Fikir
Giriş Tarihi : 07-06-2022 13:44   Güncelleme : 08-06-2022 18:34

Bir şiir dergisine neden Maraşantiya adı verilir ki!

Marşantiya adındaki şiir dergisinin üçüncü sayısı da çıktı.

Bir şiir dergisine neden Maraşantiya adı verilir ki!

Derginin tanıtım bülteninde, “Yaşamakta olduğumuz çok yönlü çöküş içinde, yaşamımıza anlam ve değer katmak adına, şiirlerimizin büyüdüğü dergileri yaşatmanın önemine inanıyor, üçüncü sayımız ile sizlere merhaba diyoruz” denilmiş.

Denilmiş olmasına rağmen iddialı bir şekilde temas edilen çöküşün adı konulmamış.

Ne çöküyor, nasıl çöküyor, nerede ve ne zaman…

Bir şiir dergisi bu soruların cevabını vermek üzere çıkmaz elbette ama, temas ettiklerine göre bir şiir dergisi olarak bu çöküşe en azından poetik olarak bir şeyler söyleyebilmiş olmaları beklenebilir?

Belki dergi içindeki bir şiir bu mevzulara temas ediyor olabilir (mi?)

Maraşantiya okurları için Yaralı Boşluk kitabına ve şiire dair düşüncelerini anlatmış Hatice Tarkan Doğanay’ın kendisi ile yaptığı söyleşide.

Aslıhan Tüylüoğlu, Cehennem, Araf ve Cennet olarak üç bölümden oluşan İlahi Komedya adlı eşsiz eseri derinlikli olarak anlatıyor Dante ve İlahi Komedya başlığı ile.

Derginin tanıtım bülteni şöyle devam ediyor;

Şiirlere dergimizin orta sayfalarında yer veriyoruz. Çeviri ile beraber on şiir okuyacaksınız bu sayımızda.

İ. Ekrem Keleşoğlu’nun hazırladığı “Sonsuz Boşluğun Şiiri Postmodernizm” yazısını ilgiyle okuyacağınıza inanıyoruz.

Maraşantiya dergimizin içeriğini belirlerken söyleşi, şiir ve şiire dair yazı yayınlamayı planladık. Henüz üçüncü sayımız olmasına rağmen şunu fark ettim. Şiir üzerine yazan çok az şair var.

Bunun anlamı, şairlerin, şiire dair düşünmediği olamaz. Şiir, şairin farkındalık ve duyarlılıkla dışa bakım sürecinden oluşan estetik ve sanatsal değer diyebiliriz yalın bir anlatımla.

Bu sürecin içerisinde düşünceyi de barındırıyor olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Şairin şiiri elbette önemli bir veridir şiirine dair. Ancak düşüncem, şairin en azından şiir yolculuğuna ve poetikasına dair kendini ifade etmesi gerektiğidir. Burada kastım şiir eleştirisi değil.

Bu boşluk şiir dâhil edebiyat türlerinde uzun süredir yaşanıyor. Bunun nedenleri de ayrıca tartışılmalı düşüncesindeyim. Maraşantiya emekçileri adına dostlukla.

Derginin üçüncü sayısında şiirleriyle; Adnan Gerger, Aytekin Karaçoban, Hakan R.Temiz, Mehmet Rüzgâr, Önder Çolakoğlu, Pelin Pürgen, Zeki Kırhan, Furkan Dilekçi ve Deniz Ayfer Tüzün yer alıyor. Samuel Taylor Coleridge şiirlerini Volkan Hacıoğlu çevirdi. Hatice Tarkan Doğanay’ın Mustafa Köz ile yapmış olduğu söyleşiyi keyifle okuyacaksınız. Üzeyir Karahasanoğlu, Nedim Sarıkaya, İ.Ekrem Keleşoğlu, Fatma Hatun Esen ve Celal Karaca yazılarıyla bu sayıya misafir oldular.

Derginin Sahibi Fatma Hatun Esen, bir edebiyat portalında Maraşantiya ne demek sorusuna cevap vermiş;

Maraşantiya: Kızılırmak’ın Hititler zamanındaki adıdır.

Bir de Fatma Hatun Esen’in şiir yazarken vazgeçemediği ritüelleri varmış; ahşap masa, kurşun kalem, kahve, soda, likör içecekleri, kısık radyo sesi, şamdan aydınlatması yazma ritüelleriymiş.

Olmazsa olmaz mıymış...

Recep YAZGANRecep YAZGAN