Fikir
Giriş Tarihi : 30-03-2021 08:27   Güncelleme : 30-03-2021 08:27

Montrö

TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un misafir edildiği bir TV programında, devletin menfaatinin icap ettirdiği her zaman taraf olduğu andlaşmadan çekilebilir anlamında mütalaa beyan etmesi, bu defa da O’nu hedef yaptı…

Montrö

Galiba ve maalesef, memleketimizdeki zihnî hastalık ve saplantılardan biri de anlayıp-dinlemeden, bilip-bilmeden, araştırma külfetine katlanmadan bir şey hakkında konuşabilmektir.

Sn. Şentop, bir hukukçudur. Konuşma mes’uliyetinin idrakinde bir aydındır. Ne var ki yukarıdaki cümleyi tahrif eden bazı kimseler, tarafsız konumda olan bir devlet adamını gündelik politika bataklığına çekme gayretindeler…

Elbette her devlet ve bu meyanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti, lüzumu hâlinde ve menfaatleri öyle emrediyorsa taraf olduğu bir anlaşmadan ayrılabilir, onu feshedebilir, iptal edebilir vs. Bunu yapabilmek doğrudan hükümranlık; egemenlik gereği ve devletin istiklal kudretiyle alâkalıdır. Aksi, millî iradeye el konmasına rıza göstermek, vesayete rıza demektir. Kaldı ki bu hak, beynelmilel muahedelerde, milletlerarası andlaşmalarda taraf devletlere umumiyetle verilir.

Prof. Şentop, fikrini beslemek, tezini kuvvetlendirmek adına bu mücerred hakîkati dile getirdiği hâlde bazıları, o cümleyi alıp Montrö’ye taşıdılar. Kimse, söylemediği bir sözden dolayı itham edilemez. Niyet okumak da kimsenin hakkı değildir. İddia sahibi, iddiasını ispatla mükelleftir. Velev ki Sn. Şentop, fikrine destek için Montrö hatırlatması yapmış olsaydı bile yine bir şey denemezdi. Neden? Zira söz konusu keyfiyet Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne dercedilmiştir, metinde vardır:

20 Temmuz 1936 Yılında İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının kullanılmasına dair "Boğazlar Sözleşmesi" İsviçre’nin Monreux şehrinde yapıldığı için adı "Montrö Boğazlar Sözleşmesi" olmuştur. Akid Türkiye, Avustralya, Japonya, Büyük Britanya, Fransa, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, Sovyetler Birliği ve Yugoslavya arasındadır. Savaş hâli-barış hâli, savaş gemisi, ticaret gemisi, Türkiye’nin savaşa taraf olması, geminin hasım devlete ait olması gibi hususları tanzim etmektedir. 20 yıllığına yapılmıştır. 1936’ya nazaran 20 yıl hitamında taraf devletlerden biri veya daha fazlası sözleşmeyi feshettiğini diğer taraf devletlere tebliğ etmezse re’sen yani kendiliğinden yenilenir kaydını taşımaktadır. 1956’da böyle bir fesih olmadığı gibi sonraki senelerde de böyle bir hak kullanılmamıştır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye zaviyesinden Lozan Muahedenamesi’ne ek olarak yapılan Boğazlar Sözleşmesi’nin tasarruf hakkımızı daraltan hükümlerinden kurtulmak için yapılmıştır.

Sözleşmeden çıkmak mümkün müdür?

Dediğimiz gibi; mukavelenin kendisi bizatihi bu hakkı vermektedir. Hatta o imkân olmasaydı bile 1990’dan sonra bu hak, fiilen doğmuş olduğundan fesih hakkı yine mümkündür. 1990’da ne olmuştur? Âkid devletlerden biri SSCB, diğeri Yugoslavya idi. Bu iki devlet, Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra ortadan kalkmıştır. Bu bir dâvâ sebebi olabilir. Karşı görüşe sahip olanlar, mirasçı devletlerden söz edebilirler.

Ezcümle; Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Lozan Andlaşması’nın aleyhimizdeki hükümlerini tadil ve ıslah etmesi bakımından iyi, fakat mutlak hükümranlık hakkımızı firesiz kazandıramadığı, buna sahip olamadığımız için de ideal değildir. Farklı bir ifadeyle ‘ehven-i şer’dir; kötünün iyisidir. Buna rağmen bugün bu sözleşmeyi taraf devletlerle ihtilaf konusu yapmamızın günü değildir. Kimsede böyle bir niyet de yoktur.

"İstanbul Kanalı" yapılıp, Karadeniz-Marmara-Adalar Denizi ve Akdeniz birbirine bağlandığında zaten Montrö şöyle veya böyle vazifesini tamamlamış olacaktır. Bazıları bu neticeyi bugünden göremeyebilecekleri için dediğimizi kabul etmeyebilirler ama zaman her şeyi gösterir.

İstanbul Kanalı, 2032-33’lerde hizmete girer. Montrö’yü fiilen kadük hâle getirmesi ise birkaç yılı alır. Montrö, öylece 100’üncü yılında ömrünü tamamlar yahut önemini kaybeder.

Türkiye ise İstiklâl-i tama kavuşur…

Rahim ER – Türkiye Gazetesi

Recep YAZGANRecep YAZGAN