Dünyanın 19 aydır, havadan, karadan, denizden bombalanan merkezi Gazze…
Çocukların üzerine bombalar düşüyor…
Gazze’de çocuklar, bombalardan, soğuktan, açlıktan, ilaç, tedavi yetersizliğinden, enkaz altında ezilerek, nefessiz kalarak ölüyor…
İki yıl olacak neredeyse, Gazze’de Çocuklar ölüyor…
Biz sadece yürüyoruz…
Biz yürüyor, mitingler yapıyor, dualar ediyoruz…
Lakin nafile…
Dualarımız kabul olmuyor…
Neden?
Soruyu yürüyüş sonrası meydanı doldurmaya başlarken arkadaşıma sordum;
“Dünya üzerinde duası kabul olacak tek Müslüman yok mu?”
“Şimdi aynısını düşünüyordum…”
‘Dualarımız neden makbul değil?’ cevabı tevafuken geldi;
Riyazus Salihin 1855 Nolu Hadis:
“Bir kimse Allah yolunda uzun seferler yapar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak: ‘Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!’ diye dua eder. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir!”
Helali, haramı gözetmeyen milletin duası kabul olmaz…
Çarpıcı, dahası korkutucu değil mi?
Helali haramı gözetmediğimiz, ikisini karıştırmaya devam ettiğimiz müddetçe dualarımız kabul olmayacak…
Peki, ne oluyor, nasıl oluyor; helal haram karışıyor?
Koskoca İslam coğrafyası, dünyayı ateş topuna çeviren, insanları kıskacına alan, helal kazancı zehirleyen faiz belasından kurtulma iradesi gösteremiyoruz…
Sarıklısından hırkalısına hocalarımız, istisnaları hariç din adamlarımız, kanaat önderlerimiz, eğitimcilerimiz, STK temsilcileri, cemaat liderleri, hemen hepsi İslam’ın kesin hükümlerini, emirlerini, naslarını gündemlerinden çıkartarak, kitlelerini nafile ibadetlerin faziletleriyle avutuyorlar…
Cumhurbaşkanı;
"Neymiş efendim faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka şey beklemeyin. Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm böyle…” dediğinde, küresel, ‘reel’ ekonomi, ihtiyaç kredileri, promosyon beklentilerini ellerinin tersiyle iterek şöyle;
‘Muhterem cemaat, adam doğru söylüyor; Müslümanlar faize yanaşmazlarsa sadece Türkiye değil, bütün dünya kurtulur…’ diyemiyorlar…
Sağlam, kuvvetli, esaslı rüzgâr estirerek faize karşı çıkanın yanında duramıyor, güç oluşturamıyorlar…
“Biz bu adama sahip çıkmazsak, sesini yükseltmez, sözünü güçlendirmezsek yarın başımıza millet olarak, ümmet olarak büyük felaketler gelir, duası kabul olacak Müslüman bulamayız. Pişman oluruz, son pişmanlık fayda etmez…” diyemiyorlar.
Şimdi son pişmanlığın fayda etmeyeceği demlerdeyiz…
Ey yeşil sarıklı ulu hocalar,
İsmet Özel’in şu sözlerini her gün kulaklarını size vermiş dinleyicilerinize, takipçilerinize, ‘et tekrârü ahsen, velev kâne yüz seksen’ hatırlatmanız gerekmiyor mu?
“Kadınlar, kocalarına yahut oğullarına; ben senden fazla para değil, helal para kazanmanı istiyorum dese Türkiye'nin yüzü değişir…”
1.393 yıldır Müslümanlara faiz yasak olmasına rağmen, zekât farz olmasına rağmen, infak ısrarla tavsiye edilmesine rağmen…
Memleketimizde manifestosu, ‘Yerli değil montaj, orijinal değil yan sanayi, alın teri değil faiz...’ olan, Anadolu’nun kanını emen, millet fakirleştikçe zenginleşen gezicilerin, çapulcuların, boykotçuların, LGBT meskeni TÜSİAD’ın dediği oluyor…
Erdoğan’ın, "Faiz sebep, enflasyon netice…" çıkışına anında aksiyon alan, "İktidar, genel kabul görmüş ekonomik kurallara geri dönmelidir" diyen TÜSİAD’ın karşısına gerektiği yerde gerekeni yapan ümmet şuuruyla çıkamıyoruz…
Çıkanı, ‘Canım şimdi sırası mıydı, dünyanın hali ortada…’ diyerek geriletiyoruz…
Ne yapsın Reis…?
Bakıyor destek yok; rüzgâr ters yönden esmeye devam ediyor; ‘faizsiz ekonomik sistem başka bahara…’
İki yıl olacak, Gazze’de, çocuklar ölüyor…
Biz sadece yürüyoruz…
Mitingler yapıyor, dualar ediyoruz…
Lakin nafile…
Dualarımız kabul olmuyor…
Dua gayrete tabiyse, haniydi bizim gayretimiz?