Bir akıma ait olmanın böyle bir kayboluşa dönüştüğünü de düşünenlerdenim. Grubun lideri bir şair ya da yazar, sizin gür şiirinizi veya yazınızı da örtebilir. Burada böyle bir durum hissediyorum. Yedi Meşalecilerde böyle bir algı durumu mevcuttur.
Neyse, gelelim Ziya Osman Sabanın şiir ve sanat dünyasına.
Onun şiirinde bir varoluş meselesi vardır. Şehri iyi yaşayan şair, şiiriyle İstanbul’u gezer, sizi de gezdirir: “Ne kadar istiyorum, akşamleyin, ezanda, /Eski bir evde olmak, orda, Eyüp sultanda;/Bir yanda ölmüşlerim, bir yanda kalanlarım.” Diyerek, yaşadıklarına sizi de ortak eder. Bazan da kaçırdıklarına üzülür ozan: “Geç kaldık, Yarab, geç kaldık!../Şu hayat işte, gök, dallar, gün, /Bizi sardı, Yarab, geç kaldık...” Pişmanlığın gecikmişliği ağırdır. Şairin ruh dünyası bunu da kaldıramamıştır belki? Sizi aydınlığa sevkedecek şiirlerine de bakmakta yarar var. Her şiiri, bir durum anlatmaz şairin.