Fikir
Giriş Tarihi : 17-01-2025 16:02

Abdest ve Namazın Sağlığa Etkileri

İbadetler içinde en sık ve sistematik olarak ifa edileni olan namaz, günde beş defa mümini günahlardan arındırdığı gibi, onları birtakım hastalıklardan korumaktadır.

Abdest ve Namazın Sağlığa Etkileri

Namaz, Allah’a imanın dışa vuran açık bir belirtisidir. Namaz, iman cevheriyle aydınlanan ruhun değişmez gıdası ve kul ile Allah arasında ki mesafeyi kaldırıp engelleri gideren yükselme aracıdır. Zevkine ve şuuruna erişilerek kılınan bir namaz, ruh ve beden sağlığını koruyan, koruyucu hekimlik yapan manevî bir hekimdir. 

Abdest de namaz gibi yüce bir ibadetin ön hazırlığıdır. Allah’ın huzuruna, iç ve dış temizliğini birleştirerek çıkmanın tek yoludur. Ruha rahatlık, bedene zindelik verir ve deri altında biriken yağların kısmen olsun erimesini sağlar.

Kan dolaşımını ayarlar, bu bakımdan kalbi dinlendirir. Sinir uçlarının en duyarlı bulunduğu organlar soğuk su ile yıkanırken, insan bir anda toparlanır, beyin hareketini daha iyi sürdürür, vücut çalışma mekanizması, normal devresine kavuşur. Boy abdestinin de olumlu tesirleri en az bu kadardır denilebilir.

Su bulunmadığı zaman ön hazırlık da teyemmüm ile karşılanmaktadır.

Abdest hususunda belirtilen yararların bir kısmı, teyemmüm ile de karşılanır. Ayrıca toprağa el sürüp bu farizayı yerine getirmek, insana tevazuu öğretir.

Sonunda dönüşün toprağa olacağı hatırlanır.

Her namaz için abdestin gerekli olması ve abdestin sağlığa birçok katkıda bulunması sebebiyle öncelikle abdest incelenecektir.

Çünkü abdest ve namaz bir bütündür ve abdest, namazın ön koşuludur. Ayrıca abdestin, gönül ve ruh temizliğine hazırlık yaparak maddî ve manevî temizliği sağlayıcı bir özelliği vardır.

Bu durum Kur’an’da şu şekilde ifade edilmektedir: “Ey İnananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, başlarınızı mesh edip topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın.

Eğer cünüpseniz yıkanıp temizlenin, şayet hasta ve yolculukta iseniz veya ayakyolundan gelmişseniz yahut kadınlara yaklaşmışsanız ve su bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinizi, ellerinizi onunla mesh edin.

Allah sizi zorlamak istemez, ancak sizi arıtıp üzerinize olan nimeti tamamlamak ister ki şükredesiniz.”

Abdest insanı maddî ve manevî kirlerinden arındırır. Sıkıntılı anlarında değişik alternatifler sunarak ona kolaylık gösterir. Bu ayet, şeriatta çok önemli bir asıldır. Çünkü ortaya koyduğu kuralla insanları büyük bir sıkıntıdan kurtarır.

Zira zararlı olan şeylerde asıl olan, meşru olmamaktır.

Şu ayetler de buna delalet eder: “Allah, size dinde hiçbir güçlük yüklemedi”; “Allah, size kolaylık diler güçlük dilemez.”320 Bu da göstermektedir ki abdest, insana zorluk çıkarmak için farz kılınmayıp aksine insanların yararına olan bir emirdir.

Allah’ın insanlara ve onların yaptığı hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Bu bakımdan O, insanların faydasına olan şeyleri teşri buyurmaktadır.

O, pislikleri izale etmek suretiyle maddî pislik ve kirlerden; cünüplüğün akabinde meydana gelen uyuşukluğu ve tembelliği uzaklaştırıp insanları gayrete ve çalışkanlığa sevk etmek suretiyle de manevî pisliklerden temizlemek ister.

Abdestin insan sağlığına en önemli faydası, onu günde beş defa maddî olarak temizlemesidir. Alman araştırmacı Karl Opitz de yaptığı çalışmalar neticesinde, insan vücudunun açıkta kalan azalarının abdest esnasında yıkanmasının, sağlığa büyük katkılar yaptığı neticesine varmıştır.

Abdestin insan sağlığına faydası, yalnız temizlikten ibaret değildir.

Temizlik, her insanın fark edebileceği bir faydadır. Bir de konunun mütehassıslarının fark edebileceği faydalar vardır ki, bunları üç başlık altında ele almak mümkündür:

a) Abdestle vücutta biriken elektronlar atılır ve bunun verdiği gerginlik yok olur. Vücutta elektrostatik bir denge vardır. Ancak gerek havanın elektriği gerekse günümüzde çok etkili olan plastik giyim ve oturma amaçları ve makine biçimi bu statik elektrik dengesini bozarak, vücutta ciddi sorunlara sebep olur.

Bu, sinirlilikten yüzün kırışmasına kadar sıradan etkiler ve pek çok psikosomatik hastalıklara yol açar. Tüm bu rahatsızlıkların en pratik ve basit çaresi abdest ve gusüldür. Abdest ve guslün alternatifi olan teyemmüm de aynı görevleri ifa eder. Ayrıca beynin çalışması için enerjiye ihtiyaç vardır ve bu enerjiyi de vücuda su ve toprağın değmesiyle kolayca elde eder. 

b) Abdestle vücudun sinir sistemi ve kan dolaşımı daha düzenli hale gelir.

Vücutta, kalpten dokulara dokulardan da kalbe olmak üzere, iki yönlü bir akış sistemi mevcuttur. Dokulardaki ince damarlar, yakılamayan besin artıkları ve çeşitli nedenlerle daralır ve dokuların yeterince beslenememesine neden olur ki, bu da yaşlanmanın temel sebebidir. Bunun için, damarların esnek ve yumuşak kalması gerekir. İşte abdest ve gusül sayesinde farklı ısıdaki su, deri ile temas ederek damarların açılıp kapanma egzersizi yapmasını ve damarlarda yeni başlayan tıkanmalarının açılmasını sağlar. Böylece vücut dokularında biriken artık maddeler genel dolaşıma geçer. Dokulardaki bu birikimlerin en fazla yoğunlaştığı bölgeler, abdest azaları olan el, ayak ve yüz dolaşımındadır.

Bu da abdest azalarının rast gele belirlenmediğinin ve her Kur’an emrinde olduğu gibi, bunda da bir hikmet olduğunun bir göstergesidir.

c) Abdest ve guslün insan sağlığına yaptığı üçüncü ve en önemli katkı da vücudun temel korunma sistemine yardım etmesidir. Vücudun savunması, lenfosit denilen beyaz kan hücrelerinin, damarlar tarafından vücudun en ücra noktalarına kadar taşınarak, mikrop ve kanser hücresi vs. gibi yabancı hücrelere karşı, beyaz kan hücrelerinin savaşması ile olur. Herhangi bir mikroplu hastalık veya kanser, bu savunmanın yetersiz kalmasından kaynaklanır. Bu nedenle, beyaz kan hücrelerini taşıyan kılcal damarların, çok iyi çalışması gerekir.

Abdest azalarının yıkanması, vücudun merkeze uzak bölgelerindeki kılcal damarların dolaşım hızlarını artırarak, savunma sisteminin işleyişine yardım eder. Ayrıca lenf sisteminin en önemli bölgesi olan yüz, boğaz ve burnun yıkanması da bu sistemi güçlendirir. Bu nedenle burun, boğaz yanları ve kulaklar ile ağzın yıkanması ve gusülde vücudun en ufak noktasının dahi atlanmaması ilkesi, açık bir şekilde vücut savunma sistemine yöneliktir.

Abdest ayeti de bu hikmeti vurgulamaktadır.326 Ayette şöyle buyrulmaktadır: “Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor. Fakat sizi temiz kılmak ve size nimetlerini tamamlamak istiyor. Umulur ki şükredersiniz.”

Ayetten anlaşıldığına göre, abdestin amacı, insanları temiz kılmak ve onlara verilen nimetin tamamlanmasıdır. Bunun itmamı da insanlara verilen vücut sağlığındaki aksamaların giderilmesi ve vücut savunmasındaki lenf sisteminde ortaya çıkabilecek arızaların yok edilmesidir.

Dolayısıyla Allah, insanlara verdiği en büyük nimet olan sağlığı, abdest ile tamamlamaktadır. Zira abdest sadece bedeni kir ve pislikten temizlemek değildir. O, aynı zamanda nefsi de kir ve pisliklerinden temizlemektir. Gereği gibi abdest almak, mümine beden ve ruh sağlığını birlikte algılatır ve onu günahlarından arındırır. Ebû Hureyre’den rivayet olunan bir hadiste Hz. Peygamber (sav), şöyle buyurmuştur:

“Müslüman veya mü’min bir kul, abdest alması esnasında yüzünü yıkarsa, yüzünden gözüyle bakmış olduğu günahların hepsi, suyla veya suyun son damlasıyla birlikte çıkar. Ellerini yıkadığında, elleriyle işlemiş olduğu günahların hepsi, suyla veya suyun son damlasıyla birlikte çıkar. Ayaklarını yıkadığında ayaklarıyla gittiği (işlediği) günahların hepsi, suyla veya suyun son damlasıyla birlikte çıkar, ta ki günahlarından tertemiz olur.”

Bedensel ve ruhsal temizlikle ilgili bu bilinç, insanın rabbiyle bağ kurmasını ve namaz esnasında bedenî ve ruhî rehavet durumuna kavuşmasını sağlamaktadır. Ayrıca abdest, öfkelenmeyi giderme özelliği sayesinde beden ve ruh sağlığına olumlu tesir yapar. Çünkü öfke anında beyine hücum eden kan, abdest ile sona erer ve kişi rahatlar.330 Abdestin ruhsal etkisine ilave olarak bir takım fizyolojik tesiri de bulunmaktadır. Çünkü belirli periyotlar halinde bir eylem olmak üzere günde beş defa suyla yıkanmak, adalelerin rahatlamasına yardımcı olup, bedensel ve ruhsal gerginliğin şiddetini hafifletir.

Bundan dolayı Hz. Peygamber, insanın öfkelenmesi anında abdest almasını salık vermiş ve şöyle buyurmuştur: “Öfke şeytandandır. Şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Ateş de suyla söner. Bundan dolayı biriniz öfkelendiğinde abdest alsın.”

Bilindiği üzere abdest namaza hazırlıktır. Allah, müminin miracı olan namaza, kullarının fiziksel ve ruhsal olarak tertemiz ve bedenen de sağlıklı bir şekilde başlamalarını temin etmek için, abdesti farz kılmıştır.

Bundan çıkarılması kaçınılmaz olan bir anlam da Allah’ın huzuru ilahîsine buyur ettiği mü’minin, pislik içinde, hastalıklı ve zayıf olmasını değil, tertemiz ve sağlıklı olmasını istemesidir. Kullarına verdiği değeri,abdestte aşikâr kılan Allah, abdest ayetinin333 sonunda buyurduğu gibi, insanı manen ve maddeten yüceltip nimetini tamamlamak için namazı da farz kılmıştır.

Abdest ve namaz, birbirini tamamlayan bir ibadettirler.

Bu sebeple tıpkı abdestte olduğu gibi namazda da asıl farziyyet sebebi olan, insanın manen yücelmesi yanında, beden sağlığına katkıları mevcuttur.

Bu özelliğiyle namaz, genel olarak Kur’an’ın ruhunda yer alan, sağlığın korunması ilkesine de uyum sağlamaktadır. İşte bu sebeple de namaz ibadetinin beden sağlığına etkileri de incelenecektir. 

Namaz, tevhit inancından sonra dinîn en önemli öğesidir. Bu yüzden Kur’an ve hadislerde çok defa imanla birlikte zikredilmiştir.

Zira Hz. Peygamber bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: “Allah’ın insanlara farz kıldığı şeyler içinde en sevimli olanı tevhidden sonra namazdır. Eğer Allah katında namazdan daha efdal bir ibadet olsaydı, melekler onunla ibadet ederlerdi.

Hâlbuki meleklerin kimisi rükuda, kimisi secdede, kimisi de kuuddadır.”

İbn Kayyım da ‘Zadü’l-Mead’ adlı eserinde namazla ilgili şöyle yazar: “Namaz rızkı çekici, sağlığı koruyucu ve hastaları ayağa kaldırıcıdır. Kalbe kuvvet, yüze de güzellik ve parlaklık verir. Ruha ferahlık vererek organlara enerji ve hareketlilik kazandırır. Tembelliği giderir.

Göğsün genişliğine ve huzuruna sebeptir, ruha gıdadır ve kalbe ışık verip aydınlatıcıdır…”

İnsan, namazda Rabbinin huzurunda olmanın verdiği kalbî dinginlik ve psikolojik güven bilinci ile günde beş defa, dünyevî problemlerinden arınır. Bu, insan için adeta bir manevî yenilenmedir. İkame edilerek kılınan bir namaz, başarılı bir ruhsal tedavinin nefiste meydana getirdiği sonucun elde edilmesini sağlar. Namazın kişiye verdiği güven şuuru ve stresten kurtuluş, stresin kelepçelerinden insan ruhunun kurtulmasına yardımcı olmakta ve bunun bir sonucu olarak da kişi, özünde fışkıran bir aktivite ve canlılık hissetmektedir. Yine namaz esnasında, kişinin Rabbiyle arasında oluşan iletişim sayesinde azmi kuvvetlenir.

Ayrıca zorlukları göğüsleme ve büyük görevleri yerine getirmeyi mümkün kılacak büyük bir gücün, nefiste ortaya çıkmasını sağlamaktadır.

İnsan ruhunun yirmi dört saatlik bir zaman dilimi içerisinde, belli aralıklarla ilâhî haz ve heyecanla dolması ve bu hareketin periyodik olarak devam etmesi, insanı yücelten faktörlerin başında gelmektedir.

Namaz, insanın fizik yapısına felah vermektedir. Çünkü Allah “Müminler gerçekten felah bulmuşlardır onlara namazlarında huşuludurlar. Boş şeylerden de yüz çevirirler.” buyurmuştur.

İlim adamlarının bir kısmı ayette bahsedilen ‘huşu’dan kastedilen mananın, vücudun uç organlarının sükûnete ermesi olduğunu belirtmişlerdir.340 Namazda huşu, mabuda karşı kalp ile ilgili olan fiillerde sonsuz tezellül ve tevazunun bulunması; yapılmaması gereken fiillerden uzak durulması ve zihinde Cenab-ı Hakk’ı yüceltme dışında hiçbir şeyin bulunmamasıdır. Yine namazda huşu içinde olan kimse, uzuvlarla ilgili fiillerden uzak durur. Gereksiz hareketlerden kaçınarak başını eğer ve secde mahalline bakar. Bu da kişiye fiziksel olarak bir rahatlama verir. Kişinin namaz esnasındaki huşuu dışardan fak edilebilir. İç huzurunu ve onun boyutlarını ise yalnız o kişi hissedebilir.341 Diğer bir ifadeyle huşu, kalbin ürpermesidir. Bu da korku ile ve vücut azalarının gayet sakin olmasıyla birlikte, Allah’a boyun eğmek ve O’nun huzurunda kulluk zilletini hissetmektir.

Ki bu da her cihettendir. Nasıl ki namaz kılanın tüm eklemleri selamet bulursa hem ruh sağlığı hem de manası böyle selamet bulmuş demektir.343 Namazın insan sağlığına yaptığı diğer katkılar da şunlardır; Namazdaki hareketler, yavaş ve hafif olduğu için kalbi yormaz. Günün değişik saatlerinde olduğu için de insanı gün boyu dinç ve zinde tutar. Namaz vakitleri, uykuyu da tanzim eder. Sabah namazı ile teheccüd namazı, uyku düzenini etkiler ve sağlığa olumlu katkı yapar.344 Secde sayesinde beyne daha fazla kan gider. Böylece beyin hücreleri daha iyi beslenerek, hafıza kaybı ve şahsiyet bozukluğu riskini azaltır. Muntazaman eğilip doğrulmalar sebebiyle, gözler daha kuvvetli kan deveranına sahip olur. Bu sebeple, göz içi tansiyonunda artma olmaz ve gözü katarakt hastalığından korur.

Namazdaki izometrik hareketler, midedeki gıdaların iyi karışmasına, safranın kolay akmasına ve dolayısıyla safra kesesinde birikinti yapmamasına yardımcı olur. Ayrıca böbrek ve idrar yollarının iyice çalkalanmasına ve böbrekte taş teşekkülünün önlenmesine de fayda sağlar. Namazdaki ritmik hareketler, günlük hayatta çalıştırılmayan adale ve eklemleri çalıştırarak, artroz ve kireçlenme gibi eklem hastalıklarını engeller. Abdest ve gusül ile beden temizliğini sağlar. Kan dolaşımını temizleyerek ve teneffüsü canlandırarak koruyucu hekimliğe yardım eder.

Vücutta biriken statik elektriklenme, secde esnasında topraklama yapmış gibi olur ve vücuttan atılır. Böylece vücut tekrar zindeliğe kavuşur.345 Namazın meydana getirdiği güven şuuru ve stresten kurtuluş, insanın moral kazanmasına yardımcı olur. Moral de ruh ve beden sağlığı üzerinde olumlu etkiler bırakır.346 Bunlar da göstermektedir ki, insanı manevî anlamda en üstün mertebelere ulaştıran ve ibadetlerin en üstünü olan namaz, aynı zamanda birçok derde deva olan bir şifa kaynağıdır. İşte bunun için kişi, sırf sağlık için namaz kılsa bile, kendi namına büyük bir kazanç elde etmiş olur. Ancak, İslâm dininin en önemli ibadeti olan namazın asıl gayesi, Allah’a yakınlık elde edebilmek ve O’nun rızasını kazanabilmektir.

Kaynak: İslam Kültüründe Kur’an ve Sağlık - Dr. Muhammet KARAAĞAÇ – Akçağ Yayınları – Sayfa 75 - 81

adminadmin