış Sessiz Tarih

Araştırma, bu türkülerin sadece müzik değil, aynı zamanda dönemin ruhunu, acılarını ve kahramanlıklarını aktaran canlı tarihi belgeler olduğunu gösteriyor.

Çalışmanın Temel Bulguları:

Tarihi Kaynak Niteliği: Türküler, resmi tarih kayıtlarında yer almayan yerel direniş hikayelerini, askeri taktikleri (gerilla savaşı) ve toplumsal psikolojiyi (umut, korku, öfke) yansıtıyor.

Örneğin "Ankara'nın Taşına Bak" türküsü, Sakarya Meydan Muharebesi öncesi moral arayışını anlatırken, orijinalinde geçen "Osmanlıyız" ifadesinin sonradan "Türk oğluyuz" olarak değiştirilmesi, rejim değişikliğinin kültüre etkisini gösteriyor.

Kahramanlık ve Hüzün İç İçe

Türküler genellikle bireysel kahramanlıkları (Yörük Ali, Demirci Mehmet Efe, Cafer Efe) öne çıkarıyor ve bu kahramanların ölümü/şehadetiyle hüzünlü sonlanıyor. Bu, toplumsal acıların bireysel figürler üzerinden ifadesi olarak yorumlanıyor.

Mekân-Zaman Kodları

Türküler, askeri harekâtların geçtiği kritik coğrafyaları (Malgaç Köprüsü, Şebeke Boğazı, Duatepe), zaman dilimlerini (öğle vakti şehit düşen Cafer Efe) ve mekânların sembolik anlamlarını ("Ankara Taşı" ile Meclis binası) nesilden nesle aktarıyor.

Kültürel Motifler

Askeri unsurlar (mavzer, tabanca, çete), zeybek kültürü (cepken, pullar, efe), doğa (dağlar, kuşlar) ve dini referanslar ("Hazret-i Ali") türkülerde sıkça kullanılarak dönemin sosyokültürel dokusunu canlandırıyor.

Derleme Sorunları

Türkülerin farklı nüshaları arasında (özellikle "Yörük Ali" ve "Cafer Efe"de) anlam kaymaları, isim değişiklikleri (Telkandır > Tılfındır) ve tarihi gerçeklikten uzaklaşmalar tespit edildi. Bu, sözlü kültür aktarımının zorluklarına işaret ediyor.

İncelenen 6 Önemli Türkü ve Çarpıcı Detayları:

Ankara'nın Taşına Bak: Sakarya Savaşı öncesi moral ve güven. Orijinalinde "Osmanlıyız" vurgusu.

Kolum Salladım Toplar Oynadı (Tılfındır Hastane): Urfa'nın Fransız işgalinden kurtuluşu. Siverek'ten getirilen topların rolü.

Yörük Ali: Batı Anadolu direnişi. Malkoç Baskını'nın (1919) Yunan ordusunda yarattığı psikolojik etki.

İhsan Çavuş: Balıkesir yöresinde bireysel bir hikaye. Savaş sonrası döneme ait nadir türkülerden.

Demirci Mehmet Efe: Ödemiş-Nazilli direnişi. "Avrupa'ya şan oldu" dizesiyle uluslararası tanınırlık.

Cafer Efe: Giritli direnişçi. Germencik'te şehit düşüşü ve başının Atina'da sergilenmesi.

Çalışmanın Önemi:

Prof. Acun'un araştırması, Milli Mücadele'nin halk katmanlarındaki yansımalarını türküler üzerinden sistematik bir metodolojiyle inceleyen öncül çalışmalardan biri.

Bu türkülerin, akademik tarih çalışmalarını tamamlayıcı "alternatif tarih kaynakları" olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. Çalışma, benzer türkü incelemeleri için de bir model oluşturuyor.

Kurtuluş'a adanan türküler

Her türkünün bir hikayesi olduğu gibi, Kurtuluş Savaşı esnasında 'yakılan' türkülerin de ayrı bir tarihi arka planı bulunuyor.

 

Milli mücadelede ortaya konan kahramanlıklar tarihin sayfasında ayrı bir yer teşkil ederken bu dönemde yazılan,çizilen, söylenen, halk tabiriyle "yakılan", türküler de dilden dile dolaşmaya devam ediyor.

Kurtuluş Savaşı'nın atmosferinde belli bir olay, zaman, mekan ve kişilerden esinlenilerek ortaya konan türküler bugün de hikayeleriyle dinleyenlerin dikkatini çekmekte. Her türkünün bir hikayesi olduğu gibi, Kurtuluş Savaşı esnasında 'yakılan' türkülerin de ayrı bir tarihi arka planı bulunuyor

İşte Kurtuluş mücadelesine damgasını vuran halk türküleri:

Ankara'nın taşına bak

Gözlerimin yaşına bak

Biz düşmanı esir ettik

Şu feleğin işine bak

Pek şanlıyız,Osmanlıyız

Ankara yöresine ait olduğu anlaşılan türkünün herhangi bir nüshası için doğrudan türkünün ismiyle (Ankara'nın taşına bak) bağlantı kuran bir hikâye anlatısı bulunamamıştır. Ancak, türkü için genel kabul gören en yaygın hikâye, tarihsel bağlamda Milli Mücadele ile çok yakından ilişkilidir ve şöyledir: Duatepe'ye yapılacak taarruz için 57'nci Tümenin Kerim Köyü'ne gelerek yedekte kalması kararlaştırılmıştır.

Gece yarısına doğru emri alan tümen komutanı Albay Mümtaz, birliklerinin yol hazırlıklarını tamamlatarak yürüyüşü başlatmıştır. Gece karanlığında ve yağmur altında ilerleyen birliklerde erlerin dörderli sıraları korumasında büyük güçlük yaşanıyordu. Yürüyüş kolunun bozulmaması ve erlerin kaybolmaması için birbirleriyle konuşmalarına izin verildi. Bu sırada, yürüyüş kolunun arkalarındaki bölüklerden biri kendine ortak bir dil buldu. Bütün bölük, bir ağızdan günlerdir Sakarya'ya bakan tepelerde yankılanan bir türküyü söylemeye koyuldu. Havası ve ritmiyle daha çok bir marşa benziyor, yürüyüş temposuna uyuyordu.

Halkın coşkun duygularını dile getiren türkünün bestecisi, söz yazarı bilinmiyordu. Türkünün başında halk askerlerine sesleniyor, onlara kutsal görevlerini hatırlatıyordu. Son bölümündeyse, Türkün karanlık günlerinde ortaya çıkan, kendini ulusuna adayan bir oğula, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'ya yakılan bir türkü havasındaydı.

Kolumu salladım toplar oynadı

Karataş içinde çete kaynadı

Yaşasın Urfalılar teslim olmadı

Di yeri yeri kumandanlar yeri

Çetelerim gidiyor dönmüyor geri

Bu türküye dair hikaye ise şöyle:

Urfa yöresine ait olan türkünün, “kolumu salladım toplar oynadı” ve “Tılfındır hastane” isimleri altında, yörede yaygın olarak yapılan sıra gecelerinde söylendiği görülmektedir. Türkünün değişik nüshalarıyla ilgili, çeşitli kaynaklarda birbirine benzer hikâyeler yer almaktadır. Bu hikâyeler arasında en kapsamlı olanı şöyledir: I. Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan Mondros Mütarekesine istinaden Urfa şehri, önce İngilizler (7 Mart 1919), İngilizlerin ayrılmasıyla da Fransızlar tarafından işgal edilmiştir (31 Ekim 1919). Urfalıların işgal kuvvetlerine şiddetli direnmeleri neticesinde Fransız güçleri, 11 Nisan 1920 sabahı Hastane ve Hızmalı köprü yolunu izleyerek, iki koldan Suruç yönüne şehri terk etmeye başlarlar. Suruç civarında bulunan diğer Fransız kuvvetleriyle birleşip tekrar Urfa'ya dönmemeleri için bir Türk birliği kendilerini geriden takip etmektedir. Fransız öncüleri ve bilhassa öncüde bulunan

Ermeniler yolda ilerlerken köylülere ateş edeler, köylüler de karşılık verir ve bu suretle çatışma

başlar. Takipteki Türk birliğinin Şebeke Boğazı mevkiinde şiddetli bir çatışma yaşandığı şeklindeki raporu üzerine, Urfa ve civardaki köylerden silahlarıyla yetişenler çatışmaya katılırlar ve Fransız kuvvetlerini etkisiz hale getirirler. Urfalılar, şehri düşman işgalinden kurtardıkları için sevinç gözyaşları içerisinde dönerken duygularını bu türküyle dile getirmişlerdir”.

Şu Dalma'dan geçtin mi

Soğuk sular içtin mi

Efelerin içinde

Yörük Ali'yi seçtin mi

Yörük Ali (1896-1953) Batı Anadolu'daki Milli Mücadele'de yer almış Kuvây-ı Milliye ve ordu mensuplarının hatıralarında ismi sıkça geçen, birçok yararlıklarıyla meşhur olmuş efelerdendir. Aydın-Sultanhisar civarındaki göçebe Türkmen oymağındandır. Üç sene çetecilik yaptıktan sonra köy hayatına dönmüştür. Yunanlıların İzmir'i ve Aydın'ı işgal etmesi üzerine, tekrar küçük bir çete kurmuştur. Haziran 1920'de çetesiyle birlikte Menderes Nehri'ni sallarla geçerek Malkoç adlı tren köprüsünü muhafaza eden Yunan karakoluna başarılı bir baskın gerçekleştirmiştir. Aydın ve Köşk cephesinde bir buçuk sene kadar vuruşan ve bölgedeki çatışmalarda çok faydası görülen kuvvetler. Yörük Ali Müfrezesi adıyla anılmıştır. Yörük Ali Efe'ye İstiklal Madalyası ve Milis Beratı verilmiştir.

 

Demirci de Mehmet Efem de geliyor açılsın yollar

Sıralanmışta koç yiğitler kaçılsın dağlar

Yürü bre Demirci de Mehmet Efem dağlar yürüsün

Hainleri düşmanları korkuda bürüsün

: Demirci Mehmet Efe (1885-1959). Milli Mücadele'de yararlığı görülen efelerden biridir. Nazilli ilçesinin Pirlibey köyündendir. Efe olmadan önce demircilik yapmış, bu sebeple “Demirci” sanı ile ünlenmiştir. I. Dünya Savaşı sırasında kendisine karşı yapılan onur kırıcı bir olaydan dolayı askerden kaçmış, köyüne dönerek zeybek olmuş, dağa çıkmıştır. 15 Mayıs 1919'da Yunan kuvvetlerinin İzmir'e çıkmasından sonra Milli Mücadele'ye katılmıştır.Düşman Nazilli'ye gelince, Demirci Mehmet Efe'nin zararsız duruma getirilmesi için kendisine önemli armağanlar göndererek generallik vaadinde bulunulur. Demirci Mehmet Efe bunları geri çevirerek, düşmanla savaşa girişir. Bu arada düşmanın elinde bulunan Nazilli'deki silah deposunu basarak kendi adamlarına dağıttır ve zeybekler ordusunun Demirci Alayını kurmaya başlar.

10 Temmuz'da Aydın'ın doğusundaki Umurlu'ya gelerek Cephe Komutanı Binbaşı İsmail Hakkı Bey'in komutasına girer. Burada asker toplayarak alayının gücünü artırır ve çok sayıda efe de onun emrine girer. Böylece, Demirci Efe kuvvetleri önemli bir birlik oluşturur. 16 Temmuzda düşman elinde bulunan Aydın'a bir saldırıda bulunur, fakat üstün ateş karşısında ilerleyemez. Para toplamak üzere Denizli'ye gönderdiği Söke'li Ali Efe'nin öldürülmesi ve adamlarının şehirden kovulması üzerine, Demirci Mehmet Efe Denizli'yi basarak, kendisini karşılamaya çıkan memurları hemen öldürtür. Ali Efe'nin ölümünden sorumlu tuttuğu yüz kadar kişiyi de kurşuna dizer ve şehri yakacağını bildirir. Bu kararından güçlükle vazgeçirilir. Bu olaydan sonra ünü her yerde yayılır. Emrinde bulunan 10 bin kişiyle Aydın cephesinde düşman saldırılarını durdurmada başarı sağlar. 5 Ekim 1919'da Aydın Cephesi Umum Kuvây-ı Milliye Komutanı olur. Savaştan sonra köyüne çekilir ve hayatının sonuna kadar burada yaşar. Bu anlatılanlar, Demirci Mehmet Efe'nin hayatıyla beraber, ana hatlarıyla türkü hikâyesini de oluşturmaktadır.

Akbaş boğazı amanın sisli dumanlı

Cafer de efem geliyor ikiyüz atlı

Ali Efemde düşmana karşı şahlandı

Açmış kolları amanın kartal kanatlı

Balıkesir Koca Avşar yöresine ait olan türkü Söke'li Cafer Efe'yi anlatmakta, Cafer Efe'nin kahramanlığını dile getirmektedir. Aslen Giritli olan Cafer Efe, adadaki Türklere edilen zulme baş kaldırmış, buradan Anadolu'ya sürülünce, Yunanlılara karşı mücadelesine devam etmiştir. Türkü, Cafer Efe'nin düşman tarafından vurulması üzerine, düşman karşısında kahramanca savaşmasını anlatmak üzere yakılmıştır.

Kaynak: Fatma Acun, "Milli Mücadele Dönemi Türküleri Üzerine Örnek Bir Çalışma", Folklor/Edebiyat Dergisi, 2025.

adminadmin