Kültür
Giriş Tarihi : 14-01-2018 15:00   Güncelleme : 14-01-2018 15:36

Ehl-i Sünnet inanç sisteminin kurucu öznesi Ebu Hanife İslam’ın kayıp halkası mı!

Türkiye Gazetesi yazarı, Prof. Dr. Hilmi Demir, ‘İslam’ın Kayıp Halkası: Ebû Hanife’ başlıklı yazısında İslam’da en çok müntesibi olan, “Hanefilik” diye bilinen bir fıkıh mezhebinin kurucusu “İmam-ı Azam Ebû Hanife” diye meşhur olmuş biri nasıl kayıp olur” diye soruyor.

Ehl-i Sünnet inanç sisteminin kurucu öznesi Ebu Hanife İslam’ın kayıp halkası mı!

Demir yazısına şöyle devam ediyor;

 Biliyorum, muhafazakâr ve mütedeyyin çevrelerde özellikle de yaşı biraz ortanın üstünde olan nesil için Ebû Hanife hazretlerinin kayıp olduğunu kabul etmek biraz zordur. Ama maalesef Ebû Hanife gerçekten kaybolmaya yüz tutan, unutulmaya başlanan bir değerdir. Kayıp ilanını vermemin nedeni de bu yüzdendir...

Önce müsaadenizle “Ebû Hanife kimdir”, kısaca gençlerimiz için onu tanıtmak isterim. Ebû Hanife hazretleri “Hanefilik” diye bilinen ilk fıkıh mezhebinin kurucusudur. Fıkıh, Müslümanların “muâmelât” diye bilinen amel yani pratiklerini düzenleyen bir ilim dalıdır. Bugün sizler ona daha çok “namaz nasıl kılınır”, “zekât nasıl verilir”, “orucu ne bozar” gibi sorularınıza cevap aramak için başvurursunuz. Oysa tarihte fıkıh bugün hukuk denilen alanı da içeren geniş bir düzenlemeye sahipti. Vergi nasıl alınır, çarşıda, pazarda alışverişin kuralları nelerdir, anlaşmazlıklarda mahkemeler nasıl yapılır, devlet toprağını nasıl işletir gibi bireye ve kamuya ait birçok düzenleme fıkıh aracılığıyla yapılırdı. Prof. Dr. Murteza Bedir’in yakında çıkacak olan “Ebû Hanife: Entelektüel Biyografi” adlı çalışmasında dediği gibi “fıkıh yapmak geleneğe soru sormayı ve soruların izini sürerek cevapların tutarlıklarından emin olmayı gerektiren bir beşeri yorum faaliyetidir.”

İşte 80/699 yılında Kufe’de doğup 150/767 yılında Bağdat’ta vefat eden Ebû Hanife bu disiplinin ilk kurucu babalarından kabul edilir. Aslında Müslüman toplumlarda “hukuk nasıl yapılır” meselesini bir doktrine bağlayan kişidir. Böylece İslam dünyasında yazılı kültürün ve bir hukuk toplumu olmanın yolunu bizlere o, açmıştır.

Evet, Hazreti Peygamber’e ve onun dostları kabul edilen eshabına çok yakın bir zaman diliminde yaşamıştır. Bu yüzden İslam’ın nasıl yorumlanması ve hayata geçirilmesi konusunda ilmini ilk kaynaklardan almıştır. İslam’ın en berrak kaynaklarından ilim öğrenmiştir. Diğer mezhep imamlarının hepsi Ebû Hanife hazretlerinden çok sonra doğmuştur. Söz gelimi Selefilerin birçoğunun kendilerine temel aldıkları Hanbeliliğin kurucusu Ahmed bin Hanbel Bağdat’ta 164 yılında doğmuştur; Ebû Hanife’den yaklaşık 84 yıl sonra.

Ebû Hanife’nin bir diğer özelliği de re’y ehli diye bilinen İslam’da, tefekkürü ve içtihadı savunan ekolün de kurucusu olmasıdır. O, hem İslam’ın temel metinlerinin nasıl anlaşılması ve yorumlanması gerektiği üzerinde duruyor, hem de İslam inancının açıklanmasında tefekkürü, akli yorumu esas alıyordu. Dinî meseleleri düşünmeye karşı çıkanlar kendisine: "Hazreti Peygamber'in eshabı için kâfi olan senin için de kâfi değil midir?" dediklerinde, "evet, ben onların durumunda olsaydım, onlar için mümkün olan benim için de mümkün olurdu" şeklinde cevap veriyordu.

Çağ ve zaman değişiyordu. Merhum Elmalılı Hamdi Yazır’ın dediği gibi değişim kaçınılmazdı; hatta insan ruhunun kemale ermesi ve bilimlerin yetkinliğe doğru ilerlemesi ancak bu değişim ve devamlılık sayesinde mümkün olacaktır. Bu yüzden değişime yön vermek ve değişimi yönetebilmek geçmişin tekrarından geçmiyordu. Bunu en iyi görenlerin başında Ebû Hanife gelir. O, değişimi yönetebilecek bir hukuk ekolü ve daha sonra da onun adıyla da anılacak bir Kelam okulunun kuruluşunu hazırladı. İmam-ı Matüridi diye bilinen Semerkantlı ünlü âlim Ebû Hanife’nin inanç alanındaki yazdıkları eserler üzerine  Matüridilik diye bilinen bir Kelam ekolü kurdu.

Bir hukukçu olarak bilinen Ebû Hanife aynı zamanda Ehl-i Sünnet olarak tanınan inanç sisteminin de kurucu öznesidir.

Kaynak: Türkiye Gazetesi

adminadmin