Vatan sevdalılarının, vatana göz dikenlerin ellerinde bayraklarla hain kovaladıkları günün adıydı. Kimilerinin bu mücadeleye koşarak gittikleri günde, kimilerinin ‘beklenen gün geldi’ diyerek marketlere ve bankamatiklere koşturdukları bazılarının ellerini oğuşturdukları gün olmuştu.
Sezai Karakoç’un dediği gibi: ‘ Kaderinde üstünde bir kader vardır’ der. Ülkemize kara bir kader çizmeye çalışan hainlere karşı verilen bir mücadeledir 15 Temmuz, bir darbe girişiminden çok savaştı adeta. Bu başarısız darbe girişimini, darbe kabul etmeyip de bıyık altı gülüp, girişim başladığında kimilerinin yüzleri gülmeye başladı. Her zaman olduğu gibi şer güçler birlik olur, içimizdeki hainler nankörler ise koltuklarına oturup bir filim seyreder gibi mutlu oldukları ama yazdıkları senaryo istedikleri gibi devam etmeyince, bir milletin destanına şahit olduklarını anladılar.
Anladılar anlamasına da bir şey bilmezmiş gibi ‘senaryodur bu’ diyecek kadar kör ve sağırı oynadılar. Hâlâ 15 Temmuz’u haz etmez, kabul etmez ölenlerin şehadetlerini bile küçük görecek kadar pervasız olanlar var. İliklerime işleyen bir görüntü ki o tanklardan birinin, masum halkın üzerine yürüyüp ortadan ikiye ayrılan şehitler…Gencecik çocuklar vardı içlerinde vatan millet ve şehitlik sevdası olan çocuklar, her biri İnşeallah cennet gençleri olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimizle beraber olurlar. Ve kadın şehitler, evde çocuklarını sevdiklerini şehâdetle değişen mübarek kadınlar… Yürekleri koca bir dünya olan ve seçilmiş kutlu tüm şehitlerimiz… Nasıl bir senaryo ki oyuncuları tüm sevdiklerini burada bırakıp ölüme koştular.