Analiz
Giriş Tarihi : 13-11-2020 06:31   Güncelleme : 13-11-2020 06:31

Berat Albayrak’ın İstifası Üzerinden Bir Kişilik Analizi

Bu kadar ayrıntılı ve samimî bir istifa mektubu, müstafinin şahsî karakterini analiz etmeye yardımcı olur.

Berat Albayrak’ın İstifası Üzerinden Bir Kişilik Analizi

Kanaatimce şuurlu ve dürüst bir Müslüman idareci, istifa etmenin belki de asıl sebeplerini bütün detayları ile açıkça yazamasa bile yazdıklarının doğru olarak kabul etmek gerekir.

Mesela “Yaklaşık beş yıldır sürdürdüğüm bakanlık görevime sağlık sorunlarım nedeniyle devam edememe kararı aldım.” sözünde bir gerçeklik payının olduğunu düşünüyorum.

Dikkat ederseniz genç müstafi Bakanımız Berat Albayrak, “devam edememe”den bahsediyor. Devam edememenin sebebini de tarif edemediği sağlık sorunlarına bağlıyor. Bu iyi niyetli ve gayretli oldukları halde başarı sağlayamayan optimist ve mükemmeliyetçi kişilik tiplerinde sık sık görülen bir tükenmişlik sendromudur. Şimdi, istifa mektubundan yola çıkarak, Berat Albayrak’ın şahsiyeti üzerinde bir kaç yorum yapmak istiyorum.

 

BAŞARI ODAKLILIK VE OPTİMİZM

Optimizm yani iyimserlik, hayatta iyiliğin, kötülüğe er geç gâlip geleceğini savunan dünya görüşüdür. Genç Bakanımız da ekonominin iyiye doğru gideceğine dair hep ümit verici mesajlar verdi. Mayıs, Nisandan daha iyi olacak, Haziran ise Mayıs’tan daha da iyi olacak ifadeleri halen zihnimizde. Ekonominin gidişatı hakkında geleceğe itimat besleme hâlinin sürdürebilirliği, başarılı olmaya bağlıdır. Bu açıdan genç Bakanımız, liyakatini ve ehliyetini bir yana koyarsak, azami derecede çaba gösterdiğini söyleyebiliriz.

 

İnancı sağlam optimist insanlar, bütün zorluklara rağmen, kendilerini ve başkalarını da geleceğe ümitle bakmayı aşılayabilme meziyetine sahip olabilir. Hadiselere bakışı, düşünce tarzı, davranış özellikleri, psikolojik özellikleri ve bilgi çağına uyumu açısından her zaman iyimserdir. Her ne kadar olayların gelişmesinde kendisinin bir kabahati olmadığını düşünse de, kendisinde “işler nasıl olsa düzelir” veya “her şey çok güzel olacak” inancı hâkimdir. Enteresandır bu iyimser duruşunu istifa mektubunda dahî halen sergilemeye devam etmektedir: “Enerjide olduğu gibi ekonomide de ektiğimiz tohumlar çokta uzak olmayan bir gelecekte koca koca çınarlara dönüşecek ve ülkemizi tam bağımsızlık hedefine ulaştırdığına şahit olacağız.”

 

Optimist insanlar, çoğu zaman acizlikleri itiraf edemezler. “Büyük ve Güçlü Türkiye hedefini” gerçekleştirme yolculuğunda zayıf kaldığını itiraf edememenin ve hatta Türkiye’nin iktisaden küçülmesine ve malî yönden zayıf düşmesine sebebiyet vermiş olmanın hayal kırıklığını yaşamışlığın buhranını hissettiği için, sağlığını da o nispette kaybetmiş olabilir. Gerçekçi verilere dayanmayan aşırı iyimserliğin süreç içindeki bir zararı da konulara hâkim olamama ve çözüm üreteme bakımından, tıpkı pesimist yaklaşım gösteren bir insanın zayıf durumuna düşmektir. Acı gerçekler karşısında iyimserliği yitirmek, Türkiye şartları için olağan bir durumdur.

 

MÜKEMMELİYETÇİLİK VE HEDEF ODAKLILIK

İyimserlikleri ile ileriye dönük hep güven aşılamak isteyen, mükemmel sonuçlar bekleyen, fakat hedeflenen olumlu gelişmelerin bir türlü ortaya çıkmasını göremeyip de hayal kırıklığına uğramak, optimist ve mükemmeliyetçi kişilerin bir özelliğidir. Optimizm ve mükemmeliyetçilik, sonuç vermeyen bir yorucu yarıştır. Dolayısıyla yarışçı bu koşuda er veya geç öz güvenini kaybeder. Yarışçı, hatalarını araştırır ve bunları detaylarda aramaya başlar, düzeltmeye kalkar ama yine sonuç alamaz, hataların sistemden kaynaklandığını fark edemez.

 

Mükemmeliyetçi şahıslar, özellikle siyaset sahnesinde bağlı oldukları lidere karşı kendilerini sorumlu hisseder. Liderin gözüne girebilmek, halktan takdir ve alkış alabilmek için, işlerin mükemmel bir şekilde işlemesine yönelik kontrol mekanizmasını geliştirir. En çok korktuğu şey, tenkit ve eleştiri almak ve mahcup duruma düşmektir. Etrafa optimist görüntü verme çabasında olan mükemmeliyetçi şahısların iradeli güçlüdür, dış görüntüleri zırh gibi sağlam görünse de hassas ruhludur.

 

Kabul ettikleri prestijli işlerini en iyi bir şekilde yapma gayreti gösterirler ammâ buna yönelik motivasyon genelde dışsaldır, yani içerden gelen bir içgüdü ile bu işleri üstlenmezler. Dışarıya karşı başarı göstermek zorunda oldukları için, azami derecede çalışırlar. Bu da aslında ruhsal yönden pek sağlıklı bir süreç değildir. Çünkü süreç, iddialı bir şekilde azami çaba ile başlar, artan stres ile devam eder ve nihayetinde fiyasko ile sonuçlanır. Bu da depresyona yol açabilir.

 

Mükemmeliyetçilik duygusunun kökleri, kişinin şahsiyeti ve doğuştan gelen karakteri ile ilgili olabilir. Bu durum, bazen zorlayıcı davranışlara da yol açabilmektedir. Mesela bütün iyi niyetli çabalarına rağmen belirledikleri hedeflere ulaşmada yeterli olamadıklarında mükemmeliyetçilik tuzağına düşebilirler. Bu şu anlama gelmektedir: Elde edilen başarılar veya başarısızlar, kendi öz değerleri ve benlik saygınlıklarıyla eş değer olarak görülür. Başarı elde ettiklerinde sürekli olarak daha optimal hedefin peşinde koşarlar ve/fakat bu süreçte üstünlük kompleksine yakalanabilirler ve baş olmak isterler. Tam tersine başarısız olduklarında bunu kendilerinden bilirler ve büyük bir hayal kırıklığına uğrarlar.

 

Mükemmeliyetçi şahıslar, hep kara-ak kategorisine göre düşünür. İşini düzgün yapamayan, mükemmel değildir ve otomatikman kaybedenlerden sayılır. Kendilerini yargılarlar, hesaba çekerler, hatalarını büyütürler. Mesela işine ve mesleğine son derece düşkün olan bir Japon, çözümleyemediği bir sorun karşısında ilk olarak intiharı düşünür ve işin millî ehemmiyetine göre gerekirse “Harakiri” ile hayatına son verir.

 

Şuurlu Müslüman idareciler ise, dürüstlüğün bir simgesi olarak, başarılı olamadıkları bir görevden dolayı intihar etmez ammâ hatasını, eksikliğini itiraf ederek, istifa yoluyla görevinden şerefiyle ayrılır. Ancak mükemmeliyetçi şahıslar, görevlerinden ayrılırken, kendilerini başarısız hissetmelerin ötesinde içinde bulundukları stresin getirdiği psikolojik yükle beraber derin bir mahcubiyet yaşarlar ve kendi özel dünyalarına çekilme ihtiyacı duyarlar.

 

NETİCE HÜSRAN OLUNCA…

Türkiye’nin ekonomik sorunlarını çözmek, tek bir Bakanla çözülecek kadar kolay bir iş olmadığını herkes bilir. Üstelik optimizm ve mükemmeliyetçilik ise, bu zor görevi üstlenen kişiyi ruhen daha da tahrip edebilir. Siyasî kariyer için sağlımızı bozmanın bir anlamı olmamalıdır. Bu bağlamda şahsen Berat Albayrak’ın istifa sebebinin ruh sağlığı ile ilgili olduğunu düşünmekteyim. Ancak görevinde başarısız olmasının tek sebebinin de kendisinden kaynaklanmadığını biliyorum.

 

Çünkü Türkiye’nin Cumhuriyet tarihindeki en büyük yönetim reformu olarak kabul ettirilmek istenen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, iktisadî yönden liberal modeli ve faizli banka sisteminin yanında ideolojik olarak Kemalist/Laik üst sistemin temel unsurlarını dokunmadan onun bir alt sistemi olan parlamenter sistemden devlet başkanlık sistemine geçiş modelinden başka bir şey değildir.

 

Kısacası borca dayanan faizci para kredi sisteminde ekonomiden sorumlu hangi bakan gelirse gelsin, Türkiye’nin iktisadî refahına ve sosyal adaletine yönelik olarak sürdürebilir bir başarı sağlaması mümkün değildir. Bu yönüyle Berat Albayrak mazur sayılmalıdır. Yapılması gereken üst sistemi, âdil bir nizama dönüştürmektir, vesselâm.

Kaynak: Prof. Dr. Ali Seyyar - mirathaber.com

Recep YAZGANRecep YAZGAN