Fikir
Giriş Tarihi : 20-12-2020 07:42   Güncelleme : 20-12-2020 07:42

Kalbe kim cila çeker

“Dînimin icaplarını yapıyorum, kalbim temiz” demek ahmaklığın âlâsıdır. Bu kirli çağda bir himmet ehliyle ahbaplığımız, ülfetimiz yoksa kalbimiz paslanır. Paslanan, gaflete dalan ve perdelenen kalp Allah’a ve din-i mübine karşı körleşmeye başlar. Kalbin körlüğü veya kör kalpli olmak fenâ bir vaziyettir ki, hazret-i İnsan olmaktan çıkmaktır.

Kalbe kim cila çeker

Bu yüzden modern zihniyetle malûl olanların kalbi cilâsızdır ve mânevî değerlerden beslenmez. Yeteri kadar inanmadıkları veya bir ehl-i kâmile ihtiyaç duymadıkları için Allah’ın nazarından mahrumdurlar. Kalpleri maddî haz ve menfaat arzusuyla çalışır.                            

PASLI KALBE ALLAH NAZAR ETMEZ                                                               

Her şeyin bir cilâsı var. Kalbin cilâsı da din-i mübinin emrettikleriyle vasıflanmak. Kalbimizin paslandığını ve parlatmak zamanının geldiğini inanarak söylüyorsak, Ali Yurtgezen hocanın “Evin Mahremi Olmak-Beyit Şerhleri” kitabına müracaat ederek, “Kalbe Saykal Vurmak” yazısını tâlim etmeliyiz. Kalbe saykal vurmanın, yâni cilâlamanın vecibeleri hülâsa olarak şöyle ifade ediliyor:   

“Kalbini tevbe ile jeng-i günahdan pâk et / Sildirir, doğru yürüsün diyen âdem saat? (Refî). [Saatinin doğru işlemesini isteyen kişi (nasıl ki onu bir saatçiye) sildirip temizletirse, (sen de tıpkı bunun gibi) kalbini tevbe ile günah pasından temizle.]”                                                                                                                  

“Saatin vakti haber vererek bize vazifelerimizi hatırlatması gibi, kalbimiz de hatt u hareketimizi doğru bir şekilde tayine, akletmemize, kulluğumuzun icaplarını ihlâsla yerine getirmemize vesiledir. Vakti doğru göstermesi için nasıl ara ara saati sildirip temizletmek gerekiyorsa, kalbi de sık sık tevbe istiğfar ile günah pasından kurtarmak gerekiyor. Aksi halde günahlardan hâsıl olan lekeler kalbi kaplayacak, kalpteki fıtrî nuru kapatıp yolumuzun aydınlanmasını engelleyecek, basiretimizi köreltecektir. Kararmış, paslanmış bir kalp, doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, hayır ile şerri tayin etmek üzere kendisine danışılacak emin bir kalp değildir artık. Üzeri tozlanmış bir ayna gibi, ilâhi tecellileri hakkıyla müşahedeye imkân vermediği için, günahlarla kirlenmiş kalbin kelime-i şahadeti tasdiki de kati değildir. Tasdikinde eksiklik ve şüphe bulunan imanı zayıf bir kalp, doğru işlemeyen, geri kalan saate benzer; sahibini yanıltır. Şüpheli hususlarda doğru ile yanlışı ayırt edememesi bir tarafa, insana kulluğunu unutturur, ibadetlerini savsaklatır, dünyaya meyli artırıp ahireti hafife aldırır.”

Yazının bize söylediği şudur: Vakti doğru göstermesi için silinip temizlenen saat gibi kalbi de günah pasından arındırarak, ayna gibi ulvî güzellikleri göstermesine ve sırat-ı müstakim üzere olmamıza gayret etmek gerekiyor.                   Kalp aynası saflaşıp paslardan temizlenince kendimize, benzerlerimize ve dünyaya mâna âleminin penceresinden bakabilme gözümüz açılmış oluyor. Bundandır ki kalbin mazhar olabileceği en büyük ihsan Allah’ın nazargâhı olması, yâni Allah’ın bir kalbe nazar buyurmasıdır. Nazar edilen bir kalp ki, bir insanı-i kâmil eliyle cilâ vurulmuştur. Böyle bir kalbe sahip olmayı kim istemez?                                                                                                                    

“BİR USTAYA KOŞUP KALBE SAYKAL VURDURMALI”                               

Bu âli vazifenin önemini, yapılmazsa şayet o kalbin başına neler gelebileceğini yine adı geçen yazıdan öğreniyoruz: “Mutaffifîn sûresinin 14. ayetinde, işledikleri günahlar sebebiyle kâfirlerin kalplerinin paslandığı haber verilir. Ayette geçen pasın ne olduğu, nasıl meydana geldiği sadedinde bir hadis-i şerifte şu izahat vardır: Kul bir günah işlediği vakit kalbinde (nokta gibi) siyah bir leke oluşur. Eğer tevbe edip günahtan vazgeçerse kalbi cilâlanarak (o leke silinir). Günah işlemeye devam ederse siyah lekeler çoğalır; hatta bir zaman gelir kalbi tamamen kaplayıp (karartır). Bütün bunlar kalbin kararmaya başladığının, saatin doğru çalışmadığının işareti henüz. Günahta ısrar edilmesi hâlinde kalbin tamamen paslanması ve mühürlenerek bir daha asla iş göremez hâle gelmesi gibi kâfirlere mahsus bir felakete düçar olmak da var. Onun için bu alâmetlerden herhangi biri belirir belirmez, halden ve vakitten anlayan bir ustaya koşup tevbe ile kalbe saykal vurdurmanın çâresine bakmalı.”

Yazının bu kısmından anladığımız şu ki, bir insan-ı kâmilin himmetine tâlib olmadan kendi başımıza kalbe saykal vurmak zor. Himmet ehlinden dersimizi aldıktan sonra kendi başımıza kalbimizi cilalamak için vakti ve taati ulvi hüzünle eda etmek, tasavvuf şiirlerinden bestelenmiş türkü ve ilâhiler dinlemek, ehl-i dil olan dostlarla sohbet etmek gerek. Kalbi Allah’la, din-i mübin ile, Peygamber Efendimiz’den sâdır olanlarla cilâlamak ne güzel! Kalbi paslı, yâni mühürlü olmak ne kötü! 

YOLDAKİ KALEMLER YOLUNA DEVAM EDİYOR 

“Sokakbaşı”(roman), “Maraş’ın Cezbeli Gülleri” (otobiyografi), “Seni Yaşamadan Olmaz” (şiir) ve “Marallar Oymağında Bir Ceylan Oturup Ağlamak” (şiir) kitaplarıyla tanınan, Anadolu insanının hikâyecisi Hasan Ejderha’nın yayın müdürlüğünde çıkan “Kültür, sanat, edebiyat ve fikir dergisi Yoldaki Kalemler” daha önce de belirttiğimiz üzere hayli mesafe alan şirin mi şirin, samimi mi samimi, güzel mi güzel bir dergi…  Birçok dergide görülmeyen bir yayın çizgisine sahip olan Yoldaki Kalemler iki kuşağın bir arada yazdığı dergidir. Birinci kuşak kalem erbabından Memduh Atalay, İsmail Göktürk, Prof. Dr. Suat Kıyak, Hasan Keklikçi, Yasin Mortaş, Fazlı Bayram, Enver Çapar, Mehmet Muharremoğlu, Sibel Kök, Mehmet Mortaş, Hüseyin Gök, M. Akif Şahin, Musa Yıldız, Mustafa Günalan, Şaban Sözbilici, Muhammet Nacaroğlu, Teyfik Karadaş, Murat Türkmenoğlu, İbrahim Gökburun gibi isimlerle; ikinci kuşaktan Mehmet Yaşar, Gün Sazak Göktürk, Ferhat Ağca, Nurcihan Kızmaz, Hidayet Bağcı, Mehmet Akif Şen, Ökkeş Alper Taşlıalan, Ufuk Türk, Bekir Büyükkurt, H. Ahmet Eralp, Süleyman Kılıçbay, Merve Söyler, Şeyhşamil Ejderha, İsmail Sağır, Alaaddin Küçükkürtül, Hilal Ejderha, Merve Söyler, Levent Nergiz, M. Alper Taş,  Metin Acar, Meltem Kızmaz, Nigar Yağcı, Senanur Çam, Alirıza Akkale, Gizem Aktürk, Hasan Can Bitti, Mustafa Cihan Alliş, A. Enbiya Uzdil, Melih Erdem, Rıdvan Tanır, Miraç Doğantekin, H. Akbay, Hasan Bazı, Esra Balcı, Muhal Rüya, Âşık Ali Yüce,  Mehlika Rana Arıkmert, Ebrar Akkaya, Süleyman Kar şiir ve yazılarıyla sanat edebiyat yoluna devam eden isimlerdir.    

HECE TAŞLARI  

Yayın Müdürlüğünü Tayyib Atmaca’nın yaptığı Hece Taşları Aylık Şiir Dergisi Aralık 2020 / 70. sayısı “Karabağ Özel Sayısı” olarak okuyucu huzuruna çıktı. Can gardaşımız Azerbaycan’ın Karabağ’da verdiği millî mücadele Türk milletinin yüreğini kabarttı. Bu millî heyecan Hece Taşları dergisinde Karabağ /Azerbaycan üstüne doyumsuz şiirleri bir araya getirdi. Abdurrahim Karakoç’un “Karabağa’a mektup” şiiri, Ali Akbaş’ın meşhur “Göygöl” şiiri, Y. Bülent Bâkiler’in “Azerbaycan yüreğimde bir şahdamar” şiiri, Yasin Mortaş’ın “Azerbaycan mahnisi” şiiri ve Tayyib Atmaca’nın “Kanımızda deli taylar, toynak vurur” nesri okunması gereken metinlerdir. Bu özel sayının mündericatı şöyle:  Tayyib Atmaca, Bəxtıyar Vahabzadə, Abdurrahim Karakoç, Səməd Vurğun, Ozan Arif, Ali Akbaş, Mehmet Ismayil, Yavuz Bülent Bâkiler, Məmməd Araz, Yasin Mortaş, Zəlimxan Yaqub, Mehmet Durmaz, Osman Fermanoğlu, Tacettin Şimşek, Süleyman Abdulla, Muhammed Avşar, Vaqif Osmanov, Erdoğan Erbay, Səxavət Izzəti, Bayram Durbilmez, Bəsti Berdeli, Kenan Çarboğa, Rövşən Xasayoğlu, Nedim Yılmaz,  Nemət Tahir, Yılmaz Türk, Muradov Sövdəyar, Ulvi Yürür, Əzizə Ağahüseynqızı, Haşim Kalender, Səhər Xiyavı, Emir Sıktaş, Ədalət Duman, Cemâl Divani, Sıtkı Eminoğlu, Ekrem Hâcî, Nafiz Nayır, Əjder Yunus Rza, M. Nihat Malkoç, Lüfəli Bərqi, Mustafa Kütükçü, Aliriza Ənbaz, Famil Eloğlu, Hüseyin Emin Öztürk, Erhan Çapraz, Aleddin Seyidzadə Elşən, Doğan Kaya, Musa Tektaş, Ali Daşgın, Cəmiloğlu İmamverdiyev, Mehmet Osmanoğlu, Təranə Arifqızı, Ahmet Yıldırımtepe, İbrahim Yusifoğlu, Halit Yıldırım, Musa Ələkbərli, Âdem Oğuz, Zərəngiz Mansurova, Lütfü Kılıç, Rovsen Guliyev, Kənan Hacı, Ramiz Kərəm, Cavanşir Abdullayev, Elbariz Məmmədli, Rafail Tağızadə, Elman Tovuz Aysel, Xanlarqızı Səfərli, Vahit Aslan, Nazim Əhmədli, Mikayıl Bozalqanlı, SehranAllahverdi, Elvin Mütaliboğlu, Ramiz Qusarçaylı, Ayaz Arabaçı, İlqar Türkoğlu, Cabbar Muhəmmədi, Metin Özarslan.

Recep YAZGANRecep YAZGAN