Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 30-09-2020 06:39   Güncelleme : 30-09-2020 06:39

Yeryüzü Mektupları

Yeryüzü Mektupları

Kanın mürekkebiyle ıslanmış kalemimle yazıyorum sana. Acının ıstırabına batırılmış kelamımla, eprimiş kelimelerle yazıyorum sana. Sormaya gücün yetiyorsa sor, ben ne haldeyim? Geceye kurşun sıkıyor kalemim. Savaşa savaş açıyor yüreğim. Havaya öfke soluyorum durmadan. Geceleyin küf kokuyor paslı hücrelerinde şehrin. Zamana yemin olsun ki yanmak mazlumları uyandırmaktır, yanmak durmakta olan saatleri ayarlamaktır. Yanmak çalışmayan beyin hücrelerini çalıştırmaktır, yanmak aydınlatmaktır karanlıkları. Ben yanıyorum işte tüm hücrelerimler. Zamana yemin olsun ki böyle durup bakmayacağım, Gökyüzünde topladığım renklerle, Gökkubbede topladığım seslerle sesleniyorum yeryüzüne ki yelesini savuran yılkı atlarla geleceğim, geleceğim ki yoksulun kalbini hedef almasın kurşunlar, mazlumların evini yıkmasın bombalar, çocukların bilyelerini dağıtmasın uçaksavarlar.

Ve istiyorum ki can vermeli savaş tacirleri ellerimde. Hüzün dolmalı yüreğime ki canımı acıtsın, o acıyla ayaklanıp koşayım imdadına mazlumların.  Biliyorum ki yüküm zor, yüküm ağır lakin ellerim öksüzü kollar durmadan. Gözümün aydınlığı, yolumun meşalesidir bu. Mesafeler ne kadar uzak olsa da ayaklarım o kadar bilenir koşmaya. Başkaldırdım bütün zalimlere, isyan ettim bütün putlara, meydan okudum bütün katillere, yalana ve talana son verdim.

Öyle bir laf ettim ki bütün lifleri koptu dünyanın. Tepe taklak yuvarlandı tepeden aşağıya doğru. Şimdi, yara bere içinde kaldı her tarafı. Sıkışıp kopan tendonları öyle kolay düzelir mi sanıyorsun. Yaraları kabuk atıyor, derisi soyuluyor ama ya ruhu ne olacak?

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Recep YAZGANRecep YAZGAN