Türkiye
Giriş Tarihi : 09-06-2016 10:12   Güncelleme : 09-06-2016 10:12

Adn Kapısındaki Nur...

Bir kaç damla gözyaşı, buruk yürek, ciğerin sızısı, canın en derinden yanması… Hepsine rağmen vatan sana emanet diyip kabullenmek ayrılığı, tırnağı ayırmak etinden bile bile, göre göre

Adn Kapısındaki Nur...
Bir kaç damla gözyaşı, buruk yürek, ciğerin sızısı, canın en derinden yanması… Hepsine rağmen vatan sana emanet diyip kabullenmek ayrılığı, tırnağı ayırmak etinden bile bile, göre göre. Teslim etmek vatanı ona, onu Allaha. Aslan parçasının yüzünde tatlı, vakar ama hüzünlü bir huzur, vatan bana, sizler bana emanetsiniz diyerek el sallayış, anneye, babaya, kardeşe, evlada, eşe, arkadaşa... Tüm emanetlerin tek sahibi, vatan da, aslan parçaları da sana emanet...... Onurlu bakmış, onurlu görmüş bir çift gözden süzülen yaşlar yanağını öperken aslan parçasının, bunu bile noksanlık sayan bir talihsiz olur diye derhal eliyle temizlemesi yürek yakanın. Yürek yakan, can acıtan... Askerim, erim, Mehmedim.  Sana kim ne diyebilir? Kim tümce kurmaya kalkışabilir ki, dünyalık, menfaat, para, koltuk gibi pisliklerin arasına sıkışmış kapitalist beyinler, senin canını, gözünü bile kırpmadan verebildiğin bir algıyı nasıl hisseder, nasıl anlar ki? Zincirleseler durdurulur mu yüreğindeki iman gücü? Herkes bildiği kadar konuşur, herkes hissettiği kadar sever ve herkes sevdiği kadar fedakârdır değerlerine... Ufkunda dünya olan, tek dünyaya, uhrevi zevkleri dileyen, manevi hazların peşine düşer. Senin şehitlik hedefini, büyük yürekler bilir, büyük yürekler hayran kalır. Küçükler ise, bilmem kimin oğlu askere bile gitmezken ne işi var benim can paremin diye heyhat ki büyük gaf içinde ve yanılgıdadır. Mertebelerin en güzeli, sahip olunabilecek en hayran kalınası makamdır şehadet. Adn kapısından kimseye nasip olmazken cennet; o gün, o dakikada, en büyük günde, en ağır imtihanda, herkesin tek kendini düşündüğü, ürkek hallerde, tek rahat olandır şehit. Emanetin sahibine, sen bana bahşettin, ben de sana verdim, bin tane daha olsa yine sana verirdim diyebilmektir şahadet. Kurban etmektir öyle para ya da malını değil,  en büyük varlığını, kendini Rabbine... Aşmaktır şahadet, beynen, fikren. Görebilmektir şahadet sonradan sonraki sonrayı. Hesapların en sağlamını yapıp, en akıllıca olana yatırım yapmaktır elindeki tüm sermayeyi. Karşılığı en güzelinden alınabilecek en güzel şeydir şahadet. Cenneti satın almaktır, nefesine karşı. Cennete talip olmaktır, sorgusuz sualsiz. Diğer insanların ürktüğü günde bedeni karşılığında yaşayacağı sevinçtir. Hangi mutluluk sana eş değer olur ki? Tebessüm senin yüzünde bu kadar güzel ve manidar. Gülümseme sende ancak bu kadar nurlu şehidim.   Şaşakalıyorum... Eskiden askerlik yapmayana kız vermeyen toplum, erkeklerini askerden kaçırmak adına taktik belirler olmuş. Demek bizler bu kadar dejenere olduk. Bizim değerlerimiz bu kadar uçta değişmiş. Yazık ki farkında değiliz. Bir vekilin, bir i ş adamının, biraz parası olan birinin çocuğu olmak acaba satılmak mıdır? Bu manevi hazzı yaşayamayacak kadar büyük bahtsızlık mıdır? Yoksa talih, güzel bir yazgı mıdır? Herkesin kendine göre yorumu illaki vardır, lakin yorumlarımızı meselenin dışından bakıp, aciz bir insan olarak yapmak ayrı, suyun derinine girip, altındaki koca deryayı görerek ifade etmek ayrıdır. Her karışı kanla alınan memleketim, yazık sana da, bana da, bize de. Biz artık seni beklemeyi aptallık olarak algılamış durumdayız. Bana ne diyecek kadar sahipsiz misin? Kağıt parçaları mı belirledi senin varlığını ? Cebinde parası olmayan, seni korumaya görevli, olan ise bu histen çok uzaklarda. Hem görev miydi seni korumanın adı? Hem mecburi hizmet miydi? Mecburiyet miydi askerlik?  Bu ruh muydu Kurtuluş Savaşını kazandıran. O kadar insan mecbur olduğu için mi tek verdi nefesini bu topraklara. Ey uyuyan toplum, gözün bir gün açılır da, ibreni ne kadar şaşırdığını fark ettiğin gün umarım iş işten geçmemiş olur. Asker, ne zorunluluktan, ne görev olduğundan ne de parası için yapılmaz. Rabbine emaneti verme ihtimalinin peşinden gitmek, şahadeti yakalamak adına yapılır. Algılayan yüreğe, anlayan beyinlere ithafen…
adminadmin