Analiz
Giriş Tarihi : 04-10-2020 04:30   Güncelleme : 04-10-2020 04:30

Dağlık Karabağ Ve Azerbaycan

Her topuğun altına bir deve dikeni lazım; bu bazen deveyi tutmak için, bazen de deveyi istenilen yola çıkarmak için.

Dağlık Karabağ Ve Azerbaycan

Azerbaycan ve Ermenistan’ın Karabağ sorunu bu şekilde tutulmak üzerine kurgulanmış bir projedir; amaç hem Azerbaycan’ın Türkiye ile sınır birliğini önlemek, hem de Türkiye’nin Azerbaycan üzerinden Türki Cumhuriyetlerle sınır birliği yakalamasının önüne geçmektir. Artık Rusya Batıya yaklaşan Ermenileri hizaya getirmek için Azerilerin bu çıkışına ne düzeyde izin verir onu hep birlikte göreceğiz.

 

Sovyetler Birliği dağılınca kimi ülkeler doğal sınırları içinde özgürleşirken kimi geçmişinde devlet olmamış halklar veya yaşadığı bölgeyle herhangi bir tarihsel bağı olmayan halklarda devletleşme şansı buldu ve böylece yaşadığı bölgenin sahibi oldu.  Kuşkusuz Sovyetler Birliğinin dağılması sonrası bu beklenen bir şeydi. Zaten bu devletler kurulurken Türkiye’nin Laçin bölgesindeki Kürtlerin devlet olması itirazı dışında kimsenin bu devletlerin böyle mantar gibi ortaya çıkmasına bir itirazları olmadı. Sorun, bu halkların devlet olması değildir, devletleşip önlerini görür olduktan sonra sorunları görür olmalardır. Ama bu beklenen bir şeydi, çünkü devlet olduktan sonra onlarında önlerine bakmaları gerekiyordu. Onlarda devlet olduktan sonra her devlet gibi sorunlarını çözmeye ve güçlü devlet olmaya yöneldiler. Gürcüler ve Ukraynalılar bu konuda kötü imtihan verince ağabeyleri Ruslar tarafından bölünerek hizaya getirildiler. Karabağ sorunu tam olarak onlara benzememekle birlikte o da Sovyetler Birliğinin dağılması sonrası ortaya çıktı ve oranında kendine göre sorunları vardı.

 

Oraya bir bölge diyorum ama aslında orada iki bölge var ve orada da bölgenin bir kısmında Kürtler yaşardı, ancak Kürtlerin gerisinde onları destekleyen güçlü idari bir yapı ya da devlet olmadığı için Ermenilerin müdahalesi sonucu ortadan kaldırıldı.

 

Tarihi bir yerden alırsak eksik alırız ama tüm tarihi bir köşeye sığdıramayacağımıza göre bir yerden başlayalım.

 

Sovyetler birliği yapılanırken Ermenilerin çoğunlukta olduğu Karabağ bölgesini özerk oblast bölgesi olarak Azerbaycan’a bağladı, Karabağ’ın batısında bulunan ve nüfus çoğunluğunun Kürt olduğu diğer bölgeyi ise Kızıl Kürdistan adıyla kendi başına özerk bir yapı haline getirdi. Rusların kafasında devrim ateşinden olsa gerek ki, herkese hakkını vermenin doğru olacağı geçiyordu. Ancak bu olması gereken olsa da dünyada hiçbir sınır bu şekilde çizilmemişti. Herkes sınırını ya gücüne göre ya da gerilerindeki ülkelerin verdiklerin desteklerin niteliğine göre sınırlarını belirlemişti. Hasılı Kürt özerk bölgesi Türkiye’nin Kürtlere dönük endişeleri üzerine dönemin Sovyeti idaresi tarafından daha takvimler 1929’u gösterirken lağvedilmişti. Statüsüzlük ve dilin resmi düzeyde kullanılmaması ise takdir edersiniz ki asimile olmanın başat araçlarıdır. Kürtler de özerk statünün lağvından sonra Orta Asya ve Kafkaslara sürüldüler ve sürülenler sürüldükleri yerlerde asimile olurken kalanlar da bölgeleri idari yapı olarak verildikleri ülkeler tarafından asimile edildiler. 

 

 Karabağ’ın paylaşım savaşlarına sahne olmasının gerisinde Sovyet yapılanmasının dağılması vardır. Azerilerin iddiası Sovyeti dönemi yapılan idari yapılanma da Karabağ’ın kendilerine verilmesi yatıyor. Ki Laçin bölgesinde ikamet edenler değil, ama Karabağ’da ikamet eden halkının ekserisinin o dönemde Ermeni olduğu biliniyordu, Karabağ nüfus şimdi de öyle.

 

Yani Ermenilerin iddiası da Karabağ halkının Ermeni olmasında yatıyor.

 

Yerel halk Ermeni olduğundan Karabağ’ın demokratik yollardan Azerbaycan’a geçmesi bir olasılık değildir, bu da doğal olarak orayı almaları için Azerilere savaşmanın dışında bir seçenek bırakmıyor. Kuşkusuz Azeriler de orayı savaşla almanın dışında başka bir seçenekleri olmadığını biliyorlar; zira 30 yıldır oranın idari yapısının Sovyeti Hükümeti döneminde kendilerine verildiğini söylüyorlar, ama kimse bir şey yapmıyor.

 

Belli ki büyük abilerin başka hesapları var!

 

Burada Kürtlerin bir iddiası ise yok sayılır, çünkü oralarda artık neredeyse hiç Kürt yoktur.

 

Kalanlar ise dillerini kullanmayı bırakmış, umumiyetle Azerice konuşuyorlar. Kürtlerin geriye kalanları ise İkinci Dünya Savaşı’nda oralardan Orta Asya’ya sürüldüler.

 

Kalan son Kürtler ise 1992’de Kızıl Kürdistan’ı diriltmeye yeltenince Ermeniler tarafında kıyam ve tehcirlere uğradılar. Artık oralarda bir Kürt varlığından söz etmek bile imkansız hale gelmiştir. Ama kimin umurunda!

 

Tabi tarihi siyaset yazıyor ve siyaseti de kim güçlüyse onun söyledikleri belirliyor. Yoksa tarih ışığında bakıldığında Karabağ toprakları ne Azerbaycan’ınındır ne de Ermenistan’ındır. Dahası, Karabağ Ermenileri Azerbaycan’a mesafeli dursa da Kuzey Kıbrıs Türklerinin Türkiye’den haz etmemeleri gibi onlarda Ermenistan’dan pek haz etmiyorlar.

 

Onları Ermenistan’a bağlayan Azeri tehdidi ve Azeri ile Ermeniler arasında 1988 ile 1992 yılları arasında yaşanan kısmi savaşlarda Azerilerin aldıkları yenilgiler sonrası kendilerine intikam güdüsüyle yaklaşmaları korkusudur. Ki Azeriler gerçekten o yenilgilerini unutmadılar ve bölgenin siyasi konjonktürü buna izin verince hemen ilk taarruzlara başladılar. Konjonktürün Azerileri Ermenilere saldırabilir duruma getirmesinin pek çok nedeni var, ama sanırım en önemlisi Ermenistan’ın mali sebeplerden dolayı diasporası üzerinden Ruslardan uzaklaşması, Batıyla yakınlaşmasıdır. Yani bir anlamda Azerilerin saldırmalarının altında Rusların kısmi bir göz yumması söz konusudur, ama nereye kadar onu da hep birlikte göreceğiz.

 

Tarihte biraz daha geriye gidelim: Eskiden bugün Ermenistan dediğimiz bölgede neredeyse hiç Ermeni yoktu ve dahası biraz daha geriye gittiğimizde ortada Ermeni diye bir halkta yoktu. Buradaki Ermeniler ise yakın bir zaman önce Osmanlılardan kaçarken din ortaklığı münasebetiyle Ruslara sığınan Anadolu Ermenileridir.

 

Ermeniler de Azeriler gibi bugün devlet olmalarını eski Sovyet rejimine borçludurlar. Sovyeti Hükümeti 1926’da idari yapılanmaya giderken yerleşik bir halk olarak Ermenileri yerel bir unsur kabul etmiş ve onlara da burada bir devlet olarak siyasi statü vermişti. Bu şart Azeriler içinde geçerlidir, çünkü biraz geriye gittiğimizde bırakın devleti, Azeri diye bir halk bile yoktu. Ama izin verirseniz buna sonradan kısaca değineceğim, önce Ermenilerden başlayalım.

 

Ermenilerin gerçek yurdu bugün Anadolu diye tabir ettiğimiz topraklarda belirli bölgelerdi, ağırlıklı Kürtlerle iç içe, dağınık bir şekilde yaşar, birlikte o yapı, bu yapı diye kurulan krallık ve imparatorluklara tebaalık yaparlardı. Örneğin Ermeni ve Kürtler Medlerde merkezi bir halk iken, Roma İmparatorluğu döneminde ikinci plana düşmüş köle halklardı.

 

Roma İmparatorluğuna karşı Romalıların “Doğu Cephesi” dedikleri tüm direnişlerde Kürtler ve Ermeniler birlikte hareket etmişlerdir.  Hristiyanlık bölgeye yayıldığında ise Kürtler de, Ermeniler de önemli oranda birlikte Hristiyan olmuşlardı; konuştukları diller ise bölgesel lehçeler düzeyindeydi ki, hala öyledir.

 

Kürtlerle ayrışmaları İslamiyet’in bölgeye gelmesi veya İslam ordularının Kürt kabilelerine saldırmalarıyla da başlamadı, yalnızca dinsel bir ayrışmanın yaşanmasına neden oldu. Ki bu halklar yine birlikte yaşadı ta ki Osmanlı İmparatorluğunun son demlerine kadar. Bu ayrışma en ciddi şekilde Ermenilerde gelişen ulus bilinçle birlikte başladı. Yani Ermenilerin Kürtlerden ayrışmalarının nedeni Ermenilerin etnik farklılıkları olmadı, ulus bilincinde dinsel farklılıkların başat rol oynaması oldu. Osmanlının Kürtlerle iyi geçinen Müslüman ve Hristiyanları öteki kabul eden anlayışı ise yalnızca bu süreci biraz daha hızlandırdı.

 

Kaldı ki, Kürtlerin ulus bilincine ermemeleri de Ermenilerin tam tersi olarak Osmanlılarda ortak bir dine mensup olmalarından geliyordu. Yani kelimenin doğru anlamıyla Kürtler İmparatorlukla ortak bir dine mensup olmalarından ötürü ulusal anlamda bir yarışmaya gitmedi ve ödüllerini de bir statüsüzlük olarak aldılar! 

 

Gelelim Azerbaycan’a; gerçekte geçmişte Azerbaycan diye bir devlette kurulmuş değildir, kaldı ki, Azeriler Türk’te değildir, başta Medler olmak üzere yerel devletlerin eski bakiyeleridir, Doğudan gelen Türk akınlarına açık olmaları onların zamanla Türkleşmelerine neden oldu. Ki zaten onlarda Ermeniler gibi Sovyetlerin dağılması sonrası bir devlet olgusuyla tanıştılar. Ama Azerilerin Ermenilerden farkı o toprakların onların ata yurtları olmasıdır. 19. Yüzyılın başlarında yapıldığı söylenen nüfus sayımlarında kendilerini Azeri diye isimlendiren halk ile yerli halk -ki bunlar Kürt’dür- aralarındaki nüfus farkını yüzde üzerinden verirsek, 55’i Azeri, 35’i Kürt ve geriye kalan 10’luk yüzdesi de diğer yerel halklardır.

 

Bunu uzatmanın alemi yok; bu arada Azerilerin Karabağ üzerindeki iddialarının Ermenilerin iddialarından daha köklü veya daha hakiki olduğunu söylemek doğru değildir.  Kuşkusuz iki tarafında kendilerine göre argümanları var ve iki tarafta kendisine göre haklıdır.

 

Bu arada İkinci Dünya Savaşı sırasında sürgün edilen Kürtler önemli oranda Kafkaslara ve Kazakistan’a sürülürken, 1992 sürgünleri ise çoğunlukla Azerbaycan’a göç ettiler. Ama bunu nedeni Azerilerle tarihsel bağları veya din birliği değildir, Ermenilerin onları sürerken tek alternatiflerinin en yakın bölge olan Azerbaycan’a göç etmeleridir. Karabağ’ın şu anki mevcut sakinleri ağırlıklı olarak Ermenilerdir ki, zaten Ermenistan’ın Karabağ üzerindeki iddiasının temelinde de da Karabağ’ın nüfusunun Ermenilerden oluşması yatmaktadır. Azerbaycan’ın iyelik argümanları ise hala 1926 Sovyeti idari yapılanması sırasında Karabağ’ın özerk bir statü olarak kendilerine verilmesi şartına dayanmaktadır.

 

Ama yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi konu bu işin tarihsel arka planı değil, Karabağ’ın bugün sahip olduğu stratejik konumu ve başta Rusya olmak üzere büyük devletlerin bu konuda ne karar verecekleridir.

 

Karabağ’ın Azerbaycan tarafından ele geçirilmesi kuşkusuz Azerbaycan’ın doğalgazını sorunsuz bir şekilde Türkiye üzerinden uluslararası piyasaları sunması şansını vereceği gibi, Türkiye ile birleşmesi ve hatta Türk dünyasını birleştirmesi gibi sayılamayacak pek çok şeye kapı aralayabilir. Bu mümkün mü, bilemeyiz, ama bu durum başta İran ve Ermenistan olmak üzere diğer büyük devletlerin istemediği bir şeydir, çünkü güçlü bir Azerbaycan İran için güçlü bir düşman anlamına gelirken, Arap dünyası ve Türkiye’nin komşuları açısından da bu güçlü bir Türkiye anlamına geliyor. Azerbaycan’ın ana toprağı da nüfusunun çoğunluğu da İran’ın sınırları içindedir ve Pek tabii olarak her Azerbaycanlının hayali büyük Azerbaycan’dır. İş o raddeye geldiğinde en önemsiz unsur ise Ermenistan’dır, çünkü ne bir gücü var ne de bir cazibesi; o nedenle nüfusu durmadan göç vermektedir. Rusya’nın katkısı olmasa Ermenilerin bir savaşa katılmaları bile olası değildir.

 

Ancak geride duran ülkelerinde kendilerine göre hesapları var. Bir ülkenin güçlenmesi veya bölgesel güce dönüşmesi pek çok hesabın altüst olması demektir.

 

Örneğin; İran, Rusya, Çin hatta Amerika Birleşik Devletleri bile Türki cumhuriyetlerin birleşmesine sıcak bakmaz. Zira bu çokça sınırın değişmesi, dünyanın yeni baştan jeostratejik ve jeopolitik anlamda yeni baştan dizayn edilmesi demektir ki, herhangi bir gücün menfaatlerinden taviz vermesi beklenir bir durum değildir. Bu durum çok isteniyorsa bu o düzeyde savaşlar gerektirir ki, büyüklerin böylesi bir savaşa gitmeleri ne derece mümkündür, onu henüz öngörmek için bir neden yoktur.

 

Takdir edersiniz ki tüm emperyal hesaplar güçlü olanın gücünü koruması, güçsüzün de sahip olduğu statüde tutulması üzerinedir. Sınır hesapları da zaten bir şekilde bu şekilde dizayn edilmiştir. O yüzden Ermenistan bugün aynı zamanda emperyal güçlerin bir sınır karakoludur ve vazifesi de Türki cumhuriyetlerin sınır birliğini bozması üzerinedir. İran’ın da bu konuda Ermenistan ile kader ortağı olması kendi sebeplerine münhasır bir karardır, zira olası birleşme İran’ın sonuna işaret olabilir. İran o yüzden bugün Nahcivan’ı göç yoluyla Azerilerden temizlemekte, yeni tampon görevi görecek halklarla doldurmaya çalışmaktadır. Diğer bölgelerde olduğu gibi tampon olmaya en elverişli halk da Kürtler olacak ki, İran’da bu yüzden olsa gerek ki Nahcivan’ı Kürtlerle doldurmaya çalışmaktadır.

 

Sovyetler dağılıp sınırlar çizildiğinde esasında bu Karabağ’ın durumu Ruslarında kestiremedikleri bir şeydi, eğer bu durumu önceden öngörebilselerdi, muhtemelen Karabağ’ı terk etmez, ya kendileri orada kalırlardı, ya da oradaki yerel halklara bir devlet kurdururlardı ki, o dönem zayıf bir teşebbüsleri oldu, ancak kendileriyle o kadar meşgullerdi ki, sınırlar değiştiğinde bile harekete geçemediler. O yüzden Ruslar oraya Ermenileri sürdü. Kim bilir, belki de maşa kullanmak onlara daha akıllıca geldi!

Kaynak: Ocakmedya – İbrahim YERSİZ

Recep YAZGANRecep YAZGAN