Kültür
Giriş Tarihi : 31-08-2018 08:28   Güncelleme : 31-08-2018 08:28

Mesnevi’den Seçmeler

​İnsanın yaratılışı

Mesnevi’den Seçmeler

 Allah, hayra ve şerre uğratmak ve sınavdan geçirmek üzere Hz.Adem’i yaratmak istediği zaman, meleklerden Cebrail’e;

- Git, yeryüzünden bir avuç toprak ödünç al, diye buyurdu.

Cebrail, âlemlerin Rabbinin emrini yerine getirmek üzere yeryüzüne geldi. Elini yere değdirdi. Toprak çekindi; dile gelip yalvarmaya başladı:

- Allah rızası için beni bırak. Yürü git. Canımı bağışla. Benden yaratılacak insan, belalara uğrayacak; tehlikelere düşecek. Allah için beni bırak, alma.

Böyle bir sürü söz söyleyip yalvarmaya koyuldu. Cebrail, toprak böylesine yalvarıp yakardığı için ona dokunmadan geri döndü.

- Ey kulların Rabbi! Ben, senin emrine karşı gelenlerden değilim, ama toprağın yalvarıp yakarmasını sen benden daha iyi bilirsin. Yalvarmasında, “Allah rızası için” dedi. Utandım, sıkıldım. Yoksa bir avuç toprak getirmede ne var? dedi.

Allah, bu sefer Mikail’e;

- Sen yeryüzüne in de ondan, aslan gibi, bir avuç toprak kapıver, dedi.

Mikail, yeryüzüne inip ondan bir avuç toprak kapacağı zaman yer yüzü titredi. Ağlamaya, yalvarmaya, gözyaşı dökmeye başladı. Gönlü yanarak yalvardı. Dedi ki:

- Allah rızası için. Seni büyük meleklerin arasına katan Allah için. Sen, susuzlara avuç avuç su verirsin. Açlara lütufta bulunursun. Bak kanlı gözyaşına bulandım da seninle öyle konuşuyorum. Ne olur bırak beni?

Mikail;

- Şimdi ben şu yaranın üstüne nasıl tuz ekeyim? Bu yalvarmadan sonra nasıl toprak alayım? dedi. Rabbinin huzuruna eli boş gitti ve dedi ki:

- Ey sırları bilen! Toprak ağladı, inledi. Yolumu kesti benim. Senin yanında gözyaşının değeri var. işitmezlikten gelemedim.

Allah,  bunun üzerine üçüncü büyük melek olan İsrafil’i çağırdı. Ona;

- Yürü! Avucunu toprakla doldur da gel, dedi.

İsrafil, yer yüzüne geldi; ama toprak yine ağlayıp inlemeye başladı. İsrafil’e şöyle yalvardı:

- Ey Sûr meleği! Ölüler, senin nefesinle dirilir. Sûr’u öyle kuvvetle üflersin ki halk çürümüşken dirilir. Sen rahmet meleğisin. Merhamet edersin. Bana da merhamet et.

Sonunda İsrafil de Allah’ın huzuruna eli boş döndü ve şöyle dedi:

- Rabbim! Görünüşte toprağı al diye emrettin; ama gönlüme alma diye ilham ettin. Kulağıma al dedin; aklıma bunun aksini emrettin. Ben de toprağın yalvarmalarına dayanamadım da huzuruna ellerim boş geldim.

Allah, dördüncü büyük melek olan Azrail’i çağırdı ve ona şöyle emretti:

- Çabuk git! O hayallere kapılmış toprağın hâlini gör. Hemen bir avuç toprak al, gel.

Azrail, emri yerine getirmek için yeryüzüne geldi. Toprak onu görünce yine yalvarmaya, ağlayıp sızlanmaya, yeminler etmeye başladı. Ona;

- Ey iyi kul! Allah’ın rahmetinin hakkı için git. Huzurunda hiç kimsenin ağlayıp sızlamasının reddedilmediği Allah’ın hakkı için git, dedi.

Ancak Azrail, ona şöyle karşılık verdi:

- Ben, Allah’ın emrinden yüz çevirmem. Yalvarmana, içim yanıp durmada. Acı gözyaşlarından gönlüm kanla dolu. Merhametsiz değilim. Hatta o üç melekten daha merhametliyim. Allah’ın kahrı, benim merhametimden yüz kat iyidir. Allah’tan canını esirgemek, can çekişmektir. Kendine gel de bu kötü düşünceleri ve azgınlığı bırak. Mademki Allah “Gel.” diyor, başını ayak yap da koş. Ben, onun yüce emrini tutmazlık edemem.

Dertli toprak, bütün bunları duyduğu halde, inadından vazgeçmedi. Yalvarıp yakarmaya devam etti.

Azrail de toprağı lafa tuttu. O sırada topraktan bir avuç kaptı. Yeryüzünden gizlice bir avuç toprak aldı. Toprak, sözle meşgul olduğundan bundan haberi bile olmadı. Azrail, bir avuç toprakla birlikte Allah’ın huzuruna geldi. Allah, bunun üzerine;

- Seni bu halkın celladı yapacağım, dedi ve o günden sonra Azrail, insanların canlarını almakla görevli oldu.

adminadmin