Türkiye
Giriş Tarihi : 17-11-2015 10:47   Güncelleme : 17-11-2015 10:47

Üniversitelerde Çalışan İdari Personellere Biçilen Sözde Adalet Anlayışı

(Rahmeti 657 zahmeti 2547) Bilindiği üzere ülkemizde çalışanlar işçiler ve memurlar olarak ikiye ayrılmıştır

Üniversitelerde Çalışan İdari Personellere Biçilen Sözde Adalet Anlayışı
(Rahmeti 657 zahmeti 2547) Bilindiği üzere ülkemizde çalışanlar işçiler ve memurlar olarak ikiye ayrılmıştır. Bu tanımlamanın da altında çeşitli çalışan grupları oluşturulmuştur.  Ülkemizde memurların hakları 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile düzenlenmiş ve beğenelim veya beğenmeyelim bu yürürlüktedir.  Hak tesliminden ziyade memurların sorumlulukları be yükümlülükleri üzerine düzenlenmiş olan bu yasa ile Memurun iş güvencesi çok sıkı korunmuştur. İş güvencesi haricinde memura bir huzur eklediği de söylenemez. Çeşitli kurumlarda çalıştırılmak üzere istihdam edilmiş olan memurlar, her dönemde devletin aklını ve refleksini oluşturan hafıza görevi yerine getiren çalışanları olmuşlardır.  Biz bu yazımızla 12 Eylül ürünü 2547 YÖK kanunu ile yönetilen ve Rektörlerin saltanatına dönüştürülmüş olan üniversitelerde çalışan memurların halini anlatmak için başlangıç yapacağız. Üniversitelerde idari personellerin büyük bir çoğunluğu kadrolarının bulunduğu iş yerlerinde değil,  13-b/4 ( Üniversite Rektörü Gerekli gördüğü hallerde üniversiteyi oluşturan kuruluş ve birimlerde görevli öğretim elemanlarının ve diğer personelin görev yerlerini değiştirir veya bunlara yeni görevler verir), ile kadroları dışında çalıştırılmaktadır.  Bu uygulamanın amacı memurları yeni kurulan ve kadrosu olmayan okullarda ve-veya işyerlerinde geçici ve kurucu olarak görevlendirilerek çalışmanın aksamasını engellemektir.  Aynı zamanda Öğretim kadrosunu oluşturan Öğretim Elemanları, Öğretim Görevlileri, Okutmanların dersler verebilmek için görevlendirilmesini kolaylaştırmaktır.  Amacı tamamen aksaklıkları engellemek olan bir kanunun üniversite yönetimleri tarafından çalışanlar üzerinde mobing tehdidi olarak kullanılıyor olması kesinlikle kabul edilemezdir.  Sorunlu çalışanlar için söz konusu maddenin kullanılması kolaycılığa gitmekten başka bir şey değildir. 657 sayılı kanunda ceza ve ödül yönetmelikleri vardır. Ama ne hikmetse amirler genel olarak cezalandırmayı bunu yaparken de “sürgün” anlamına da gelen “görev yeri değişikliği”’ni tercih eder. Cezalandırmak için de mahkeme yolu açık olacak uygulamalara değil kolay olan görev yeri değişikliğini kullanırlar. Bu görevlendirmeler yapılırken hiçbir açıklama dahi yapmak ihtiyacı hissetmeyen amirlerin keyfi olarak da görevlendirmeler yaptıkları aşikârdır. İnsan onurunu rencide edici, tamamen inisiyatifle kullanabilen bu maddenin muhakkak kaldırılması yâda idari personel için kullanılmaması gerekir. Bir keyfi uygulama da görevlendirmenin süresi ile alakalıdır. Bir yıl süre ile görevlendirilen personel süresi dolmasına rağmen eski görev yerine iade edilmemektedir. Emekli olana kadar bu geçici görevlendirme ile çalışan memurların olması düşündürücüdür. Yeni bir birim açılırken kadrosu ile birlikte açılması çözüm için kolaylaştırıcı olacaktır. Üniversitelerde idari personeller için üst kadrolar tanımlanmıştır. Bu kadrolar: Şef, Şube Müdürü, Fakülte ve Yüksekokul sekreterlikleri, Daire Başkanlıkları ve Genel Sekreter-Yardımcıları gibi kadrolardır. Memurların bu kadrolarda görevlendirilmeleri yâda atanmaları sınavla olabilmektedir.  Üniversite yönetimleri bu sınavları yaparak layık olan memurların görevde yükselmelerine ve unvan değişiklilerine olanak sağlamaları gerekmektedir. Burada da Üniversite yönetimi hülle yoluna giderek sınav ile alınması gereken kadroları diledikleri kişilere atama yolu ile verebilmektedir. Yüksekokul/Fakülte Sekreteri olarak atanan memurların şube müdürü olarak görevlendirilmesi yasal olsa bile etik değildir.  Diğer yandan bu kadrolara akademik personellerin atanıyor olması da kurum içindeki adalet olgusuna zarar vermektedir.  Üniversitelerde çalışan idari personeller 2914 sayılı Yüksek Öğretim Personel Kanununda adı bile geçmeyen çalışanlardır. Anlamlandırılamayan durum şudur ki, ceza verilecekse 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununa gör cezalandırılan idari personelin, Yükseköğretim Personeli olmamasından dolayı ödüllendirilmemesidir. Diğer Öğretim Elemanları ile İdari Personel arasında devam eden sessiz savaş gözden kaçmamaktadır. Özellikle son yıllarda yapılan düzenlemelere rağmen Öğretim Elemanları ile İdari personel arasında hak ve adalet arayışı tek taraflı olmaktadır.  Üniversiteler öğrenci, öğretim elemanı ve idari personeliyle bir bütündür, bu bütüne hizmet alımları ile dâhil edilen şirket personeli çalışanlarını da katmak gerekir. Üniversiteler öğrencisiz düşünülemez. Öğrencinin kayıt aşamasından mezun olana kadar, geçen süreçte bütün evrak işlerinden, kullandıkları mekânların bakım, onarım, temizliğine kadar her aşamasında idari personelin teri vardır. Bu inkâr edilemez bir gerçektir. Yardımcı personelin görevini yapmadığı bir okulda kokudan öğrenen de öğretende sağlıklı olarak eğitim yapamayacaktır.  Diğer yandan Emeğin ve alın terinin maddi değerinin yanından manevi bir değeri vardır. Ekonomik olarak yüksek karşılığı alan çalışanların bunu manevi üstünlük olarak da yansıtıyor olması en hafif tanımı ile egoistliktir.   Bunu baskı unsuru olarak kullanan insanların varlığı da inkâr edilmeyecek bir gerçektir. İnsan merkezli olmayan bakış açıları, sorunların kanunların gölgesinde büyütmekten başka bir şey değildir.. Alt kadrolarda çalışan idari ve akademik personel üzerinde oluşan baskı etkisi ancak insani bakış ile kaldırılabilir. Ama kanun var diyenlere kanunlarınızın gözü çıksın insanlıktan daha büyük kanun mu var. Genel bir giriş olarak hazırladığım üniversite çalışanları sorunları yazılarımız özele inerek devam edecektir. Sadece sorun tespit etmek değil çözüm önerileri de sunmaya çalışacağız. Amacımız daha huzurlu yaşanabilir bir dünya tesis edilmesinde olumlu katkı sağlamaktır.
adminadmin