Yazar ve gazeteci Selahattin Yusuf'un kaleme aldığı Bir Masal İsmet Özel'i kitabı, ünlü şairi bütün yönleriyle masaya yatırıyor. İsmet Özel'i daha yakından tanımak isteyen okurlara için iyi bir kaynak özelliği sunuyor elinizdeki eser.
Çok genç yaşta Türk şiirine büyük katkılarda bulunan İsmet Özel, kuşkusuz Türkçenin en büyük şairlerinden biridir. Türkiye’de bu konuda bir tartışma veya kafa karışıklığı bulunmamaktadır. Ancak bir entelektüel olarak İsmet Özel, daima hararetli tartışmaların odağındadır. Özellikle 1990’larda geliştirdiği “Türklük” imgesi etrafında yoğunlaşan bu tartışmalar, günümüzde de devam etmektedir.
Selahattin Yusuf’un bu çalışması, 2000’li yılların başında, mezunu olduğu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde bir yüksek lisans tezi olarak tasarlanmıştı.
KİTAPLAŞAN TEZ
Tez, yazarın o dönemde tamamen edebiyata yönelmesi ve akademik hayattan uzaklaşmasıyla savunulmadan kaldı. Ancak Selahattin Yusuf, metnin Türk entelektüel hayatına bir katkı olabileceğini düşündü. İsmet Özel’in daima güncel kalan ve odağında yer aldığı siyasal tartışmaların, derli toplu bir sunumunu veren çalışma, böylece kitaplaşmış oldu.
ZİHİN AÇICI BİR ÇALIŞMA
İsmet Özel’in bir entelektüel olarak portresini veren Bir Masal İsmet Özel’i günümüzde devam eden hararetli tartışmalara, büyük şairin evrenine kaynaklar üzerinden bir yolculuk deneyerek katkıda bulunuyor.
İsmet Özel’i bir entelektüel olarak ele alıyor ve ona tarihsel bir bağlam öneriyor. Türk okurunu da bu son derece zihin açıcı tartışma ikilimi içinde bir yolculuğa çıkarıyor.
BİR MASAL İSMET ÖZEL'İ NE ANLATIYOR, KONUSU, ANA FİKRİ, ÖZETİ
Türkiye'de az çok okumuş herkesin kafasında bir "İsmet Özel Masalı" var.
Bazı masallarda, ağzından alevler saçan ejderin kellelerini kılıcıyla koparan İsmet Özel'le karşılaşıyoruz. Bazılarında ise ateşi ağzından bizzat İsmet Özel çıkarıyor!
İsmet Özel masalları öyle çok, öyle çeşitli ki. Yaşayan bir entelektüelin Kaf Dağı'nda ikamete mecbur edilmesinin bir anlamı olmalı.
Halbuki, İsmet Özel tam da kendi masalanı yıkmak için müstakil bir kitap yazmıştır: Waldo Sen Neden Burası Değilsin.
Elinizdeki kitap, bir entelektüel olarak İsmet Özel'in düşüncesini hakiki nitelikleriyle kavrama çabasının ürünüdür.
Bir Masal İsmet Özel'i, yeni ya da eski bir İsmet Özel Masalı değildir.
BİR MASAL İSMET ÖZEL'İ ALINTILARI - SÖZLERİ
İsmet Özel, mizaç itibariyle kavgacı, mücadeleci bir insandır. Onun “Erbain”lerden birine aldığı ve henüz dokuz yaşında (1953) yazdığı “Kış” isimli şiirini hatırlamak bu bakımdan ilginç olacaktır: “Kış geldi kar yağdı / Her yere soğuk saldı / İki taraf olsak / Kar topu oynasak / Yaz gitti / güz gitti / yine geldi kış baba.” (Özel, 1998; 11) Şiirde yer alan “iki taraf olmak” ve “kar topu oynamak” metaforları, İsmet Özel'in hayatı boyunca sürdüreceği bir algılama/yaşama biçimi olmuştur demek sanırız aşırı bir yorum olmasa gerektir.
"Bazen öyle oluyor ki bir şeyler söyleyecek, dinleyecek insan için kuduruyorum. Bir tavır, bir bakış, susuşun bile yeterli olacağı zamanlar bunlar."
İsmet Özel, Müslüman olduktan sonra değişmediğini, birçok bakımdan aynı adam olarak kaldığını söylemektedir. Bu konuyla ilgili benim birkaç tanıklığım var. İsmet Özel, Bilkent Üniversitesi'nde 1996 yılında yaptığı bir konuşmada, kendisiyle ilgili olarak sorulan "Müslüman olmadan önce bunalımlarınızdan bahsediyordunuz inandıktan sonra bu bunalımlarınızdan kurtuldunuz mu?" şeklindeki bir soruya; "Hayır, ben Müslüman olduktan sonra da bunalımlı bir insanım." cevabını vermiştir.
İsmet Özel'in, Müslüman olmadan önce de Müslüman olduktan sonraki çizgisine yakın durduğu meselesi, aynı zamanda birbirleriyle dost da olan iki ünlü şair, Sezai Karakoç ve Cemal Süreya arasında bir latife konusu olmuştur. Anlatılana göre Cemal Süreya bir gün Sezai Karakoç'a, İsmet Özel'in Müslüman olduktan sonra değişmediğini, eskiden yazdığı gibi yazdığını söylemiş. Sezai Karakoç'un cevabı ise; "Evet, elbette. Çünkü eskiden de bizim gibi yazıyordu." olmuş.
Ataol Behramoğlu'na yazdığı mektuplardan birinde şöyle diyor: "Asıl çektiğim sıkıntı, kendi mantık düzenime yakın bir dostumun olmayışı. Belki bir kuşak sorunu bu. Ama bizim kuşağın adamları, her kuşakta olduğu gibi ya eridiler, ya da içerideler. Gençlerle anlaşıyorum ama zaman zaman. Onların da yeterli içtenlik gösterdiklerinden kuşkuluyum... Bazen öyle oluyor ki bir şeyler söyleyecek, dinleyecek insan için kuduruyorum. Bir tavır, bir bakış, susuşun bile yeterli olacağı zamanlar bunlar. Çektiğim sıkıntının nedenini iyi biliyorum: Çok duyarlı olmak. Yaşadığımız siyasî ortamın -12 Mart 1971 Muhtırası kast ediliyor. (SY)- en öldürücü darbesi bana, benim gibilerin üstüne indi." (Özel, 1995; 219-220)
"Karakter ferdin ve ırkın cevheridir. Cevher bir gizli hazinedir. Ondan sonsuz değerler fışkırır, ebedilik çiçekleri açılır. Ancak onun çiçeklenmesi için, kendisine uygun hayat suyunu bulması lazımdır. Onunla birleşince harikalar doğurur. Tarihin başlangıcından beri Türklük Asya'nın, eski dünyanın bu anakarasından kaynayan bir cevherdi. Onun yaşama kudreti bir kıtaya sığmıyordu. Gobi çöllerinden Hazar kıyılarına, Tiyanşan dağlarından Ural'ın eteklerine kadar engin bir cihanı dolduran hayat iradesi, kendine yetecek gökleri arıyordu. Asırlarca Çin sınırlarından Bizans'a kadar at oynatan kahraman bir kavim, bahtiyar bir anda gök kapılarının kendisine açılmasını bekliyordu. Atını aslanca süren, kılıcını mertlikle kullanan, kalbi şefkatle dolu, canlı neşeli bir ırk, Şamanlık denen sihirbaz ibadetinin dar ve ruhsuz kalıbında cevherini işleyemezdi. Ona sonsuzluğa açılan ümit kapıları, ebediliğe susayan iman, kendinden aşk ummanı lazımdı. Türk bu ummanı İslam'da buldu." (Topçu, 1997; 143-144)
Akman'ın, yazılarında neden sık sık Hz. Ömer'e atıf yaptığı yönündeki sorusuna cevaben şöyle diyor: "Çünkü Hz. Ömer, İslâm'a büyük bir düşmanlık gören bir yerden, İslâm aleyhindeki her şeye büyük bir rahatsızlık duyan bir noktaya geldi. Dolayısıyla hiç umurumda değil. İnsanlar, 'Sosyalistti, İslâmcı oldu, şimdi de Türkçülük tellerini çalıyor.' diyorlar. Hepsi salakça şeyler. Komünist olmam, bugünkü durumumla tıpatıp yerine oturan bir şey. Ben pozitivist kültür içinde yetişmiş bir insan olarak, o gün komünist olmadığım takdirde, bir gün Müslüman olamayacaktım. Ben de onlara söylüyorum: Behey salaklar, ben komünistken siz niye değildiniz? Ben sosyalist değilim demedim hiçbir zaman. Sosyalist olmayı geride bıraktım, dedim. O zaman, Hah İsmet Özel bak, sen bu kadar zaman vakit kaybettin. Biz bu sırada buradan buraya gelmiştik, gel bunu sana gösterelim' diyemediler. Tam tersine, ben ihtida ettikten sonra, onlara 'Bakın kardeşim, oradan buraya gelmek lazım.' diye yol gösterdim."
"Duygularım, içgüdülerim, tasarılarım.Her şey büyük bir karmaşayla üstüme çullanıyor. Hayat karşısında acıdan çok bulantı duyuyorum bu bir gerçek. Bazı önyargılar adına yalana sapmak benden uzak olsun. Yalnızım ve en kuvvetli tarafım da bu. Nasıl yorumlarsan yorumla." (21 Eylül 1972)
1950'lerden itibaren Türkiye'de "devrimci" diyebileceğimiz bir yolu tek başına açan ünlü şair Necip Fazıl Kısakürek, Nihal Atsız, Alparslan Türkeş ve benzeri ırkçı Türkçülüğe yakın önderlerin etkilediği kitleleri İslâmî bir çizgiye çekmekte oldukça başarılı olmuştur. Etkileyici bir şahsiyete, hitap gücüne ve aksiyon cesaretine sahip olan Necip Fazıl, yetiştirdiği, etkilediği insanlarla bugün bile Türkiye'nin sağ ve İslâmcı kesimlerinin asıl fikir mimarı konumundadır. Onun Türkçülüğü aslında tamamen İslâmcılıktır. Türk, onun için İslâm'ın bir bayraktarı olduğu kadar ve olduğu sürece önemlidir ve değerlidir. Türk'ün eşsiz kıymeti, İslâm'a yaptığı -ve yapacağı- eşsiz katkıdan kaynaklanmaktadır.
Şiir, İsmet Özel’e göre sığınılacak bir saçak-altıdır. Bizim bir süreliğine korunduğumuz, sükûnet bulduğumuz bir yerdir. Oradan zamanında çıkılmalıdır. Sürekli kalmak, orada sürekli yaşamak mümkün değildir.
"I saw the best minds of my generation destroyed."
Ben kendi ellerimde bir sıva oluyorum kendime. İsmet Özel
Toplumu anlamak, insanın ilkel güdülerinin seyrini takip etmekle birlikte, onun artık daha önemli bir yönlendiricisi ve güdücüsü olan entelektüelin dünyasını keşfetmekten geçiyor diye düşünüyorum.
"Ben sizin durduğunuz yerden tedirgin oldum, başka yere gidiyorum."
"Hızı kesilmez bir dişi aslan olan irade, hayatı çevik pençesine almış, ta uzaklara götürüyor."