Tarih
Giriş Tarihi : 29-11-2020 04:00   Güncelleme : 29-11-2020 04:00

Seyyid Abdülhakim Arvâsî Üçışık Hazretleri!

“Silsile-i Aliyye-i Nakşibendiye”nin 33’üncüsü ve hatimesi, “Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram” lakabı ile ma’ruf Esseyyid Abdülhakim Arvasi Üçışık Hazretleri, Şehid-i Kerbela Hazret-i İmam-ı Hüseyn ahfâdından olup, Server-i Kâinat sallallahu teala aleyhi vesellemin’in 44’üncü torunudur. Tarika-ı Âliyye-i Nâkşibendiyye meşâyihi’nden Mustafa Efendi’nin ilk evlâdı olarak, Van Vilayeti’nin Başkal’e kazasında doğmuşdur.

Seyyid Abdülhakim Arvâsî Üçışık Hazretleri!

Esseyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri, Hülagü’nün istilâsı zamanında Bağdat’dan hicret eden, allâme-i zaman ve kutb-u avân Şeyh Kasım Bağdâdi’ye mensub “Arvasi” namıyla tanınan aileden gelmektedir.

 

Şeyh Kasım-ı Bağdâdi, validesi cihetinden hısımlığıyle müşerref Gavs-ı Azam’ın evlâd ü ahfâdı ve Hulefa-ı Abbasiye’nin bazı mensubları ile (Orhan Gazi zamanında) Anadolu’ya geldiğinde, şahsı ve ailesine teklif edilen “Devlet İdaresi”ni kabullenmeyip Mısır’da Cami’ül-Ezher Reisü’l-Müderrisini ünvanıyla tedris ve neşr-i ilimde bulunmuşlardır. Oradan da Medine-i Münevvere’ye intikalini takiben Hakkın rahmetine kavuşmuştur.

 

Molla Kasım Bağdâdi’nin Anadoluda bıraktığı büyük mahdumları Molla Muhammed Arvasi namiyle müştehir (Kutub Muhammed), Abbasi ailesinden arta kalmış Hakkari beyliklerinin merkezi Çölemerik kasabasında, İbrahim Han’ın kızı Fatıma Hanım ile evlenmiş ve oradan Van şehrinin güneyindeki yüksek dağlar arasında geçidi zor bir mevkiye yerleşmiştir. Büyük bir dergâh ve iki katlı bir cami inşa ettiği bu yere, “Arvas” ismini vermiştir.

 

Arvasi” ailesi, 600 sene müddetle, şahsi servet ve imkanları ile tesis ettikleri, içerisinde binlerce yazma eser bulunan kütübhane ve tesisler ile mücehhez medreselerde binlerce ilim ve meslek erbabını yetiştirerek vatan sath-ı mailinde ve memleket haricinde ilim, ahlâk ve fen sahalarında hizmet vermişlerdir.

 

Abdülhakim Arvasi Hazretleri, çocukluk yaşlarında memleketi olan Başkale kasabasının İptidaî ve Rüşdiye mekteblerine gitmiş; daha sonra, o zamanlar ilim ve irfan merkezi olan Irak’ın değişik beldelerinde, yüksek âlimlerden gördüğü dersleri büyük ve derin bir alâka ile zabtetmişdir.

 

İlim tahsili esnasında ciddî surette riyâzet ve nefs mücahedesiyle süfiye yolunda gayret göstermiş; Hüseynî Seyyidler ismini taşıyan Arvasi sülâlesinin büyüklerinin eteğine yapıştığı Mevlâna Halid Hazretleri kolundan gelen Seyyid Taha Hazretlerinin üstün halifesi Seyyid Fehim Hazretlerine bağlanmak ve nurlariyle şereflenmek mazhariyetine ermiştir.

 

Abdülhakim Arvasi Hazretleri, tahsilini tamamlayıp döndükten sonra, memleketine, mevcut medreselerden ayrı olarak, şahsına miras kalan mallardan bir Medrese yaptırmış ve mevcut kitablara ilâve suretiyle zengin bir kütüphane kurmuştur. Talebenin yiyeceği, giyeceği, yatacağı, yakacağı tarafına ait olmak üzere de o medresede 20 yıl ders okutmuştur.

 

Nakşibendiye, Kadiriye, Kübreviye, Sühreverdiye, Çeştiye tariklerinde ve Üveysiye’den dahi mezun ve müstahlef olduklarından, tâlib hangi tarîk ile vusûl-u ilallahı arzu ve tercih etmişse, o yolda bi-inayetullahi teâla talim ve teslik etmişdir.

Abdülhakim Efendi Hazretleri, “Hicaz ve hicret seferlerinden gayrı, yalnız neşr-i tarikat ve icrâ-yı mevâiz-i diniye zımnında şark vilayetlerinin tamamını gezmiş; hudud-u İraniyye’nin sünnilerle meskûn kısmını, Bayezid, Eleşkird ve etrafı aşâirini ve ba’zen Musul aşâiri içlerine kadar giderek vilayet-i şerifeyi ihtiva eden saha-i vesia’yı kâmilen bu maksatla ziyaret etmiş; Hicaz ve hicret seferlerinde (Ankara, Sivas ve Kastamonu hariç olmak üzere) bütün Anadolu vilayatını gezerek ulema ve meşayih-i mahalliye ile görüşmüşdür. Bununla beraber Mısır, İskenderiye, Ribat, Tanta, İsmailiye, Süveyş, Portsaid, Cidde, Yenbu’, Şam, Haleb, Beyrut, Cebel-i Lübnan, Humus vilayet ve şehirlerini dolaşmış, Rus hududu dahilindeki aşiretleri ve o civardaki bütün kurâ ve kasabâtı ve sair kabâil ve aşâiri va’z ve nesâyih ve neşr-i tarikat zımnında ziyaret etmişdir.

 

Ziyaret-i Haremeyn’de “gerek beldeteyn-i muhteremeyn ve gerek zehab ü iyabdaki şehirlerin ulema ve meşayihiyle pek çok müşerref; Haremeyn-i muhteremeynin kâffe-i emakin-i mübarekesini ziyaretle ulema ve sulahasının mecalis-i sohbet ve halka-i zikr ve dersleriyle şerefyâb ve mazhar-ı iltifatları” olmuştur.

 

Abdülhakim Arvasi Hazretleri, Harb-ı Umumi esnasında Rus işğali ve Rus ordusu tarafına geçen bazı Osmanlı tebaasının eşkiya faaliyetleri dolayısıyla zamanın Hükümeti’nin tahliye kararına uyarak, 1915 yılında 150 kişilik aile efradı ile birlikte hicret etmek mecburiyetinde kalmış; dört sene süren bir hayli zahmetli hicret sonrasında yollarda kayıb edilenlerden bakiye 20 kişilik aile efradı ve yakınları ile 1919 (1335) yılının Nisan ayında İstanbul’a vasıl olmuşlardır.

 

İstanbul’da zamanın en yüksek seviyede İhtisas Mektebi, Medresetül Mütehassisin”de “Tasavvuf Müderrisi” olarak başladığı hizmeti, Eyüp-Gümüşsuyu’ndaki Kaşgari dergahında, İstanbul’un muhtelif cami’lerinde, Vefa İdadisi’nde ve mümkün her yerde ve her vesile ile vaz ü nasihatte bulunarak devam ettirmiştir.

 

“Er-riyazü’t-Tasavvufiyye” adlı kitap ve “Rabıta-ı Şerife” risalesi yanında, “Ashab-ı Kiram”, “Ruh”, “Ebeveyni Resulullah”, “Sefer-i Ahiret” gibi risaleler, “Tassavvuf dersleri ile ilgili notlar” ve kendisine tevcih edilen suallere verdiği cevapları muhtevi “mektuplar” kaleme almışdır. Neşre hazır olmakla beraber muhtelif sebeblerle mevcudlara ilaveten, eserlerinin büyük bir kısmı muhaceret, bilahare İstanbul’da vukua gelen hadisat dolayısıyla kayba uğramışdır. İstanbul halkına 20 sene süre ile Beyzavi tefsirini takib ederek tefsir ta’lim etmişdir.

 

Dönemin önde gelen birçok entellektüeli, devlet mensubları, ilim ve fikir sahasında mümeyyiz zevatı Abdülhakim Arvasi Hazretleri’nin ziyaretine gelip, ilmi ve fikri hususlarda müşaverede bulunmuştur. Manen ve maddeten imara muktedir binlerce talebe yetiştirmiştir. Yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda muhibbi ve duacısı vardır. Cenab-ı Hak onlardan, aile ferdlerinden ve nesillerinden razı olsun.

 

Ülkenin işğali esnasında fiilen yakınları ile gayret göstermiş, lstanbul ve Anadolu’nun düşmandan temizlenmesinde yardımcı olmuştur.

 

Abdülhakim Arvasi Hazretleri, soyadı kanunu ile “Üçışık” soyadını almışdır.

 

1943 senesi Ağustos ayında, 86 yaşındayken, bir sabah mecburi iskana tabi tutulduğu tebliğ edilerek İstanbul Eyüb Kaşgari dergahından alınarak lzmir’e götürülmüştür. İzmir’den Ankara’ya nakl edilen Abdülhakim Arvasi Hazretleri, 27 Kasım 1943 Cumartesi günü dar-ı bekaya gurbette intikal etmiş, zamanın mütevazı Bağlum kabristanına defn edilmiştir.

 

Abdülhakim Efendi kimseyi kendisine “Halef” ve / veya “Vekil” tayin etmemiştir. Bu husus bilhassa kendi el yazısı ve mahdum-u mükerremi Kadıköy Müftisi Ahmed Mekki Üçışık’ın el yazıları ile mevsukdur. Aksi iddia hilaf-ı hakikattir, itibar edilmemesine hassaten rica olunur.

 

Biraderi Meclis-i Mebusan Azası’ndan Medresetü’l-mütehassısîn Fıkh-ı Şafii Müderrisi Taha Efendi, Mahdumu Kadıköy Müftisi Ahmed Mekki Efendi ve diğer iki evladı, torunlarının ve yeğenlerinin büyük bir kısmı, çok sayıda akrabası, bir çok muhibbi ve talebesi bu kabristanda medfundur. Hepsi Fatiha ve dualarınızı muntazırdır.

 

Merhum Abdülhakim Arvasi Hazretleri’nin aile efradı hiç bir vakıf ve dernek ile irtibatlı değildir. İşbu kabir Devletimiz tarafından imar ve tanzim edilmiş olup hiçbir vakıf ve derneğe teberruda bulunulmamasını Merhum’un varisi hasseten istirham eder.

 

Abdülhakim Efendi Hazretleri'nin mahdum-u mükerremi Ahmed Mekki Üçışık Efendi'nin Rabıta-i Şerife Risalesi'nin son sayfasına mübarek el yazıları ile yazdıkları yazı:

 

Ve ilâ rûh-i şeyhinâ el-muhâciru’l-garîb, el-mazlumu’ş-şehîd, mevsulu’l-âşikîn, delilu’l-vâsilîn, melâzi’t-tâlibîn, melceu’s-sâlikîn, hâtimetu’s-silsileti’l-aliyeti’n-Nakşibendiyeti; en-nâşiru’l-ahkâmi’l-İslâmiyeti inde şiddeti’l-kufri, ve’d-dalâli ve’l-irtidâi; keennehu bunyanun mersusun. Manzûr-u Nazar-i Pirân-i Kirâm, mevlânâ ve delilunâ ilâllâhi, Et-Tabibu’ş-Şâfî li’l-kalbi’l-kâsî eş-Şeyh es-Seyyid Abdulhakîm el-Arvâsî Kaddesellâhu Taâlâ esrarehu’l-azîz.

 

Türkçe tercümesi:

Ve (ayrıca) şeyhimiz garip (olan) muhacir, şehid (olan) mazlum, aşıkları kavuşturan, ulaşanlara yol gösteren, isteklilere korunma (yeri), saliklere (yola girmişlere) sığınma (yeri), yüce Nakşibendi silsilesinin sonuncusu, küfrün, dalaletin (sapıklığın) ve irtidadın (dinden çıkmanın) şiddetli anında sağlam bir bina gibi İslam ahkamını neşreden (yayan), Manzûr-u Nazar-ı Pîrân-i Kirâm (keremli pirlerin//mürşidlerin nazarlarının//bakışlarının hedefi), sahibimiz ve ALLAH’a giden yolu gösterenimiz, kasvetli (daralmış) kalplerin şifasının tabibi (olan) Eş-Şeyh es-Seyyid Abdulhakim Arvasî’nin de (Yüce ALLAH onun yüksek sırlarını mukaddes kılsın) ruhuna (olsun).

Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî “Kuddise Sirruh” Hazretleri, halîfe bırakmadan, Hicrî 29 Zi’l-Kaʻde 1362 [27 Kâsım 1943] Cumʻartesi Günü sabâha karşı Ankara’da şehîden âhırete irtihâl etmiş ve Bağlûm Kabristânı’nda defn edilmiştir.

Recep YAZGANRecep YAZGAN