Hüzün var yine Alemi İslam'ın her köşesinde, bayram yapacağımız hakiki bayramlara hasretiz yine...
Zoruma gidiyor Müslümanların hali...
Şu mübarek bayram gününde içim dola dola mutlu olamıyorum...
Ruhum daralıyor...
Ümmeti Muhammed'in bu bölünmüşlüğü yüreğimi dağlıyor...
Gözümün önüne gözü yaşlı yavrular geliyor,
üzerlerinden bombalar yağan...
Şehit olan ebeveynleri ile bakışları da ölmüş, gülümserken bile ağlayan çocuklar...
Toplama kamplarında ayakları çıplak, soğukta titreyen çocuklar geliyor gözlerimin önüne ...
Bir parça ekmeği aç olsa da arkadaşlarına pay eden koca yürekli yavrular geliyor... Lokmalarım boğazıma diziliyor ...
Annesiz babasız toplama kamplarında inleyen bebelerin çığlıkları beynimi kemiriyor, içimi eritiyor ben birşey yapamıyorum...
Kahrolsun bu dünya diyorum...
Yansın bu dünya, tek zalim kalmayıncaya kadar diyorum, yine bir şey yapamıyorum....
İzzeti yerlerde sürünen Müslümanların bazılarının, sefahat içinde gökdelenlerin gölgesinde zenginliğin zirvesinde yaşamaları zoruma gidiyor...
Rabbimizin;
(Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi! (Ankebut ﴾64﴿)
ihtarını hatırlıyor halimizden utanıyorum...
Noldu bize böyle, ümmetin Müslümanlarını bu kadar duyarsız eden ne!
ŞÜKREDENLERDEN OLMAK
Araf 17 tokat gibi iniyor yüzüme
"Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın.”
Ne acıdır ki, şeytanı haklı çıkarıyor Müslüman...
Şükredenlerden olabilseydik verilen nimetleri hakkıyla paylaşabilir, mazlum garip bırakmazdık...
Kalplerimize dünya öyle bir sirâyet etti ki kendimizden zevklerimizden başkasını göremez olduk...
Ümmetin evladları aç, sefil kimsesiz, evsiz, yurtsuz kalmış "neme lazım" dedik keyfe zevke devam ettik...
Müslüman, hayat rehberimiz Kitâb-ı Kerîmimiz'de bildirildiği üzere, her an nefsine, sonra düşmana karşı uyanık olmalı değil miydi?
""Ey iman edenler! Sabredin, kararlılıkta yarışın, düşmana karşı hazırlıklı olun (birbirinize dayanıp bağlanın), Allah’a karşı gelmekten sakının ki başarıya ulaşabilesiniz."
(Ali-imran 200)
SORUMLUYUZ
Ümmetin halinden hepimiz sorumluyuz. Efendimiz yaşasaydı bu kadar mazlumun olduğu bir dünyada sizce ne yapardı...
Burda durup düşünmeli kendimize gelmeliyiz artık!
Sadece düşmanları suçlayarak, sorumluluktan kurtulamayız...
Evet haçlı seferleri bitmedi sadece şekil değiştirdi. Düşman her zaman kılıçla topla gelmiyor.
Asıl gizli düşman en sinsi ve tehlikelisi... Asırlardır müsteşrik libâsıyla İslâm ülkelerinde, müslümanların tüm mahremine ulaştılar...
Sosyal siyasi ilmi her alana farkettirmeden müdahalelerde bulundular. Bu o denli ustacaydı ki bazen onları bizden zannetmemize bile sebep oldu...
Ümmetin içine nifak tohumları ektiler bizi birbirimize düşman ettiler.
Oysaki efendimiz
""Müminlerin birbirlerine olan bağlılığı, birbirine kenetlenerek inşa edilmiş bir binanın tuğlaları gibidir...""
buyurmamış mıydı...
Ülkelerimizin yer altı ve yer üstü tüm kaynaklarını sömürmeleri yetmedi. Kültürel yozlaşmaya sebebiyet verdiler. Bunları bir anda değil, uzun vadeli planlarla farkettirmeden yaptılar.
BAŞARAMAYACAKSINIZ
Şimdilerde hepimizde gizli bir umutsuzluk var...
Neden hep İslâm ülkeleri perişân sorusunu içten içe sormaya başladık.
Uyanmalı ve görmemiz gerekeni görmeliyiz artık.
Haçlı seferleri, evet hâlâ devam ediyor. İslâm Ümmeti'nin bulunduğu ülkelerde kaotik durumlar oluşturularak ümitsizlik pompalandı. Müslümanları kendi kendilerinin altında bıraktırıp, özgüvenini yitirmiş toplumlar oluşturdular. Amaçları İslam'ın Hakikat Dinî oluşunu önce müslümanların mefkûresinden silmekti...
Böylelikle bir taşla kuş vurgunu yapacaklardı...
Fikrine inancına sarılmayan zaten ayakta kalamazdı. Ellerimizden Kur'an'ları alamadılar, bize öyle meşgaleler buldular ki Kur'an okuyamaz, okusak da anlayamaz olduk...
Aslında hiç bir misyonerlik faaliyeti olmamasına karşın İslam'ın bu denli hızla yayılmasını hazmedemediler...
İslâm'ı her palatformda
"kaos, savaş, terörist dini "imajiyla zihinlere kazımaya çalıştılar..
""Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur.""
(Ali imran 19)
Müslümanların sayısı hâlâ her geçen gün artmakta. Onlar istemese de bu böyle devam edecek. İslâm ülkelerini bölük bölük böldüler, her yeri yangın yerine döndürdüler, kukla terör örgütleri kurdular, medyalarında her fırsatta olumsuz telkin yaptılar ama ne oldu yine önüne geçemediler ve geçemeyecekler.
KUDÜS TEK BAŞINA ÜMMET
Hele bir de ümmet dirilse halleri ne olacak...Tek tesellileri bizi oyalamak..
Rabbim cesaretleri ve direniş ruhlarıyla Allah'tan başka kimseden korkmayan
İslam'ın korkusuz çocukları Kudüs'ün evladları ile bize tek başına da ümmet olunabildiğini göstermektedir...
Ümmete, imanın gücünü ve izzetini gösteren tevhid meşalesini indirtmeyen, kutlu kardeşlersiniz.
Sözlerime son verirken ""Bayram Ümmet Olunca Bayram"" diyor ve şiirimi,
Ümmetin kurtuluş meşalesi Kudüs'ün ve tüm mazlum coğrafyaların çocuklarına itaf ediyorum....
Şehitliği bayram sayan bir milletin bayramlarını solduramayacaksınız!
Çocuklarını Cennet'e gönderdiğiniz bir millete karşı asla muzaffer olamayacaksınız!
Zannedeceksiniz ki yok ettik ,
Sindirdik, bitirdik,
Budadığınız dallar daha bir gür yeşerecek,
Binler olup zulmunüzü bitirecek !
Vicdanlarını hadsiz hırsları uğruna yakan gürûh,
Şunu unutmayın ki,
Allah'ın nurunu söndüremeyeceksiniz,
Muhammed'in ordusunu
Asla bitiremeyeceksiniz!
Cümlemize Cennet'te asıl bayramların nasip olması duasıyla hayırlı bayramlar...
Aysun Rabia GÜLER