Kültür
Giriş Tarihi : 13-11-2018 09:07   Güncelleme : 13-11-2018 13:59

Hocaların Hocası Mehmed Zahit Kotku’yu Rahmetle yâd ediyoruz

Din alimi Mehmet Zahid Kotku'nun ölümünün üzerinden 38 yıl geçti. Yaşadığı dönemde cami olan Ayasofya'da kıldığı bir Cuma namazı ile hayatı değişmeye başlayan Mehmet Zahid Kotku, yaşamı boyunca ardında pek çok eser, binlerce öğrenci bıraktı.

Hocaların Hocası Mehmed Zahit Kotku’yu Rahmetle yâd ediyoruz

AYASOFYA'DA CUMA NAMAZI KILDI

Mehmet Zahid Kotku, 1877'de Osmanlı - Rus savaşı sırasında Kafkasya'dan Anadolu'ya göç ettirilen İmam İbrahim Efendi'nin oğlu olarak 1897'de Bursa'da dünyaya geldi. Birinci Dünya Savaşı başladığında gençlik çağında olan Mehmet Zahid Kotku, 18 yaşında askere gitti ve yaklaşık 6 yıl askerlik yaptı. Askerliği sırasında açlık, hastalık ve yokluk gibi sorunlar karşısında maneviyata sığınan Kotku, bu dönem yaşadıklarını tek tek not etti. Mehmet Zahid Kotku'nun yaşamı, askerliğin ardından gittiği İstanbul'da o dönem cami olan Ayasofya'da kıldığı Cuma namazı ile iyice değişmeye başladı.  Namazdan sonra Cağaloğlu'nda bulunan Gümüşhanevi Dergahına giden Kotku, buradaki manevi atmosferden etkilendi. Burada Dağıstanlı Ömer Ziyâüddîn Efendi tanıştı ve öğrencisi oldu. Onun izinden giden Mehmet Zahid Kotku, kısa sürede kendini tamamen tasavvufa adadı.

38 YIL ÖNCE VEFAT ETTİ

Mehmed Zahid Kotku, 1929 yılında İstanbul'dan baba ocağı olan Bursa'ya gitti. Babasının vefat etmesiyle, onun yerine İzvat Köyü'nde imamlık yaptı. 20 yıl boyunca babasının bıraktığı mirasa sahip çıkan Kotku,  bu süreçte birçok öğrenci yetiştirdi. 1952 yılında yeniden İstanbul'a döndü. Bir süre İstanbul'un çeşitli semtlerinde bulunan camilerde imamlık yaptı. 1958 yılında Fatih İskenderpaşa Camii'ne imam olarak ataması yapıldı. Burada da çok sayıda öğrenci yetiştirdi.

1980 yılında hastalığına rağmen hacca gitti. Buradan ağır hasta olarak yeniden İstanbul'a dönen Mehmet Zahid Kotku, 13 Kasım 1980 yılında hayatını kaybetti. 14 Kasım Cuma günü Süleymaniye Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Süleymaniye Camii içinde bulunan mezarlığa defnedildi. Kotku, geride onlarca yazılmış kitap ve binlerce öğrenci bıraktı.

Çoraklaşmış Gönüllere Manevi İksir

Bismillahirrahmanirrahim;

İnsanlar ihtişamlı evler, saraylar yaptı. Bahçe ve arazilerini imar etti. Teknolojide büyük mesafeler aldı. Maddi alanda nice gelişmeler oldu. Fakat kalp dünyamız fakirleşti. Gönül âlemimiz çoraklaştı.

İnsan, “manevi ve maddi yönü”yle iki kanatlı bir varlıktı. İki özelliğiyle denge kurulmalıydı. Maddenin esiri olmuş sistemler insanın manevi yönünü görmezlikten geldi. Yalnız maddi yönüyle problemleri çözmeye çalıştı. Fakat bu mümkün olmadı. Çünkü beden ne kadar insana aitse, ruh da öyleydi. Ruh insanın özünü oluşturuyordu.

08.11.2018’de, gelinen acıklı durumdan şikâyeti Cumhurbaşkanı’ndan da işittik: “Binalar yükseldi. Yollar büyüdü. Araçlar modernleşti. Alt yapılar gelişti. Fakat gönüller çoraklaştı.” Bu gerçekler insanın gönül dünyasının imarını zorunlu hale getiriyordu.

Türkiye’mizin yetiştirdiği büyük bir gönül mimarı var. 13 Kasım 1980’de Hakk’a yürüdü: Mehmet Zahit Kotku (ks). Bugün onun 38. vefat yıldönümü. Hem “kâmil”; yetişmiş, olgunlaşmış, kemale ermiş; hem de “mükemmil”; yetiştiren, olgunlaştıran, kemale erdiren bir mürşit.

Anne babası Kafkasya muhacirlerinden. 1897’de Bursa’ya gelmişler. O sene doğmuş Mehmet Zahit Efendi (ks). Maneviyat erleri elinde yetişmiş. Ömer Ziyaüddin hazretlerinden ders almış. Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi’den (ks) Ramuz-ulEhadis, Kaside-yiBürde, Delail-i Hayrat icazeti var.

Bursa’da Veled Veziri ve ÜftadeCamileri’nde hocalık yapmış. İstanbul’da ise; Zeyrek’teki Çinilizade ve Fatih’teki İskenderpaşaCamileri’nde.

LAF DEĞİL; HÂL EHLİ İNSAN

Hocaefendi iyi bir tasavvuf terbiyesiyle yetişti. Güzel ahlak ve tebessümü; nebevi bir eğitim metodu uygulamasıyla temayüz etti. Sözden çok, hal lisanı etkileyiciydi. Bir konuşmasında anlattı: “İnsanları ıslah birkaç lafla, münakaşa ile değil; hal ile; ayrıca sabır ve çalışmakla olur.”

Başta üniversiteli gençler olmak üzere, her sınıf insandan çok sayıda seveni vardı. Onları sevgi ve şefkatle besler; gönül dünyalarına hitap ederdi. Hâl lisanı ile etkiler; her birinin istidadına göre yetişmesini sağlardı. Bu özelliğini bilenlerce “görünmeyen üniversite” olarak anılırdı. Prof. Dr. Ersin Gürdoğan, Hocaefendi’nin insan yetiştirmekteki tesir gücünü “Görünmeyen Üniversite Hocaefendi” adıyla kitaplaştırmıştı.

İnsanların kalp dünyasına hitap eder; kalbin ifsadına karşı Peygamber (sav) ahlakını örnek alırdı. Bir konuşması şöyleydi: “Cesedin içinde bir kalp vardır ki; o ne zaman iyi olursa ceset iyi olur; o bozuk olursa ceset de bozuk olur. Bir yerin ağrısa tedavisine bakarsın. Ama kalbin fenalaşsa; aldırış etmezsin. Kalbin güzelliği ahlakın güzelliğine bağlıdır.”

Dünyaya eyvallahı yoktu. Onu ahireti kazanma yeri olarak görürdü. Dünya sevgisinin kalbi ifsat edeceğini, gönlü çoraklaştıracağını anlatırdı. İşte bir konuşması: “Gönül ehli insanlar bilirler ki, dünya ahiretin tarlasıdır. Kalp arz misali, iman da tohum misalidir. İtaatleri arzın süzülüp ıslah edilmesi ve suların kanallara sevki mesabesindedir. Dünya nimet ve meşakkatleriyle dolmuş kalp, çorak tarlaya benzer. Ona atılan tohumlar boşa gider ve ahirette biçecek mahsul bulamaz.”

YÖNETİCİLER YETİŞTİRDİ

Âlimler toplumu yetiştiren muallimlerdir. Yöneticilerin yetiştirilmesi daha öncelikli. Efendimiz (s.a.v.) buyurur: “İki sınıf insan iyi olursa bütün toplum iyi olur; onlar kötü olursa, bütün toplum kötü olur. Onlar yöneticiler ve âlimlerdir.” Hocaefendi’nin üniversite gençliği üzerinde yoğunlaşması bu yüzden. Efendimizin (s.a.v.) en seçkin sahabelerinin başında 4 büyük halife (yönetici) gelir.

Hocaefendi (r.a.), insanlığın saadeti için çalışan yüzyılımızın en önemli siyasi lideri Erbakan Hoca’yı da yetiştiren gönül mimarıdır. Erbakan, hocasına karşı kadirşinastı. Fakat siyasi hayatında manevi mensubiyetini, hocasını bir kez olsun konuşmadı. Çünkü dünyanın tamamının saadeti için çalışan bir liderdi.

Hocaefendi has talebesine bir ömür destek verdi; manevi şemsiyesi altına aldı. Konya eski Milletvekili Lütfi Yalman, 1975’te Siirt, Bitlis ve Konya’dan ziyaret için gelenlere, Mehmet Zahit Kotku’nun (ks) söylediği sözleri nakleder:

“Selamet kelimesi İslam kökünden gelmedir. Milli Selamet Partisi’nin iktidar olması için çalışın! Bu dergâhtan Necmettin gibisi geçmedi. O buranın bulaşığını da yıkadı; çorbasını da içti; hizmetini de yaptı.” (Allah Dostu Erbakan, Ekrem Şama, Sh. 82)

Hocaefendi (ks) yalnız halkı değil, yöneticileri de yetiştiren bir gönül mimarıdır. “Gönüllerin çoraklaştığı” bir zaman diliminde, böyle gönül ehli mürşitlere büyük ihtiyacımız var! Mehmet Zahit Kotku’yu (ks) hayır ve rahmetle anıyorum.

Şakir Tarım / Milli Gazete

adminadmin