-"Sen, benim dedemin kız kardeşinin kocasının ....... nın....... torunusun. Senin anlayacağın biz kökten akrabayız, sen bilmezsin de baban rahmetlik Selahattin emmim çok iyi bilir. Beni çok severdi. Param olmasa bile bakkaldan beni boş göndermezdi."dedi. Ben de,
-"Babam bakkalımızı kapattığında bile alacaklı defterini sakladıki, belki verecekliler getirir diye. Fakat, hiç kimseden, 'Borcunuz var' diye para isteyemedi."dedim. Güleryüz ve masum duruşuyla sözüne devam etti,
-"Bir defasında benim babam bana beş kiloluk yağ almak için para verdi. Yolda giderken bende para olduğunu anlayan arkadaşım, cebindeki metal pulları sallayınca ben de para sandım ve, -"Haydi gel masaya, yağı sonra alırsın " dedi. Masaya oturduk. İlk elde ütüldüm. Yağ parası kumara gitti. Evde anam bekler yemeğe yağ, babam bekler sopa atmaya çağ, eve gidemedim. Doğru senin babanın yanına,
-"Selahattin emmi, babam yağ istedi beş kilo."dedim. Bana,
-"Bir kilo verebilirim" dedi. Ben,
-"Bir değil, beş kilo.". Beş kilo yağı almadan eve gitmedim. Rahmetli baban beni sopadan kurtarmıştı. Allah gani gani rahmet eylesin" dedi.
Bizi dinleyen tanımadığımız bir kişi de güneşten korunmak için yanımıza gelmişti. Bize kulak kabarttı ve söze karıştı,
-"Kumar kötü bir şey. İnsanı hasta eder. Kumarcıların tedavi olması gerekir." dedi.
-"Nasıl yani. Kumar oynayan hastamı olur?"dedim, bana,
-"Evet. Hasta olur ya. Psikoloğa gitmesi gerekir. Gerçek hayattan kopmuştur. Ben de kumarcı idim. Elhamdülillah bu illetten kurtuldum. Onların yaşam şekilleri, düşünceleri, hayatları normal değil. Konuştukları konu kumar, hem iyi bir marifetmiş gibi oynadığı kumarın kritiğini yaparlar, iş hayatına bakış açıları, evi, çocukları tanıdıkları hep farklı bir dünya olur." dedi ve anlatmaya başladı.
-"Bazen kumar oynardık da oynadığımız kumarın kritiğini yapardık kumar arkadaşlarım ile. Son bir, iki eli oynamadan masadan kalksaydım masaya koyduğum paranın üç beş misli fazlasını alırdım."
"Bir arkadaşımız vardı, cebindeki paranın son kuruşuna kadar oynardı. Cebinde biraz para kaldıysa o parayı da orada yırtar öyle giderdi evine."
"Öyle arkadaşımız vardıki kumar oynamak için işyerinde saat akşam altı olmasını iple çekerdi. Saat altıda işten çıkar, yürüyerek saatlerce beyoğluna gider kumar arkadaşlarıyla buluşur, kumarını oynar ve gecenin bir saatinde evine yürüyerek gider. Sabah yine işine giderdi."
"Öyle arkadaşlar vardıki, karanlık ve dar sokaklarda kadınların küpesi, kolyesi, saati, bileziği olanların değerli eşyalarını zorla alır, kumar masasına kazanma hırsıyla oturur ve kaybeder öyle giderdi evine."
Arkadaş, arkadaş, arkadaş. Yok ev arkadaşıymış, yok bilmem ne arkadaşıymış. Tanımadığınız kişiyle arkadaş olmak kötü sonuçlar getirir. Arkadaş dediğin olmamalı hoyrat" dedi.
Fakat kumarcılar birbirlerine yardımcı da olurdu zarar görmesin arkadaşım diye."dedi. Konuştukça da pişmanlığı her halinden belli idi.